Kiminle konuşsam bir ‘yenilgi’ ruh hali var. Kendi kalesine gol atmış gibi dolaşıyor hayatın içinde. Boş ver, önümüzdeki maçlara bakalım diyorum. Bunu sen mi söylüyorsun der gibi bakıyor gözlerimin içine...
Kendi kendisine defalarca söylemiş olduğunu gösteren cümleler kuruyor. Cümleler, cümlelerimiz, cümlemiz mi yenildik. Yok mu içimizde ‘Zafer sarhoşluğu’ ile gezen. Taraftarsız bir Dünya, tarafsız bir hakem, adil bir hayat kurulamaz mı?! Nedir bu sürekli ‘kazanma telaşı’, Maç hali.
Söz biter mi!? Biter(miş), bitirilirmiş. Sözlüklerde yazılı o kadar sözcük anlamsızlaşır mı? İnsanlığın yeni bir dile ihtiyacı var. Yeni bir dil? Hiç kimsenin sahiplenmediği ortak dil? Ve bu dil, bütün iktidar dillerinin üstünde olmalı.
İnsanlığın konuştuğu onca dil var iken, birbirine söyleyecek söz nasıl biter. Hayatı bu kadar zalim, suskun, korkak, acımasız yapan dilsizlik nasıl yayıldı. Çocukların geleceğini karartan, gençleri baharında solduran... Huzurun, güvenin mumla arandığı günlerdeyiz.
Üç yaşındaki çocuğun tecavüze uğramasını, bildiğimiz bütün dillerde açıklamaya çalışalım hadi; Hangi dürtü, hangi eğitim, hangi insanlık, hangi politika, hangi vicdan, hangi dille.