790 bin ton toryum rezervine ulaşan Türkiye, 100 yıl boyunca enerji ihtiyacını karşılayabilecek.
Radyoaktif bir element olan Toryum ilk kez 1828 yılında Norveçli mineralog Morten Thrane Esmark tarafından keşfedilmesine rağmen İsveçli kimyager Jons Jacob Berzelius tarafından tanımlanarak periyodik cetveldeki yerini almıştır. Element adını mitolojide savaş tanrısı olarak kabuledilen Thor’dan almıştır.
Berzelius, Norveçli mineralog Hans Morten Thrane Esmark’tan Norveç Lovo Adası’ndan elde edilen siyah bir mineral örneği temin etti. Bu Mineral, yüzde 60 nispetinde toryum barındırıyordu. Berzelius, elindeki bu minerali bazı işlemlerden geçirerek Demir, Manganez, Kurşun, Kalay ve Uranyum gibi maddelerden izole ederek toryumu saf olarak elde etmeyi başardı.
Kimya biliminde Th simgesi ile gösterilen Toryum, 90 atom numarasına sahiptir. Toryum, atom ağırlığı yaklaşık 232 g/mol, 11,7 g/mL yoğunluğunda, 1755 °C de eriyen, kurşun renginde, havada bozulmaz, atom enerjisi kaynağı olarak kullanılan radyoaktif bir elementtir.
Teknoloji geliştikçe Toryumun kullanım alanları da genişlemektedir.
Mevcutta Toryum savaş uçakları motorları, füzeler, uzay araçları, yüksek çözünürlüklü kamera mercekleri, yüksek ısıya dayanıklı potalar, elektronik cihazlar, filaman kaplamaları, yüksek sıcaklık alaşımları, lüks lamba gömlekleri, bilimsel alet mercekleri ve pek çok kimyasal işlem gerektiren alanlarda kullanılabilmektedir. Ancak toryum doğada saf halde olmadığından diğer maddelerden ayrıştırma ve fizibilite açısından pahalı olduğundan henüz tam olarak faydalanılamamaktadır.
Toryum, radyoaktif bir element olarak aynı zamanda önemli bir atom enerjisi kaynağıdır. Nükleer reaktörler için uranyuma oranla temiz bir kaynaktır. Yakıt döngüsünde uranyumdan daha az Plütonyum ve Trans Uranyum elementleri sağlar. Bu doğrultuda geleceğin nükleer yakıt kaynağı olarak bilimsel çevrelerde kabul edilmektedir. Ancak yinede şimdilik Toryum ile çalışan ticari ve ekonomik ölçekli nükleer tesis bulunmuyor.
Nükleer yakıt çevrimi; kullanılmış yakıtın depolanması, atık olarak işlem görmesi, tekrar yakıt olarak kullanılması, yeni atıkların işlenerek gömülmesi gibi uygulamaları kapsayan bir işlemler zinciridir. Nükleer yakıt olarak kullanılan uranyum ve plütonyum kullanıldıktan sonra yeniden kazanılarak yakıt çevrimine katılabiliyor.
Japonya’da 2011 yılında gerçekleşen tusunami felaketi ve sonrasında Fukuşima Nükleer Santrali’nde oluşan radyoaktif sızıntı, tüm dünyanın nükleere olan bakış açısını değiştirmiştir. Birçok ülke, mevcut nükleer santrallerini kapatıp yenilenebilir enerjilere daha fazla ağırlık verme kararı almıştır. Nükleer santrallerden vazgeçmeyen bazı ülkeler ise santrallerde kullanılmak üzere uranyumdan daha az tehlikeli toryuma yönelmeye başlamıştır.
ABD, Norveç, Kanada ve Hindistan gibi ülkeler, toryumun elektrik üretiminde kullanılabilmesi için projeler geliştirmekte iken Çin ilk Toryum enerji santralini kurmuş bulunuyor.
OECD Nükleer Enerji Ajansı ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın verilerine göre dünya toryum rezervlerinde ilk sırayı 846 bin tonla Hindistan alırken 790 bin tonla Türkiye ikinci sırada yer almaktadır.
Norveç şirketi de nükleer tesislerde uranyum yerine toryum kullanılabileceğini test ederek nükleer endüstrinin dikkatini çekmeyi başardı. Toryum güvenli ve silahsız nükleer gelecek için önem taşıyor. 2013 Nisanı’nda Halden’deki test reaktöründe ilk toryum yakıtlarını yakarak denemelere başlayan şirket,tehlikeli uranyum yakıtı yerine daha güvenli temiz alternatif toryum üzerine çalışıyor.
Thoryum zengini ülkelerden Hindistan ise dış ülkelere karşı enerji bağımlılığını sıfırlamak için toryum reaktörleri üzerinde çalışıyor. Hatta 2014’de geliştirdiği 300 MW ‘lık prototipi devreye almayı düşünüyor. Eğer Hindistan prototipte başarılı olursa, kurulacak reaktörler sayesinde, 2050’ye kadar elektrik ihtiyacının % 30’unun toryumdan karşılayacak.
Toryum reaktörleri devreye alındığında hem daha fazla güç hem de daha çevreci bir nükleer enerji elde edilebilir.
Ülkemizde zengin toryum yatakları olmasına rağmen, bu konuda hiçbir çalışma yapılmaması 30 Kasım 2007’de kaybettiğimiz Prof. Dr. Engin Arık ve diğer 4 bilim insanımızın yerini alabilecek atom mühendisi ve fizikçilerin bu yönde yetiştirilmemesi ilginç değil mi?
Sadece Isparta Aksu’daki 20 bin tonluk toryum rezervinin, Türkiye’nin 100 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak kapasitede olduğunu biliyormuydunuz?
Çeşitli üniversitelerde görev yapan bilim insanları tarafından hazırlanan çalışmada, proton hızlandırıcıya dayalı toryum yakıtlı enerji sistemi ele alınarak,toryum rezervlerine hızlandırıcı teknolojisi eklenebildiğinde ülkemizin ve hatta dünyanın enerji problemini çözebiliriz.
Nükleer enerji üretiminde kullanılması mümkün olan mevcut toryum madenlerimiz olmasına rağmen, toryumun enerji üretiminde kullanılmasına ilişkin çalışmalara öncelik verilmemektedir.
Ciddi bir Ekonomik kriz ile mücadele veren ülkemiz, öz kaynaklarıyla temiz enerji üreterek bu sayede enerjide, çin’de olduğu gibi dışa bağımlılığı pekala sonlandırabilir.
Dünya’daki hızlı bilimsel ve teknolojik gelişmeler dikkate alındığında ise, bu konuda hazırlıksız yakalanmamak içinTürkiye’nin araştırma geliştirme çalışmalarına hız vermesi gerekmektedir.
Sağlıcakla kal Türkiyem..
Nermin SEÇKİN
Isparta’da 30 Kasım 2007’de düşen/düşürülen uçak kazasında şehit olan Türkiye’nin TORYUM MADENİ araştırmalarını yürüten başta Prof. Dr. Engin Arık ve diğer Aselsan mühendislerimizin anısına binaen.