?>
ÜLKEMDE SIĞINMACI İSTEMİYORUM!
Bugün aslında eleştirilen, daha doğrusu eleştirilmesi gereken sığınmacılar değil; tek adam yönetiminin sığınmacı politikasıdır. Ki, bu politikanın en mağduru olanlar da yine sığınmacılardır.
Bu yüzden de bugün öne çıkarılması gereken;
Elbetteki şoven milliyetçiliğin zirvesine vardırılan ırkçı politikalara karşı tavizsiz mücadele edilmesi,
Ülkeyi AB’nin sığınmacı deposu yapan “Geri İade Anlaşması”nın derhal iptal edilmesi,
Bugün karşılaşılan sorunları çözecek bir sığınmacı yasasının çıkarılması,
geri gönderme gibi ütopik çözümleri bir yana bırakarak, sığınmacı istiyorsa ülkesine geri dönmesinin koşullarının sağlanması, hangi ülkeye gitmek istiyorsa o ülkeye göndermeyi dikkate alan ama aynı zamanda bir entegrasyon yasası ile Türkiye’de kalmak isteyen sığınmacıların entegrasyonunu sağlayan düzenlemelerin yapılması,
Sığınmacı işçilerle yerli işçilerin aynı yasal haklara sahip olarak çalışması sağlanarak, mülteci işçi-yerli işçi arasındaki rekabete son veren uygulamaları derveye sokarak sığınmacı sorununun insan hakları ve işçi sınıfı enternasyonalizmi doğrultusunda çözümü en acil sorun olarak karşımızdadır.
Ama gelişmeler dikkate alındığında tek adam yönetimi ve arkasındaki ittifak sığınmacıları sığınmacı sorununu gerçekçi biçimde çözmek yerine iç, dış ve ekonomik politikalarının bir aracı olarak kullanma kararlılığından vazgeçmeyecek görünmektedir.
Bu nedenle Türkiye, AB’nin ve ABD’nin göçmen deposu durumundadır.
Erdoğan’ın tek adam rejimi sığınmacı politikasını bazen ensar-muhacir ilişkisi üstünden yeni Osmanlıcı dış politikasının ve giderek de onları kendi seçmenleri olarak kullanmak üzere projeler kurarken; AKP’ye yakın sermaye kesimleri ise sığınmacıları asgari ücret altında sigortasız, hiçbir hak hukuk tanımadan sürdürdüğü ekonomik programının dayanağı olarak kullanmaktadır.
Tek adam rejimi bir yanda AB ile “Geri Kabul Anlaşması” yapıp ülkeyi batılı emperyalist ülkelerin gönüllü sığınmacı deposu yaparken öte yanda da “sığınmacılara 40, 60, 70 milyar dolar harcadık. Gerekirse daha da harcarız” propagandası yapıyor, böylece sığınmacıların olduğu kadar sığınmacı olmaya hazırlanan Müslüman ülke halklarının kalbini kazanmayı amaçlıyor.
Suriyeli sığınmacıların vatanlarına dönmeleri, Suriye’nin toprak bütünlüğünü muhafaza etmesi, aynı zamanda Türklerin vatanlarını kaybetmemeleri ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü koruması meselesidir. Bu meseleyi önemsemeyen bir tutum ve davranış biçiminin bedelini Türk Milleti olarak çok ağır ödemek zorunda kalırız.
Türk Milleti, devletinin ve kendisinin güvenliğini AKP’nin politikalarına terk edemez. Her politika düzeltilebilir ancak milyonlarca Suriyelinin Türkiye’ye yerleşmesinin düzeltilmesi mümkün değildir.
Durdurulmak istenmeyen göç istilasının
önemli nedeni;
Erdoğan’ın Suriyelilerin vereceği oylar ile iktidarını güvence altına almayı hedeflemesidir. Bu doğru olmakla beraber ikincil nedendir. Erdoğan'ın asıl amacı, Türk devletinin demografik yapısını değiştirerek millet kimliği yerine ümmet kimliğine dayanan yeni bir sosyoloji yaratmaktır.
Ben kendi ülkemde sığınmacı istemiyorum.
Peki ya sen?
Sen kendi vatanında parya olmaya hazır mısın Türkiyem?
YAZARIN DİĞER YAZILARI