Günümüzde yozlaşma algısı, kişiden kişiye, içinde yaşanılan doğal, toplumsal, ekonomik ve kültürel koşullara bağlı olarak değişebiliyor.
Yine de, çeşitli alanlarda yaşanan yozlaşma örnekleri ve bunların yaygınlığı, yozlaşma algısını kolaylaştırıyor.
Ülkenin böylesine bir süreçten geçtiğini söylemek, yanlış olmuyor.
Bir ülkede yozlaşma başlayınca bütün kurumları sarar.
Siyaset, medya, bürokrasi, hep bu yozlaşmanın güdümüne girer.
Ciddiyetsizlik, laçkalık, vurdumduymazlık, yasa tanımazlık bu dönemlerde arşa yükselir.
Üzülerek belirtmek gerekir ki
Biz Türkiye'de şimdi bu süreci yaşıyoruz
Her açıdan bir yozlaşma kültürü hâkim.
Ve bu durum her geçen gün artarak devam ediyor maalesef.
Yozlaşmanın beraberinde getirdiği kutuplaşma desen o zaten başlı başına toplumsal bir sendrom halini almış durumda.
Ülkenin temel dinamikleri birer birer çökertiliyor ve bunu film seyreder gibi sessiz bir şekilde izliyoruz.
Televizyon yayınlarına bakıyorsunuz,
Baldır bacak,
Canlı ve kanlı yayınlar,
Cinayet,
Gözyaşı,
Ceset,
Aşk,
İhanet,
Haber saatlerinde bol rezalet, sanatçı diye geçinen ve bize yutturulan tipler,
Okuryazarlık oranı artıyor,
Ama ahlaksızlık had safhada,
Bu özellikle de siyasi arena da belirgin bir şekilde kendisini hissettiriyor.
Bunun doğal sonucu olarak boynuz kulağı geçer misali halka yansıyor ve halk kendisine örnek aldığı siyasilerden geri kalır mı?
Bakıyorsunuz sırf karşı bloku kendisi gibi düşünmeyen kesimi rencide etmek için ailesine kadar dil uzatma ahlaksızlığını gösterebiliyor.
Üzülerek belirtmem gerekir ki buna ne devletin hâkimleri, ne devletin savcıları saraya yapılan saldırılar harici, hakaretlere çıt çıkarmıyor.
Hal böyle olunca kutuplaşma her geçen gün derinleşiyor ve sonu nereye varır ürkmemek elde değil doğrusu.
Gerçekleri haber yapmaya özen gösteren (sayılı) gazetelere ve internet portallarına bakanlar,
İşverenin bile bile ihmali sonucu yaşanan ve “iş kazası” denerek geçiştirilen ölümleri,
hiç acımadan arkadaşını, karısını, doktorunu, çocuğunu öldürenleri;
İşyerinden camiye, Kuran kursundan okullara kadar yaşanan cinsel saldırıları okuyorlar.
Bu yayınlar,
Yalancılık,
Yolsuzluk,
Haksızlık ve vicdansızlık içeren haberlerle dolup taşıyor.
Hâkimliğine,
Savcılığına,
Rektörlüğüne,
Akademisyenliğine,
Öğretmenliğine,
Valiliğine,
Hekimliğine,
Subaylığına,
Bürokratlığına,
Siyasetçiliğine,
Yazarlığına,
Sendikacılığına,
Dolayısıyla mesleğine ve insanlığına yabancılaşmış kişilerden haberdar oluyor.
Artan bir şekilde toplumda yaşanan yozlaşmaya tanık oluyor.
“İçinde on bin lira olan cüzdanı bulan şoför parayı sahibine verdi” gibi, tek tük çıkan insancıl öğeler taşıyan haberler, tesellinin ötesine geçemiyor.
İrdelemeden yandaş yayınları okuyanlar,
Bilmeden ve ister istemez, yozlaşmanın aracı durumuna düşmüş oluyorlar.
Yozlaşmayı gözlemleyemedikleri ölçüde, toplumdaki yozlaşmadan sorumlu olanlara destek veren duruma düşmüş oluyorlar.
Bundan ötürü ülkenin asıl ve en önemli sorunu gündeme getirilmiyor, getirilmek istenmiyor. Nedir bu sorun diyeceksiniz doğal olarak? “açlık, yoksulluk, ekonomik iflas”
İnsanlar yarınından kaygılı yaşarken, ve bu ekonomik kriz her geçen gün derinleşirken, her ne hikmetse bunu muhalefet partileri dahil gündeme taşımıyor.
Sarayın kavgasını yapıyor.
Bakın yaz sezonunu yaşıyoruz, pandemiden ötürü turistik bölgeler yokları oynuyor, adeta çanlar çalıyor.
Bundan ötürüdür ki bakanımızı Avrupa kapılarına turist müşteri bulması için elçi gönderiyoruz.
Durum bu kadar vahim anlayacağınız.