CHP Sözcüsü Faik Öztrak partisinin MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Öztrak, CHP'nin kongre sürecine ilişkin de konuştu.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak partisinin yeni MYK'sının ilk toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.
Öztrak, partisinin gündeme dair değerlendirmelerini açıklarken soruları da yanıtladı.
Öztrak, kamuoyunca çok merak edilen kongre sürecine ilişkin soruyu yanıtladı. Öztrak konuya ilişkin şunları söyledi:
"Kongreler sürecinin bugün başlatılmasına ve mevzuattaki asgari süreler dikkate alınarak hızla tamamlanmasına karar verdik. Bu ekim olur, ekim ortası olur. Bakacağız."
Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Değerli Basın Mensupları, sözlerime başlarken, dün Kastamonu, Samsun, Sinop ve Amasya’da yaşanan sel felaketleri nedeniyle vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.
Ayrıca Samsun ve Amasya’daki felaketlerde hayatını kaybeden iki vatandaşımıza da Allah’tan rahmet, acılı yakınlarına sabırlar diliyoruz. Bir de kayıp vatandaşımız var. Onun da sağ salim evine dönmesini temenni ediyoruz.
Değerli Basın Mensupları, bugün, ün atanan Merkez Yönetim Kurulumuz, ilk toplantısını gerçekleştirdi.
Yeni MYK’mız, her biri kendi alanında uzman olan, önemli başarılara imza atmış yaş ortalaması 49 olan isimlerden oluşuyor. MYK toplantımıza katılma hakkına sahip Kadın ve Gençlik Kolları Başkanlarımız ile Dört Grup yöneticimiz arasında yedi kadın bulunuyor. Toplantımızın gündeminde, yaşanan seçim sürecinin değerlendirilmesi, partimizin olağan kongreler sürecinin başlatılması, ülke gündemine dair değerlendirmeler ve yaklaşan yerel yönetim seçimlerine yapılacak hazırlıklar vardı.
Değerli Basın Mensupları, mayıs ayında yapılan seçimler 2018’de başlayan parti devleti rejiminin ilk seçimiydi. Hükümet, devletin tüm imkânlarını ve gücünü, bu seçimleri kazanmak için pervasızca kullandı. Cumhuriyet tarihinin en adaletsiz seçimi yaşandı. Anayasaya göre milletvekili olamayan Bakanlar, Milletvekili adayı yapıldı. Bakanlıkların imkânları, seçim kazanmak için seferber edildi.
Bu seçim sürecinde hükümet, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yalan, dolan ve ahlaksızlık furyasına başvurdu. AK Parti Genel Başkanı meydanlarda montaj videolarla, Vatandaşı kandırmaya çalıştı. Kampanya süreci sahtekârlıkla malul edildi. İnsanların gözünün içine baka baka yalanlar söylendi. Türkçe bile bilmeyen yabancılar, üç kuruşa aldıkları vatandaşlık hakkıyla, oy kullandı,Ülkenin kaderi hakkında söz söyledi. Ülkemizde, neresinden baksanız sakatlanmış, neresinden baksanız kirletilmiş, siyaseten de, ahlaken de meşru olmayan bir seçim yaşandı. Vatandaşına yalan söyleyen bir kişi.
"İSTEDİĞİMİZ SONUCU ALAMADIK"
Bu ülkeyi sağlıklı bir şekilde yönetemez. Böyle bir kampanya sürecinde, başta Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok çalıştık.
Her iki seçmenden biri oyunu Kemal Kılıçdaroğlu’na verdi, 25 milyon 504 bin 724 yurttaşımızın oyunu aldık. Ancak istediğimiz sonuca ulaşamadık.
Ama yılgınlığa, umutsuzluğa kapılmadan bize oy veren 25,5 milyon yurttaşımız başta olmak üzere, tüm yurttaşlarımızın hakkına hukukuna sahip çıkacağız.
Cumhuriyet Halk Partisi bir asırdır süren, demokrasi, hak, hukuk ve adalet mücadelesine devam edecek.
Biz bölen değil, birleştiren olacağız.
Değerli Basın Mensupları, kıymetli yurttaşlarımız,
Tekrarlıyoruz, bugün bizler için Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki 8. Gün değil, yerel seçim sürecinin 8. günüdür.
Son seçimden bu yana geçen sürede; hem geçen seçimle ilgili özeleştirilerimize devam ediyor hem de yaklaşan yerel seçime hazırlıklarımızı başlatıyoruz.
Bu çerçevede, Parti Meclisi toplantımızda yapılan değerlendirmeler ışığında, kongreler sürecinin bugün başlatılmasına ve mevzuattaki asgari süreler dikkate alınarak hızla tamamlanmasına karar verdik.
Ayrıca tüzüğümüzün bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dönük, örgütümüzün taleplerini dikkate alacak bir komisyonun kurulmasına da karar verdik.
Örgütlerimizin yenilenerek, tazelenerek, birlik ve beraberliğimize sahip çıkarak, kırmadan, dökmeden, güçlenerek, partimize yerel yönetim seçimlerinde büyük bir başarı yaşatması için, gereken her türlü çabayı göstereceğiz.
Değerli Basın Mensupları, Saray’ın kirli dili ve siyaseti sadece milleti bölmedi. Ekonomimizi de alt üst etti.
14 Mayıs seçimlerinden bu yana Türk Lirası dolar karşısında yüzde 9 değer kaybetti.
Döviz kurlarını ve ekonomik gidişatı iyi göstermek için kazanın dibini kazıya kazıya sonunda deldiler. Merkez Bankası’nın önceki seçimlerde 128 milyar dolarını bu seçimlerde de bunun çok daha fazlasını, Merkez Bankası’nın arka kapısından kuralsız ve denetimsiz şekilde buharlaştırdılar. Merkez Bankası’nın döviz kasasını boşalttılar.
"ERDOĞAN GEÇMİŞTE OLMADIK HAKARET ETTİĞİ ŞİMŞEK'İ PARA BULSUN DİYE GÖREVE GETİRDİ"
Şimdi Erdoğan, geçmişte olmadık hakaretler ettikleri, Halk Bankası’nı dolandırmakla suçladığı isimlerden birini, Sn. Mehmet Şimşek’i dışarıdan para bulsun diye yeniden göreve getirdi.
O dönem Erdoğan’ın suçlamalarının muhataplarından biri olan yeni Hazine ve Maliye Bakanı, göreve başlarken, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönmekten başka bir seçeneği kalmadığını” söyledi.
Yani parayı bulmasının şartının, Sarayın uyguladığı “akıl dışı” politikalardan vazgeçmesi olduğunu ifade etti.
Yeni Bakan bu sözlerle Saray’ın “Faiz sebep, enflasyon netice” şeklinde özetlenebilecek safsatasının, ve ucube Türkiye Modelinin, akıl dışı” “Aklın kurallarına dayanmayan” “Ölçüsüz ve hesapsız” olduğunu ilan etti.
“Epistemolojik kopuştan kopacaklarını” söylemiş oldu. Şimdi Erdoğan’a sormak gerek; milleti hayat pahalılığı ile işsizlik arasında ezen, milletin 418 milyar dolarını yandaşlarına peşkeş çeken, Merkez Bankasının döviz kasasına 80 milyar dolar açık verdiren, akıl dışı safsataların, irrasyonel politikaların sahibi olarak millete ne diyeceksiniz?
"BU REZALETİN HESABI KİMDEN SORULACAK?"
Sayın Bakana da sorulması gereken soru şu; Bu rezaletin hesabı kimden sorulacak? Sayın Bakan, Erdoğan’ın sizinle ilgili Halk Bankası’nda yolsuzluk iddialarını sineye çekecek misiniz? 2018 ve 2019 seçimlerinde 128 milyar doların Merkez Bankası’nın arka kapısından Kimlere satıldığını, yine bu son seçimde, bir o kadar rezervin daha kimlere satıldığını araştırıp kamuoyuna açıklayacak mısınız? Yoksa kendinizden önceki dönemde yaşanan hukuksuzlukların üstünü örten bir Bakan olarak tarihe geçmeyi mi tercih edeceksiniz? Tüm bunların yanında, bizim de Saray ve şürekasına, milletimiz adına şunu sormak hakkımız:
“Madem sonunda bizim dediğimize gelecektiniz, Bu kadar haltı neden yediniz?” Sonunun böyle olacağını bile bile, milleti hayat pahalılığı ile işsizlik arasında neden ezdiniz?
Seçimin ardından sigarasından elektronik eşyasına zam yağmuru başladı. Ekmek üreticileri de Haziran’da zam istiyor. Bir ekmeğin 10 liraya kadar çıkabileceği daha şimdiden konuşuluyor.
Son bir yılda, dana eti yüzde 137, ucuz olduğu iddia edilen kuzu eti yüzde 111, sofralarımızın vazgeçilmezi kuru fasulye yüzde 93, Kuru soğan yüzde 92, beyaz peynir yüzde 92, nohut yüzde 83 zam gördü.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle dünyada gıda fiyatları tarihi zirvesine çıkmıştı. O günden bu yana dünyada gıda fiyatları yüzde 22 düştü.
Türkiye’de ise yüzde 75 arttı. Ülkemizde gıda fiyatları, 2020’nin Ağustos ayından bu yana 33 aydır kesintisiz artıyor. Ve bunu “Dünyada da böyle” diyerek izah etmek mümkün değil. Bunun tek sebebi Hükümetin beceriksizliği.
Dün açıklanan makyajlı TÜİK rakamlarına göre Mayıs’ta aylık tüketici enflasyonu yüzde 0,04 oldu. Seçim döneminde, doğal gazın milletimize bedava verilmesi, Mayıs ayında enflasyonu 3 puan civarında düşürdü.
Ama bu Haziran ayında sürmeyecek. Gaz fiyatları eski seviyesine çıkacak.
O zaman enflasyon yeniden artacak. Nitekim TÜİK’in makyajlı Mayıs enflasyonu “sıfır” fiyatlı doğal gazla düşerken, enflasyonun önümüzdeki dönem eğilimini gösteren çekirdek enflasyon verileri hızla artmaya devam ediyor.
Önümüzdeki ay, diğer tüm mal ve hizmetlerin fiyatı sabit kalsa bile, sadece evlerde kullanılan doğal gazın fiyatı eski seviyesine döneceği için, enflasyon 3 puana yakın yükselecek.
Tabii seçim nedeniyle azdırılan iç talep ve Türk Lirasındaki değer kaybı da dikkate alındığında Haziran enflasyonu, geçtiğimiz yılın rekorlar kıran Haziran enflasyonuyla yarışacağa benziyor.
TÜİK’in makyajlı verileri ne derse desin, bugüne kadar izlenen yeni Hazine ve Maliye Bakanına göre “irrasyonel”, TDK’ya göre “akıl dışı” politikaların sebep olduğu enflasyon ve hayat pahalılığı, ekonomideki en önemli sorun olmaya devam edecek.
Tabi, Sarayın emeklilerimize, memurlarımıza, asgari ücretlilere seçim öncesi verdiği taahhütler var. Ayrıca seçimden sonra, hükümetin başının “milletimizi enflasyona ezdirmeme” sözü var. Biz bunların takipçisi olacağız.
Değerli Basın Mensupları, Seçilmek için domuz bağcılarla ittifak kuran Hükümet, bugüne kadar yaptıklarıyla, ekonomiyi de domuz bağıyla bağladı. Ekonomimiz boğulmak üzere.Artık bu işi ciddi faturalar ödemeden temizlemek maalesef mümkün değil.
Yeni ekonomi yönetimi, ilk Merkez Bankası toplantısında vereceği faiz kararıyla sınanacak. Yeni yönetim neyi ne kadar yapabilecek, yerel yönetim seçimleri öncesinde, Saray neye, ne kadar sabredecek, ne kadarına razı olacak, Bunu hep birlikte göreceğiz. Ama şunu biliyoruz; katranı kaynatmakla da şeker olmuyor.
Yakın zamanda “laf dinlemediği için” görevden alınan Merkez Bankası Başkanları, rasyonel politikalar uygulamaya çalıştığı için görevden affını istemek zorunda kalan Hazine ve Maliye Bakanları düşünüldüğünde, önümüzdeki dönem, maalesef umut vadetmiyor.
"CAN ATALAY'I, MİLLETİN İRADESİNİ DERHAL SERBEST BIRAKIN"
Tabi sadece ekonomide değil, seçimin ardından siyasette, hukuk devletinde ve içtimai hayatta yaşananlar da önümüzdeki dönemin çok kolay olmayacağını gösteriyor.
Türkiye İşçi Partisi’nin seçilmiş milletvekili Can Atalay hala tahliye edilmedi. Seçilmiş bir milletvekili bugün hukuksuzca, kakkında kesin karar olmadan hapiste tutuluyor.
Genel Başkanımızın da belirttiği gibi bu, sadece Can Atalay’ı değil, ona oy veren tüm insanları tutuklamak anlamına gelir.
Ve buradan Saray’ı da, Sarayın hâkimlerini de uyarıyoruz: bu topluma daha fazla zarar vermeyin, adaletteki erozyonu durdurun. Milletin vekil seçtiği Can Atalay’ı, milletin iradesini derhal serbest bırakın!