Zor günlerden geçiyoruz. Bütün ilkelerin, inançların, değerlerin, mesleklerin, yönetim anlayışlarının, bilcümle insanlığın denediği günler.Turnusol kağıdını bilirsiniz! Bir deney belirtecidir. Aldığı renge göre yorumlanır ortam. Yaşadığımız günler, turnusol gibi!
Zor günler!? Kim nedir aslında, ne değildir; Şaşkınız, korkuyoruz, şüpheciyiz, umutluyuz.
Tarih 10 Nisan 2020, günlerden Cuma, Saat 22.00 günün özeti; Bugün sokağa hiç çıkmadım, kimseyle sosyal temas içinde olmadım. Böyle bir temassızlığın rahatlığında koltuğumda oturmuş bir oyun izlerken, sağ elim ağzıma doğru hareketlenince sol elim havada yakaladı onu; ”Ne yapıyorsun salak, temiz misin ki ‘ağzımıza’ dokunuyorsun”. Organlarımız bile aynı vücutta olmanın sorumluluğu ile birinin sorumsuz, duyarsız davrandığını görünce kızıyorlar birbirlerine.
Zor günlerden geçiyoruz. Bir virüs Dünyayı, insanlığı sınavdan geçiriyor.Akşam saatlerinde, Sağlık Bakanı'nın ‘Corona günlüğü’ açıklamalarını dinledim: ”Bilim kurulunun söyleyip benim yapmadığım hiç bir şey yok” açıklamasına güvenerek, her şey BİLİMİN kontrolü altında düşüncesiyle, ’rehavetle’ Genco Erkal’ın ‘Marx’ın Dönüşü’ oyununu izlemeye başladım.Biraz izledim ki, sosyal medya gruplarından mesajlar gelmeye başladı: ”Sokağa çıkma yasağı ilan edildi”
Oyunu izlemekten vazgeçtim.12 Eylül 1980’den kalma bir refleksle ekmek durumumuza bakmaya gittim hemen. Ekmeksizliğin psikolojik ve sosyal bir vaka olduğu aşikardı. Bütün kavgaların, sınıfsal çelişkilerin temelinde yatan neden, istisnasız ekmek mücadelesidir.
Günümüzde bir işin var ise ekmeğe ulaşmanın en kolay halleri; Fırından, bakkaldan, marketten ekmek almaktır, o kadar.İşin yoksa vay haline! Yoklukla, kıtlıkla, korkuyla ve açlıkla terbiye edilen ruhlarımızın ilk düşündüğü: EKMEK.
İnsan aç kalmaya görsün!Ekmeğin olduğunu görünce,rahatladım! Koltuğa oturdum yeniden Marx’ı izlemeye koyuldum, Marx oyunun içindeki repliğinden vazgeçip bana seslendi: “Millet sokaklarda sosyal mesafe-maske hak getire ekmek peşinde, alışveriş yapıyorlar senin yaptığına bak, oyun izliyorsun! Kalk Twitterde birkaç twit at, Facebook’a gir. Bu ne rahatlık” dedi. Koskoca Marxla tartışacak halde değilim. Şu lafı etmeden de duramadım: Marx, Marx, senin kitabında Corona Virüsü ile mücadele var mı!? dedim.
“Ben söyledim; Kapitalizm krizden beslenir, bu da besleneceği bir kriz, bir fırsat işte! Bundan İnsanlık nasıl çıkacak, ben de merak ediyorum” dedi.Çaresiz ‘Oyunu’ izlemeyi bıraktım.
Sosyal medyaya baktım kuyruk, kalabalık, tartışma gırla gidiyor. TV’ye bakayım dedim; Bütün ‘filozoflar’ orada, hayatı yorumluyorlar. Ne covidmişsin dedim, kötü vurdun herkesi. Vurdum kafayı yattım.
Sen misin yatan; Zihnimin içinde 15-20 kişi toplandı konuşup duruyorlar.Ekmek kuyruğundalar, eleştiriyorlar; ”Yok geç kalınmış bir kararmış, yok gece yarısına iki saat kala sokağa çıkma yasağı mı uygulanırmış, yok şimdi herkese corona bulaşmış, yok öngörüsüzlükmüş, yok bir çuval incir berbat edilmiş..,miş.”
Bana bakın dedim, siz benim başımı belaya mı sokacaksınız; Çıkın dışarı, çıkın zihnimden. Söylene söylene çıktılar. Uyumuşum.
Cumartesi günü sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen, bir yakınımın cenazesine katıldım. Küçük bir toplulukla birbirimizden mesafeli, maskeli ve üzgün defnedildi cenaze.
Pazar günü, hava güzeldi. Güneşe sırtımı döndüm, erguvan ağacına yüzümü; Kedi, arı, ağaç, ben eğri giden bir şeyler var mı, diye düşündük. Yooo dedi, Güneş ordan.
Pazar gecesi İçişleri Bakanı istifa etti. Sonra, istifa kabul görmedi.Zor günlerden geçiyoruz. Günler, turnusol kağıdı gibi; kim nedir, ne değildir, nasıldır, nicedir her gün başka bir yönüyle geliyor.
“Günler ağır”, virüs ayırt etmeksizin girecek bir vücut arıyor, koruyun kendinizi dostlar. Hani şair diyor ya :”Koru kendini bitten, bir de bahar akşamlarından...” Öyle koruyun.
Bu da geçecek:”Kararmasın yeter ki, sol memenin altındaki Cevahir!”