USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Siyaset

Bahçeli: Avukatlar özgürleşecek...

Devlet Bahçeli, "Görüşülen çoklu baro kanun teklifiyle barolar demokratikleşecek, avukatlar özgürleşecek, savunma daha da güçlenecektir" dedi.

Bahçeli: Avukatlar özgürleşecek...
08-07-2020 20:06
Google News

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Görüşülen çoklu baro kanun teklifiyle barolar demokratikleşecek, avukatlar özgürleşecek, savunma daha da güçlenecektir" dedi.

Bahçeli, “Hükümetten desteğimizi çekmemizi isteyen hamiyet ve haysiyet özürlülerin hangi karanlık çetelerin tekelinde ve tembihiyle siyasete sürüldükleri herkesin malumudur” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 81 il teşkilatına gönderdiği genelgede önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli yazılı açıklamasında, "Partimiz milli nitelikli her konuda, ülkemizi haksız yere meşgul edip mesul tutan her soruna şaşmaz ve sarsılmaz düzeyde tavırlı, bu suretle Türkiye tarafındadır" ifadelerini kullandı.

Açıklamasında, "Yabancı başkentlerin çekim alanına kapılarak siyasi ve ideolojik sapma ve savrulmalar yaşayan odaklarla aramızda kapanmayacak uçurumlar vardır ve bu son derece doğaldır. Demokrasinin omurgasını kırıp mana ve muhtevasından kopartanların Türkiye’ye ve Türk milletine verdikleri zararlar artış göstermektedir" diyen Bahçeli, şunları söyledi:

"CHP Genel Başkanı’nın 'Demokrasinden yana olan bütün güçlerin birlikte hareket etmesi lazım' sözleriyle bölücülere ve terör sevicilere yeşil ışık yakıp kucak açması akıl tutulması olduğu kadar hezeyandan hezeyana seyrüsefer yapan bir siyasetçi köhneliğidir. 6-8 Ekim olaylarında 54 kişinin cinayetini azmettiren karanlık suret bellidir.

Kışkırtmasıyla halkı sokağa döken, Türkiye’yi karıştırmak ve kaosa sokmak niyetini aleni şekilde izhar eden terörist bilinmektedir. Söz ve eylemleriyle kuşkuya yer bırakmayacak düzeyde PKK’nın emellerine hizmet ettiği tevsik ve tescil edilmiş bu teröristin cezaevinde bulunması demokrasi adabının bir gereği, adalet ve hukuk ölçülerinin bir gerçeğidir.

Demokrasiye yürekten inanmış, millet iradesine gönülden bağlanmış hiçbir siyasetçi aksi bir iddiada bulunamayacaktır. Buna rağmen CHP Genel Başkanı gene şaşırtmamış, gene kendisine yakışan şaibeli ve şüpheli zihniyetini ifşa ve ilan etmiştir. Terörist Demirtaş’ın tutukluluğunu adalet ve demokrasinin yokluğuna bağlayan Kılıçdaroğlu, bu izansız üslubu kanalıyla PKK’nın gölgesine sığınmıştır. Aziz Atatürk’ün kemiklerini sızlatan bu şahsın devirdiği çamlar haddi ve hududu çoktan aşmıştır.

Yeni CHP’yi HDP’yle güncelleyen, geçmişe format atıp Mustafa Kemal’in mirasını hiç eden, bununla da kalmayıp Kandil’e ve Pensilvanya’ya mahkûm ve meftun hale getiren Kılıçdaroğlu hem partisine hem de Türkiye’ye kurulan vahim, hatta vandal bir kumpasın ana aktörü haline gelmiştir.

Gelişmeler Türk siyaseti adına kaygı vericidir. CHP Genel Başkanı’nın, HDP’yi Türkiye’nin saygın bir partisi olarak tanımlaması bir başka sakat ve skandal açıklama olarak hafızalara kaydedilmiştir.

Vatan evlatlarımızın kanını oluk oluk döken PKK terör örgütünün gönüllü vesayeti altındaki bölücü partiye saygın demek için bir insanın sadece aklıyla arasının açık olması değil, aynı zamanda milli şeref ve namusla da ihtilafa düşmesi kaçınılmazdır.
Maalesef karşımızdaki ağır tablo budur. CHP akıntının hilafına kürek çekmektedir. Üstelik her musibet ve muhataralı konunun doğrudan merkezindedir.

Bugünkü CHP yönetimi Türkiye’ye tezgah ve tuzak kuran hasım çevrelerin denetim, gözetim, haczi altındadır. Türkiye’nin yükseliş ümitlerini, büyüme hedeflerini, prangalarını kırma çabalarını perdelemeye azmetmek onurlu bir siyaset tercihiyle bağdaşmayacaktır.

Ülkemizin aydınlığını karartmak maksadıyla; felaket tellallığına heveslenmek, yandık, bittik, tükendik, iflas ettik propagandasına meyletmek yalan ve yanlış olduğu gibi faziletli bir siyaset muhtasarı olamayacaktır. Pek çok engellemeye, menfi ve menhus senaryolara rağmen ülkemiz istiklalini birlik içinde savunacak, istikbalin dirliğine dayanışmayla ulaşacak, süregelen istikrarını inançla koruyacaktır. Çamura yatıp çirkefe dolananlar, bununla birlikte çürümenin ve çöküşün teşvikçisi ve dümencisi olanlar mutlaka kaybedecekler, nihayetinde dibe çakılacaklardır.

Türkiye tam iki yıl önce resmen uygulamaya geçen, Cumhuriyet tarihinin en muteber yönetim reformu olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin refakat ve imkanlarıyla kutlu bir geleceği kucaklayacaktır. CHP’nin abesle matuf itirazları, İP’in uçuk kaçık güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi yürüyen kervana çomak sokmaktan, yükselen ülke değerine kast etme girişiminden öte bir anlam taşımamaktadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, hem yönetim hayatımızı güvenceye kavuşturan millet takdiri, hem de milli güvenliğimizi sağlam bir zırha büründüren demokrasi takriridir. Bunu hazmedemeyenler zillete gömülmüşlerdir. Yönetim sistemi bakımından Türkiye Cumhuriyeti’nin 9 Temmuz 2018’den itibaren içine girdiği üçüncü evre sağlıklı, istikrarlı, dirayetli ve nitekim umut ve huzur vericidir. Bu kapsamda CHP’nin ileri sürdüğü tezler çarpıktır. İP’in eleştirileri hamasettir, hakkaniyetten mahrumdur.

Yeni sistemde çıkarları sarsılanların bir kaşık suda fırtına koparmaları kötürüm maksatlarının ve cahil cüretlerinin sonucudur. Çok şükür iki yıl önce yönetim sistemimize yapılan demokratik aşı tutmuş, atılan muhterem adımlar isabetle yerini bulmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yönetim hayatımıza nüfuz eden kakafoni bitmiş, birbiriyle çatışıp çelişen çok seslilik sonlanmıştır.

Yasama, yürütme, yargı arasındaki kategorik güç ayrımları bu üç erkin birbirini tekzip etmesine dayalı değil; devlet ve millet lehine ahenk, uyum ve işbirliği halinde çalışmaya kaynak teşkil etmiştir. Güçlendirilmiş parlamenter sistem teklifi, bir yönüyle TBMM’de milletvekili sayısını 601’e çıkarılmasını, bu ilave milletvekilinin de kendi parti başkanlarının olmasını ihsas edip istemek kadar ahmakçadır.

Koltuk için girmedikleri kılık kalmayan malum siyaset döneklerinin yeni hükümet sistemine yüklenip 'acaba bize ne düşer' pozisyonuna geçmeleri zavallı ve zelil bir siyasetin çaresizlik beratıdır. Geçmişte hasbelkader aramızda bulunan, önüne gelene yerli yersiz methiyeler düzen, karanlık hedeflerini sahte gülümsemelerle örten, dahası MHP’yi ele geçirmek isteyen FETÖ’nün kuyruğuna takılan bildik isimlerin bugün kalkıp da küçük ortak diyerek şehitler yadigârı partimizi küçümseme yanlışları haya ve edep noksanlığının bariz delilidir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin küçüklük-büyüklük gibi bir meselesi, böyle bir gündemi yoktur. Milletimiz neyi takdir ve tensip ederse boynumuz kıldan incedir. Allah gafletin, dalaletin, hıyanetin büyüğü yapmasın, böyle bir şeyi hiçbir adam gibi adam olanlara da nasip etmesin. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne kara çalmak için seferber olan CHP’sinden İP’ine, HDP’sinden diğer marjinal partilere kadar alayı kendi yüzlerine sürülen zifti temizlemeyi gündemlerine almaları samimi ve ruh sağlıkları açısından tavsiyemizdir.

Kılıçdaroğlu’nun hakim ve tedavüldeki hükümet sistemine dikta yönetimi, tek adam rejimi sözleri baltayı taşa vuran değil, kafasına kafasına indiren bir siyaset garabetinin iftirasıdır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ilgili değerlendirmelerine Kılıçdaroğlu’nun saçmalık ithamı seviyesiz ve ilkesiz siyasetini aklamaya kâfi gelmeyecektir.

Temennim 25-26 Temmuz’da yapılacak CHP’nin 37’inci Olağan Büyük Kurultay’ında, bu partinin tepesine musallat olmuş ne idüğü belirsiz şahısların Cumhuriyet, Atatürk ve bağımsızlık sevdasıyla kalpleri çarpan sağduyulu CHP’liler tarafından tasfiye edilmeleridir.

Böylelikle Türk siyaseti hastalık saçan bir virüsten kurtulacaktır. Kambur atılmalı, CHP’nin rotası başkent Ankara istikametine döndürülmelidir. Kılıçdaroğlu ile birlikte İP’çi ortağının belirli aralıklarla seçimden bahsetmesi, hele hele bu gürültü kirliliğine Serok ve Babacan’ında katılıp abuk sabuk yorum ve siyasi değerlendirmelerde bulunmaları bize göre gevezelik, aynı şekilde gevşeklik olarak okunmalıdır.

Hükümetten desteğimizi çekmemizi isteyen hamiyet ve haysiyet özürlülerin hangi karanlık çetelerin tekelinde ve tembihiyle siyasete sürüldükleri herkesin malumudur.

Türkiye 2023 hedeflerine kilitlenmiştir. Cumhur İttifakı’nın bu hedeften dönüşü muhal bir hayaldir. 28.Dönem Milletvekili Genel Seçimi 2023 yılının Haziran ayında yapılacaktır. Çalı dibi yoklayan, kıyıda köşede el ovuşturan, olmadı niyet okuyuculuğuyla komik durumlara düşen Kılıçdaroğlu tezvirat üretimine, tefrika servisine değil Türkiye’nin iç ve dış sorunlarına kafa yormalıdır. Sınır ötesinde hürmet ve takdir edilecek bir kararlılıkla beka mücadelesi verilirken, Zillet İttifakı’nın ana figüranlarının fitne kuyruğuna girip nemalanma arayışına sürüklenmeleri ayıplı bir siyasetin hüsran verici örneğidir.

CHP ve yedekleri zalimlerin Türkiye’deki manevi ajanlarıdır. Libya’da Hafter’e destek vermeleri fıtratlarının gereğidir. Birleşik Arap Emirlikleri’nin alçakça ve düşmanca yaptığı Türkiye aleyhtarı provokasyonlarına sessiz kalmaları, terörizmle birlikte Doğu Akdeniz’deki güç mücadelelerine tepkisizlikleri gayri milli özellikleriyle mütenasiptir. Suriye’de Esad’a zeytin dalı uzatmaları kimliksizliklerinin neticesidir.

CHP’nin PKK-YPG-FETÖ’yle ilişki ve illiyet bağı ortadayken, kamuoyunda çoklu baro olarak bilinen kanun teklifine ihanet ve bölücülük yaftası vurmak bir başka rezalettir. Kimin bölücülük yaptığı, kimin ihanete teşne olduğu gizlenemeyecek boyutlardadır. Saltanatları tartışmaya açılan bazı baroların CHP takviyeli protestoları demokratik bir hak değil, densiz bir zorlamadır. Konuşmaya uzak, uzlaşmaya mesafeli, müzakere ve görüşmeden bihaber bu baroların ülkemizi huzursuzluk girdabına çekme gayretleri duvara toslamıştır.

TBMM Adalet Komisyonu yaklaşık 4 gün süren ve 52 saati bulan toplantılarla mezkur kanun teklifini kabul etmiş, söz sırası Genel Kurul’a gelmiştir. Sahte demokrasi çağrısı yapanlar, demokrasi kültürünü en çok budayan, benim olsun da ne olursa olsun anlayışıyla dar ve kaymak bir kadro kurarak barolara çöreklenenlerdir.

Görüşülen çoklu baro kanun teklifiyle barolar demokratikleşecek, avukatlar özgürleşecek, savunma daha da güçlenecektir. Bazı baroların mesleki dayanışma ve hak mücadelesinden ziyade CHP kayığına binip siyasi muhalefete tevessül etmeleri savunma ruhuyla ters düşen bir kırılmadır.

Dileğimiz baroların savunulduğu kadar Türkiye’nin hak ve çıkarlarının da savunulması, sahiplenilmesidir. Milli meselelere Fransız kalanların haktan, hukuktan, demokrasinden bahsetmesi yalnızca kandırmacadır. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin ekonomik çıkarlarını, egemenlik kazanımlarını, bölgesel ve küresel zeminde gösterdiği haklı direnişi sonuna kadar destekleyip yanında olacaktır. Cumhur İttifakı’yla geleceğin kudret sahibi Türkiye’sinin çatısı örülecektir. Partimiz bu ahval ve şerait içinde 13.Olağan Büyük Kurultayı’na giden süreci başlatmıştır."

 !#**h23280**#! 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün Karikatürü