14 Mayıs 2023’te cumhurbaşkanı seçimi ile milletvekili seçimi yapılacak. Allah, ülkemiz ve halkımız için hayırlı neticeler versin inşallah…
Bu seçimle ilgili görüşlerimi belirtmeden önce siyasî çizgimi belirteyim: Ben elhamdülillah Müslüman’ım. İslâmiyet, hem dünya hayatını, hem de ahiret hayatını tanzim eden esasları muhtevi bir dindir. Dolayısıyla dünya hayatıyla, devlet hayatıyla, idareyle ilgili hükümleri de vardır. Bu da Kur’an-ı Kerim’de ve Sünnet-i Seniyye’de belirtilmiştir. Bunları anlatan müstakil eserler vardır. Şahsen benim siyasî çizgim Peygamber Efendimizin (S.A.V.) çizgisidir. Buna inanmak zaten imanın gereğidir. Bir de beşerin ortaya koyduğu siyaset vardır ki günümüzde o uygulanmaktadır. Burada da tavrım şudur: Şu anda cumhurbaşkanı seçimine taraf olan bütün siyasî partilere mensup akrabalarım ve dostlarım var. Onları gücendirmek istemem. Zira benim yazılarım ve kitaplarım onların hem dünyalarına, hem âhiretlerine faydalıdır. Onları okumalarını isterim. Şimdiye kadar bir gazeteci yazar olarak bütün siyasî iktidarlarda; memleketin menfaatine olan icraatlarını destekledim, memleketin ve halkın zararına olacağına inandığım icraatlarını ise tenkit ettim. Hiçbir idareciye müdahenede bulunmadım, yani dalkavukluk yapmadım. Zerre kadar mevki makam düşünmedim, istemedim. Gayet net söylüyorum. Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’mızın ülkemiz için çok faydalı projeleri olduğunu ve eline fırsat geçtiğinde bunları uyguladığını; onun yetiştirdiği kadronun da ülkeye faydalı hizmetlerde bulunduğunu düşünüyorum. Bu da benim kartvizitim. Bu şöyle bir tarafta dursun. Gelelim önümüzdeki seçime. Seçimde bir vatandaş olarak rey vereceğiz. Ancak benim cumhurbaşkanı adaylarından ve parlamentoda yer alacak milletvekili adaylarından beklentilerim var. Bunları yerimiz nispetinde belirtelim:
Yüz yıllık bir yakın tarihi de göz önünde bulundurarak, şehit ve gazi ecdadımızın uğruna hayatını feda ettiği değerlerin esas alınmasını beklerim. 23 Nisan 1920 milat olsun. O gün hangi Anayasa ve hangi esaslar varsa, hangi değerler ön plana alınmışsa, o esas alınmalı.
Ülkenin siyasî tarihinde işbaşına gelmiş hükümetlerin yaptıkları muhtelif anlaşmalar var. Bunlardan “ülkemizin ve halkımızın zararına” bütün anlaşmalar -bedeli ne olursa olsun- iptal edilmeli.
6284 ve 5816 sayılı kanunlar ve “Fulbright Eğitim Anlaşması” kaldırılmalı. Bunlar artık “beka meselesi” haline gelmiştir. Bir iki tanınmış bayan, “6284 kırmızıçizgimizdir” diyor. Nice yuvaları yıkan, ocakları söndüren bir dayatma onların kırmızıçizgisi olabilir, gerçekte onlar aynı kırmızı kalemle üzeri çizilmesi gereken bir mevzuattır. Zaten üzerindeki elbise olan İstanbul Sözleşmesi iptal edilmiştir. Geriye kalan o kanun da iptal edilmelidir. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ şöyle diyor: “İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye çekildi ama o sözleşmenin uygulama kanunu olan 6284 sayılı Kanun şu anda yürürlükte, o kanun uygulanıyor. O kanundaki hükümler Türk mevzuatımızın bir parçasıdır. İç hukukumuzun bir parçasıdır ve onlar şu anda uygulanıyor.” Bakan bey doğru söylüyor. Biz de onu diyoruz. Elbisesi giden kanun da gitmelidir. Şahsen benim reyim, bu kanunu ve 5816 sayılı Kanunu kaldıranadır. Ya da kaldırmaya söz verenedir.
Yapılan beynelmilel anlaşmalar, tarımı ve hayvancılığı bitme noktasına getirmiştir. O anlaşmalar iptal edilip tarım ve hayvancılık teşvik edilmelidir. Satılan fabrikaların yerine aynıları kurulmalıdır. Kâğıt fabrikaları, orman bölgelerinde derhal yapılıp faaliyete geçirilmelidir. Kitap, gazete, dergi ve benzeri materyallerin ham maddesi olan kâğıdı yerli olarak üretmek beka meselesi haline gelmiştir.
Ordumuzun güçlendirilmesi için yapılan bütün çalışmaları destekliyoruz ve bu sahada çalışanları tebrik ediyoruz. Bu çalışmalara destek verilmeli, teşvik edilmelidir. Ordumuz güçlü olursa bizler de emniyette oluruz.
Televizyon yayınları, programları, internet yayınları, eğitimdeki yanlış uygulamalar çocuklarımızın, gençlerimizin, insanlarımızın ahlâk yapısını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Bu yıkıma dur denilmelidir.
Barış Manço’nun bir şarkısı vardı; “İşte hendek, işte deve / Ya atlarsın, ya düşersin / Baktın olmaz, vazgeçersin / Zordur almak bizden kızı” diye. Bizden reyi almak da zordur. Zaten beş yılda bir hatırlanıyoruz. Onda da kılı kırk yaracağım arkadaş. Zordur almak bizden reyi!..