?>

“Vıttırı Vızzık Adamlar”

Burhan Bozgeyik

2 yıl önce

Çalıştığım gazete Cağaloğlu’nda iken, bazen öğle, ikindi namazlarını Sultanahmet Camii’nde kılardık. Bazen de zihnimiz yorulunca Gülhane Parkı’na giderdik. Bir defasında Gülhane Parkı’nda “Halk Âşıkları Programı”na denk geldik. Program öncesi hemşerimiz Mızarlı Âşık Mehmet’le hasbıhal ettik. Program başlayınca Âşık Mehmet, irticalen “hoş geldiniz” redifli şiirini okudu, o arada bizim ismimizi de söyleyerek “hoş geldiniz” dedi. Âşık Murat Çobanoğlu’nu, Âşık Reyhanî’yi ve diğer âşıkları ilk defa yüz yüze orada gördüm ve dinledim. Bu imanlı, yürekleri vatan sevgisiyle dolu halk âşıkları (gerçekte Hak âşıkları) son derece mütevazı insanlardı. Merhum Murat Çobanoğlu’nun Kars’ta bir çay ocağı vardı. Geçimini onunla temin ediyordu. Arada sırada belediyelerin tertiplediği bu gibi programlara çağrılırlarsa oradan aldıkları cüzi bir ücret çorbalarında tuz oluyordu. (Burada bir parantez açarak söyleyelim: Belediyeler, sözüm ona “çağdaş” sanatçılara çuval dolusu para ödeyeceklerine bu halk âşıklarını çağırmalı, onlara destek olmalı.)

Halk âşıkları, Rabbimin vermiş olduğu müstesna kabiliyete sahip kimselerdir. İrticalen söyledikleri manzumelerle atışırlar. Hele, “Leb deymez” atışmaları muazzam maharet ister. İrticalen söyledikleri manzumelerde dudak ünsüzleri kesinlikle kullanılmaz. Zira dudaklarının arasında toplu iğne vardır. Kullandıkları kelimelerde “b, p, m, p” harfleri olmayacaktır.

Bu halk âşıkları, bir yazarın bir kitapta anlatacağını, bazen birkaç dörtlükle anlatırlar. Tıpkı günümüzün halk âşıklarından Hilmi Şahballı’nın, “Vıttırı Vızzık Adamlar” deyişinde olduğu gibi.

Bazı adamlar vardır, söz gelişi adamdır. Gerçekte halkımızın tabiriyle “delikli kuruş” etmezler. (Eskiden delikli kuruş vardı. Değeri en düşük para oydu.) Ya da beş para etmezler. Bu gibi adamlardan münafık olanlar için ayet-i kerimede  “huşubun müsennedetün” (duvara dayanmış kütükler gibidir) (Münafikûn Suresi / 4)] ifadesi kullanılır.

Hayatımda bu gibi adamlarla çokça karşılaştım. İsveç, Kur’an-ı Kerim’i yakan adamı polislerle koruyor, ben de İsveç’in bu tavrını tenkit ediyorum. Yeryüzünün Allah’ın mülkü olduğunu söyleyip, Allah’ın mülkünde böyle davranılamayacağını belirtiyorum. Adam kalkmış bana laf söylüyor. “İsveç’e böyle diyemezsiniz” diyor. Siz şimdi bu adama ne dersiniz. Hilmi Şahballı bu gibi adamlara, “Vıttırı vızzık adamlar” diyor. Yani şeklen adam, gerçekte beş para etmez adamlar. Söz Hilmi Şahballı’nın bu değerli halk âşığının. Bakınız ne diyor:

“Adam sandım fos çıktı / Vıttırı vızzık adamlar / Temiz sandım boş çıktı / Vıttırı vızzık adamlar.

Önce insan sanırsın  / Tanışınca yanarsın / Dokundukça kanarsın / Vıttırı vızzık adamlar

Boynunda kravatı / Sınırsız yatık atı / Kişner küheylan atı / Vıttırı vızzık adamlar.

Yerindedir bakımı / Yutuyorlar salkımı / Çakal çukal takımı / Vıttırı vızzık adamlar

Ararsın zamanı yok / Arpa var samanı yok / Dini yok, imanı yok / Vıttırı vızzık adamlar

Kamera yapsın çekim / Milletim olsun hakim / Şahballı kim, sizler kim / Vıttır vızzık adamlar.”

Söz Hilmi Şahballı’dan açılmışken, Muharrem Coşkun’un Akit TV’deki Kırmızı Masa programında söylenen manzumelerinden birini buraya alarak kulağını çınlatalım. Âşığımız yıllar önce şöyle demiş:

“İmanlı kullarının arzuları var / Adalet isteriz devletimizden / Hakkın emirleri kanunlaşmalı / Şehadet isteriz devletimizden.

Kendini kurtarır yetimle olan / Ektiğin biçersin gerisi yalan / Hazreti Ömer’in yolunda olan / Adalet isteriz devletimizden.

Ayasofya tekbirle dolmalı / Müminler huzurla namaz kılmalı / Pazarın yerine Cuma gelmeli / İbadet isteriz devletimizden.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI