?>

Unutulan/unutturulan Farzlar İslam’da Devlet İdaresi̇

Burhan Bozgeyik

3 yıl önce

İslâm’da devlet kurmak ve bu devletin bir numaralı idarecisini seçmek, farzdır. Hem de “bir numaralı” farzdır. Bütün farzlardan önce gelen bir farzdır. Namazdan, oruçtan, hacdan, zekâttan, yani bütün farzlardan önce, ilk ve en temel farz, devlet kurmak ve bu İslam devletinin, adına “Halife”, “Emire’l Mü’minin” denilen idarecisini seçmektir. Buna dair yüzlerce eser telif edilmiştir.

“İslâm’da devlet idaresi ve halifelik” konusunu pek çok kaynak eserden araştırdım. Şu değerli âlimlerin eserlerinde bu konuda çok geniş bilgiler yer almaktaydı: Dehlevî, Taftazanî (Sa’d-ı Taftazanî, Şerhu’l Akâid), Aliyyü’l Kâri’ (Fıkh-ı Ekber’in Şerhi), İmam-ı Maverdî, Ömer Nesefî (Akâid), Adûd-ud-din Îcî (Mevâkıf), Seyyid Şerif Cürcânî (Şerhu’l Mevakıf), Vehbi Zuhayli, İmam İbn-i Hacer’in eserleri…

Konu ile ilgili en derli toplu bilgilerin yer aldığı şu eseri tavsiye ederim. Kuveyt Vakıflar Bakanlığı’nın hazırlatmış olduğu ve 49 ciltte tamamlanan değerli eser, “El Mevsu’atü’l Fıkhiyye”nin 6. cildinde yer alan “El-İmâmetü’l Kübra” bahsi (s. 215-233).

Ayrıca şu değerli eserlerdeki ilgili bahisler de okunmalı: “Hulasatu’l Beyan” tefsirinin Bakara Suresi’nin 251. ayeti ile Al-i İmran Suresi’nin 7. ayet-i kerimelerinin tefsiri. “İ’câzü’l Kur’ân” isimli değerli eserde yer alan Al-i İmran Suresi’nin 99. ayetinin tefsiri. “Sahih-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi”nde yer alan hilafetle ilgili hadisler ve bu hadis-i şeriflerin şerhleri. “Münâzarat ve Şerhi” isimli eserin baş kısmındaki bahisler…

Bütün bu eserlere ve konu ile ilgili diğer kaynak eserlere bakıldığında şu husus net olarak görülür: Halifenin (İmam-ı Kübra’nın) seçimi, ehl-i sünnet ve cemaate göre değil yalnız aklen, belki şer’an da vaciptir, farzdır.

Ashab-ı kiram ve tabiin, imametin seçilmesi, yani bütün ümmetin başına geçecek bir halifenin seçilmesi konusunda ittifak etmişlerdir. Demek cumhur-ı ulemaya göre halifenin seçimi farzdır.

S’ad-ı Taftazanî, Şerhu’l Akâid kitabında diyor ki: “İcmâ-ı ulemaya göre, imamın (halifenin) seçilmesi farzdır. (Yani ümmete farzdır ki ahkâm-ı diniyeyi yeryüzünde ümmet namına Peygamber Efendimize (S.A.V.) niyabeten tatbik edecek bir halifeyi, bir imam-ı kübrâyı seçsinler, işin başına getirsinler. Ta ahkâm-ı diniye muattal kalmasın ve yeryüzünde fitne bitsin.)”

 

 

Hadiste varit olmuştur ki: “Kendi zamanının imamını, halifesini tanımadan ve ona biat etmeden ölen kimse cahiliye ölümü üzerine ölmüş olur.” (Öyle ise ümmete bir imam lazımdır.) Zira ümmet, (sahabe-i kiram) vefat-ı Nebeviden (S.A.V.) hemen sonra daha mübarek cenazesi yerde iken en ehemmiyetli işleri, halifeyi, bir imamı seçmek ve ümmeti halifesiz bırakmamak olmuştur. Hatta o kadar bu işe ehemmiyet verdiler ki, onu, defin ve techiz-i Nebevi işine takdim ettiler, ona öncelik verdiler. (Hemen Hz. Ebu Bekr’i (R.A.) halife seçtiler, sonra defin işine başladılar. Bu da gösteriyor ki, demek sahabe, rıdvanullahı aleyhim ecmâ’in imamı seçmeyi, tayin etmeyi farz bildikleri, kabul ettikleri için öncelik ona verdiler, tehir etmediler.) Ve keza her imamın (halifenin) vefatından sonra da ümmet, en evvel ondan sonra ümmetin başına geçecek olan imamı hemen seçmişler, ümmeti başsız, halifesiz bırakmamışlar. Çünkü çok vacibat-ı şer’iyye, yani şer’an ümmet arasında tatbik edilmesi gereken çok ahkâmlar var ki ancak halifenin tenfizine, uygulamasına mütevakkıftır. Halife, ancak ahkâmı tatbik ve icra eder. Halife olmazsa o farz olan hükm-ü şer’i, hududat-ı şer’iyye muattal kalır, terke uğrar. Allah-u Teâlâ’nın va’zetmiş olduğu “teklifi kanunlarının” uygulanması ancak bir İslâm devletine ve bu devletin başında bir idarecinin bulunmasına mütevakkıftır. Bu hususların anlatılması en başta ulemanın boynuna borçtur. Ümmet bu farzı bilmeli ve en azından tevbe istiğfar etmelidir.

Şu husus hatırlanmalıdır ki, 14 asır boyunca kurulan bütün İslâm devletleri bu konuya ehemmiyet vermişlerdir. Bunun son ve dikkat çekici numunesi Osmanlı Devleti’dir. 1517’den itibaren “hilafet müessesesi”ni de deruhte etmişlerdir. Ancak bu “nakıs hilafet”tir. Zira hilafet müessesinde babadan oğla geçme usulü yoktur.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI