CHP Sözcüsü Deniz Yücel, "AKP ve MHP'den devralınan belediyelerin borç yükü 100 milyar lira. Kasaları bomboş. İsraf olağanlaşmış. Gereksiz harcama rekoru kırılmış" dedi.
CHP Sözcüsü Deniz Yücel, partisinin MYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Deniz Yücel, açıklamasında, "31 Mart seçimlerinde, halkımız Cumhuriyet Halk Partisini 1’inci parti yaparak, bize büyük ve önemli bir sorumluluk verdi. Kazandığımız bu büyük seçim başarısı sonrasında asla rehavete kapılmadan ve hiç ara vermeden çalışmaya devam ediyoruz" dedi.
"DEVRALINAN BELEDİYELERİN BORÇ YÜKÜ 100 MİLYAR TL"
"AKP ve MHP'den devralınan belediyelerin borç yükü 100 milyar lira" diyen Yücel, "Kasaları bomboş... İsraf olağanlaşmış... Gereksiz harcama rekoru kırılmış... Sadece birkaç belediyenin durumunu anlatmak bile genel tablonun ne kadar vahim olduğunu gösterecektir" ifadelerini kullandı.
CHP Sözcüsü Deniz Yücel: AKP ve MHP'den devralınan belediyelerin borç yükü 100 milyar lira. Kasaları bomboş. İsraf olağanlaşmış. Gereksiz harcama rekoru kırılmış. İşte 22 yıllık soygun düzeni...https://t.co/T8kJPfsbiK@avdenizyucel @emrkongar pic.twitter.com/qNq9tdAJLc
— Gazikent27 (@Herdaim_Haber) April 20, 2024
"CHP İKTİDARA GELDİĞİNDE HAYAT PAHALILIĞINI ORTADAN KALDIRACAK"
Genel Başkan Özel'in 2 gün önce Fransa’nın Strazburg kentinde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ilkbahar oturumuna katıldığını anımsatan Yücel, şöyle devam etti:
"Genel Başkanımızın burada yaptığı konuşma katılımcılarca büyük bir ilgiyle takip edildi ve beğeniyle karşılandı ve konuşması ayakta alkışlandı. Konuşmasında İstanbul Sözleşmesi’ne yaptığı vurgu, partimizdeki değişim ve gençleşmenin öznesi olarak 'kadın ve gençlerin ön plana çıkması' büyük beğeni topladı. CHP'nin Türkiye’yi heyecanlandıran yerel seçim başarısı; sadece Türkiye’ye değil Avrupa’nın sol sosyalist partilerine de umut oldu.
Genel Başkanımızın Sayın Özgür Özel’in önderliğinde başlattığımız değişim, Türkiye’nin sıkışmış siyasetinde açtığımız yol, göreceksiniz CHP iktidara geldiğinde demokrasiyi kurumsallaştıracak, ülkeyi normalleştirecek, ekonomiyi düzelterek, toplumun belini büken hayat pahalılığını ortadan kaldıracaktır. Türkiye’de çağdaşlığın, eşitliğin, özgürlüğün, adaletin ve demokrasinin teminatı olan CHP, aynı zamanda ülkemizin medeni dünya ile de köprüsüdür."
"OLASI BİR MÜLTECİ AKININA KARŞI ÖNLEM ALINMIŞ MIDIR?"
Orta Doğu'da tansiyonun günden güne yükseldiğine işaret eden Yücel, şu değerlendirmede bulundu:
İran-İsrail geriliminin arkasında İsrail Gazze’yi vurmaya ve sivilleri öldürmeye devam ediyor. İsrail İran’a gerçekleştirilen saldırıyı üstlenmezken; ABD’den 'İsrail İran’a saldırı yapacağını bize bildirdi' açıklaması geliyor. Peş peşe gelen, birbirini yalanlayan, çelişkili, tutarsız açıklamalar bölgede gerilimi tırmandırıyor. Olası bir bölgesel savaşta Türkiye her konuda bundan etkilenecektir. Peki, tüm bunlar yaşanırken başta Dışişleri Bakanı olmak üzere tek bir yetkilinin dahi uzunca bir süre açıklama yapamadığı Türkiye bu konuda ne yapıyor? Tıpkı siz basın mensupları ve ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımız gibi ne yaptıklarını biz de bilmiyoruz.
Bu nedenle, AKP iktidarına şu soruları sormak milletimiz adına bizim görevimizdir; Türkiye'nin böylesi bir askeri, siyasi ve ekonomik batakta konumu ve stratejisi ne olacak? Olası bir bölgesel savaşta, yol geçen hanı haline getirdikleri Suriye ve İran sınırlarında, olası bir mülteci akınına karşı herhangi bir önlem alınmış mıdır? Kürecik Radar Üssü saldırı bilgilerini NATO müttefikleri ile yani dolaylı olarak İsrail’le paylaşacak mı?
Mustafa Kemal Atatürk bu günleri öngörerek doğu sınırlarını 1937'de Sadabat Paktı'yla, batı sınırlarını 1934'te Balkan Antantı'yla güvence altına aldı. AKP Mustafa Kemal Atatürk’ün dış politika vizyonunu biraz örnek olsun örnek alabilseydi Türkiye’yi bu duruma düşürmezdi. Böyle bir ortamda, hiç şüphesiz, ülkemizin ve partimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün bize gösterdiği 'Yurtta Barış Dünyada Barış' anlayışı ile hareket edilmelidir. Türkiye’nin Ortadoğu'da gerilimi yükseltecek tüm politikaların karşısında olduğu net bir şekilde ortaya koyulmalıdır."
"AKP VE MHP'DEN DEVRALINAN BELEDİYELERİN BORÇ YÜKÜ 100 MİLYAR LİRA"
Yücel açıklamasında CHP'nin kazandığı belediyelerdeki borçlara da değindi. 22 yıllık AKP iktidarının merkezi yönetimde yarattığı ekonomik tahribatın yerel yönetimlerde de çok ciddi boyutlara ulaştığını vurgulayan Yücel, şöyle devam etti:
"AKP ve MHP'den devralınan belediyelerin borç yükü 100 milyar lira. Kasaları bomboş. İsraf olağanlaşmış. Gereksiz harcama rekoru kırılmış. Sadece birkaç belediyenin durumunu anlatmak bile genel tablonun ne kadar vahim olduğunu gösterecektir. Denizli Büyükşehir Belediyesi'nin borcu 11 milyar Lira. İstanbul Sancaktepe Belediyesi 2 milyar lira, Kütahya Belediyesi 1 milyar 700 milyon lira, Kilis Belediyesi: 502 milyon lira, 85 bin nüfuslu Edirne Keşan Belediyesi'nin borcu 483 milyon lira, 65 bin nüfuslu Antalya Kaş Belediyesi; 400 milyon lira borcu var. 43 bin nüfuslu İzmir Kiraz Belediyesinin borcu 332 milyon lira.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bir de 78 yıl sonra kazandığımız Manisa’da bir soygun hikayesi var ki akıllara zarar. Seçimlere 3 hafta kala Manisa Büyükşehir Belediyesi’nden 1 milyon lirası kuruyemiş faturası olmak üzere, toplam 416 milyon 587 bin lira harcama yapılıyor. Manisa’yı 15 yıldır yöneten MHP’li Manisa Büyükşehir belediye Başkanı seçimi kaybedince, belediye başkanımız Ferdi Zeyrek’e devir teslim yapılmadan, apar topar belediyeye fatura girişi yapıp, bürokratlar üzerinden, bürokratlara baskı yaparak belediye kasasından, 130 milyonu belediye şirketi MASKİ üzerinden, 480 milyonu ise Belediye’den olmak üzere toplam 610 milyon lira ödeme yapmaya çalışıyor. Ve Manisa Büyükşehir Belediye başkanımız Sayın Ferdi Zeyrek bu soygun girişimini ifşa ederek engelliyor. İşte 22 yıllık AKP iktidarının kurmuş olduğu ve sonradan MHP’nin de yanaşarak sebeplendiği ve ortak olduğu soygun düzeninden birkaç çarpıcı örnek.
"MONAKO'DA ISTAKOZ YİYEN, PENSİLVANYA'DA POZ VEREN KİŞİ MECLİS'TE"
Hizmet bekleyen halkımızın parasının nasıl çar çur edildiğini üzülerek görüyoruz. AKP Genel Başkanının açıklamalarından, halkımızın verdiği mesajı hala almadığını, seçim sonuçlarını idrak edemediğini görüyoruz. Neden biliyor musunuz? Bunlar halktan kopmuşlar. Bunların halkı anlamaları mümkün değil. Bunlar halka hizmet etmek yerine kendilerine saray yapacak kadar kibir abidesi olmuşlar. İstanbul’da Sancaktepe Belediye Binasında hiç utanmadan kendilerine 6 bin metrekare başkanlık katı yapmışlar. Hiç boşaltmayacaklarmış gibi şatafata boğdukları o belediye binalarını gördükçe insanın aklına genel seçim sonrasında boşalacak olan saray geliyor. Asıl şatafat orada. O saray boşaldığında işte o zaman anlayacaksınız emekliye neden bütçe olmadığını.
Sancaktepe Belediyesi'nde, içinde bu lüksü, şatafatı ve 6 bin metrekarelik başkanlık makamını içinde barındıran bu ucubeyi yapan şahıs şimdi Meclis'te. Monako'da ıstakoz yiyen, Pensilvanya'da poz veren kişi de Meclis'te. Emekliler simit satsın diyeni de Meclis'te. 'Biz bu milletin ta kendisiyiz' deyip 562 bin liralık saatle fotoğraf çektiren de mecliste. Dedik ya bunlar halktan kopmuşlar. Halkın verdiği mesajı almak bir yana; halkın halinden, en küçük derdinden bihaberler. 'Fazladan belediye kazanmakla iktidar olunmaz, Türkiye’yi yöneten iktidar değişmemiştir' ya da 'Milli irade sandığa tam olarak yansımamıştır' diyerek, CHP'nin seçim başarısını küçümseyenler; kendilerini avutmaya, kendilerini kandırmaya devam etsinler. 'Biz bitti demeden hiçbir şey bitmez' deme egosu taşıyanlar, 'Halkımız bitti dediğinde bittiğini' er ya da geç anlayacaktır."
"MHP'NİN GENEL BAŞKANI KILIF ARAYACAĞINA, BELEDİYELERİN ÖN CEPLERİNE BAKSIN"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamalarına ilişkin Deniz Yücel, şunları kaydetti:
"Bahçeli bir hesap yapıyor, sanırsınız seçim 81 ilde değil de, 51 ilde yapılmış. Seçmenlerin 3’te 2’sinin yaşadığı büyükşehirlerde oy kullananları seçmenden saymıyor MHP. MHP'nin Genel Başkanı, Cumhur İttifakı'nın yaşadığı hezimete kılıf arayacağına, belediyelerin ön cephelerine baksın. Denizli'den Kiraz'a, Kastamonu'dan Gölbaşı'na her yerde sadece borç bıraktınız. Siz kabul etseniz de etmeseniz de beğenseniz de beğenmeseniz de, Milli irade sandığa yansıdı. Şimdi şeffaf, hesap veren ve halkçı belediyecilik yapma zamanı.
Belediyeler artık sadece halka hizmet edecek. Para muslukları kesildi, tabiki üzülecekler. İsraf azalacak, tabii şaşıracaklar. CHP, yerelden sonra merkezi iktidara geldiğinde de, köşelerine çekilip izleyecekler ne yapalım. Bu kadar soygunun, israfın, kibirin, Anayasa tanımazlığın, halk düşmanlığının bir karşılığı olacak. Hiç merak etmeyin; o belediyelere yerleştirdiğiniz böceklerin, kameraların hesabı da sorulacak. Belediyelerin kasalarını boşaltanlar, makam araçlarını çamurlu suyla dolduranlara bu millet elbette bir ceza kesecek."
"SAYIN ERDOĞAN NEDİR BU PARLEMENTER SİSTEM KORKUNUZ?"
Deniz Yücel, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarına ilişkin de şunları söyledi:
"Erdoğan’a göre, 14 - 28 Mayıs seçimlerinden sonra parlamenter sisteme dönüş tartışmaları milletimiz tarafından bir daha açılmamak üzere kapanmış. Sayın Erdoğan nedir bu parlamenter sistem korkunuz? Neden bu kadar korkuyorsunuz? 20 yılda 6 kez Merkez Bankası Başkanı değiştiriyorsun, 'Faiz sebep enflasyon sonuç' politikanızdan bir türlü vazgeçmiyorsunuz. Merkez Bankası fakirden alıp zengine veriyor, daha önce hiç zarar etmemiş olan Merkez Bankası KKM ödemelerini üstlendikten sonra, 818 milyar lira tarihi zarar açıklıyor.
Ülkede onca hukuksuzluk yaşanıyor, Hatay’ın iradesi hapse tıkılıyor, bir milletvekili haksız ve hukuksuz bir şekilde tutsak ediliyor, emeklilerin taşan sabrı iktidara büyük bir ders veriyor, açlık sınırıyla asgari ücret eşitlenmiş, et fiyatlarındaki artış geçen yıla göre yüzde 100. Milyonların hızla yoksullaştığı, işçinin, emekçinin, emekçi, öğrencinin, dar gelirlinin bırakın et almayı, ekmek almakta zorlandığı bir ülke haline gelmişiz, Ülkede dertler çığ gibi büyüyor, bunlardan korkmuyorsunuz da parlamenter sistemden korkuyorsunuz öyle mi? Neden korkuyor biliyor musunuz? Çünkü Erdoğan tek adam konforunu kaybetmek istemiyor. Kontrolün kendisinde olmadığı bir ihtimale tahammülü bile yok. Çünkü ülkede kendisini denetleyecek kimseyi istemiyor."
"FİYATLARDAKİ FAHİŞ ARTIŞIN TEMEL SEBEBİ AKP'NİN YANLIŞ EKONOMİ POLİTİKALARI"
Ülkenin ekonomik durumuna dikkati çeken Deniz Yücel, şöyle devam etti:
"AKP’nin seçim boyu ilden ile gezdirdiği Bakanlar, nihayet görevlerinin başına geçti. Ancak yine akıllara durgunluk veren açıklamalar yapmaya başladılar. Ticaret Bakanlığının başındaki şahıs, AKP iktidarından önce enflasyonun 2-3 haneli rakamları gördüğünü söylemiş. Neymiş 20 yıl önce enflasyon tek haneliymiş. Neymiş, fahiş fiyat artışları ve yüksek enflasyonun sebebi Covid-19 salgınıymış. Sayın Bakan, Sizi hiç üzmek istemeyen TÜİK’in en son açıkladığı enflasyon verisi bile yüzde 68.50 yani 2 haneli gerçek enflasyon ise ENAG verilerine göre yüzde 124.63 yani 3 haneli.
Fiyatlardaki fahiş artışın temel sebebi pandemi değil AKP’nin yanlış ekonomi politikaları. Sayın Bakan, 'Dünyada da enflasyon çok yüksek' demiş. Sen bebek mi avutuyorsun? Çocuk mu kandırıyorsun? Bakın, bu milleti kimse aptal yerine koymaya çalışmasın. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarına göre Türkiye Şubat ayında Avrupa’da yüksek enflasyonda ilk sıradaydı. Dünyada ise en yüksek enflasyonun olduğu 5’inci ülke idi."
"GÜNDEMİNE DERHAL ASGARİ ÜCRET GÜNCELLEMESİNİ ALMALI"
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın asgari ücrete Temmuz ayında herhangi bir ara zammın gündemlerinde olmadığını açıkladığını anımsatan Deniz Yücel, "Emekliye de, enflasyon ya da sözleşme farkı dışında bir zam yapılamayacakmış. Emekliler, çalışanlar mağdur, gençler işsiz. Bir çözüm, bir adım, bir müjde bekliyorlar. Ama yapılan açıklama ortada. Mevcut asgari ücretle bir ay değil, bir haftayı geçirmek imkânsız. 10 bin liralık emekli maaşıyla geçinme ihtimalini bile konuşmuyoruz. Bu ekonomik koşullarda, asgari ücrete bir güncelleme yapılması, tarafından derhal gündeme alınmalıdır." diye konuştu.
Yücel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Halkımız bu haldeyken, AKP iktidarı hala utanmadan, sıkılmadan, '2023 yılını yüzde 4,5 büyüme oranıyla kapattık', 'Satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük 11. Ekonomisiyiz' 'Milli gelirde 1,1 trilyon doları, kişi başına düşen gelirde de 13 bin doları aştık' masallarıyla halkın gözünü boyamaya çalışıyor. Kişi başına düşen milli gelir hedefi hani 25 bin dolardı? 25 bin dolar nerede, 13 bin dolar nerede? Ayrıca 'satın alma gücü paritesini' baz almak nedir değerli arkadaşlar? Neden üretimde büyümeyi baz almıyorsunuz? Neden ihracatta büyüme rakamlarını baz almıyorsunuz? Çünkü üretimde ve ihracatta bir büyüme yok, dışa bağımlı ülke konumumuzu hala sürdürüyoruz. Bunlar boş laflar. Nasıl oluyor da, hem ekonomik olarak devamlı bir büyüme içinde oluyoruz? Hem de emekliye kaynak bulamıyoruz? 'Emekliye 10 bin lira yeterli değil ama ülkemizde tek çivi çakmasak, tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile yetmiyor' diyen Erdoğan değil miydi?"
"İLLA KIRMIZI KART GÖSTERİN DİYOR"
CHP Grubu’nun 'En düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine çekilmesi teklifi"nin Meclis’te bekletildiğini kaydeden Deniz Yücel, şunları söyledi:
"Sonra da ekonomimiz büyüyor diyorlar, ekonomik göstergelere toz kondurmuyorlar. Bu ekonomik büyüme emeklilere neden yansımıyor? Her şeye para var, emekliye gelince para yok. Emeklilerimiz bu ülkede üvey evlat muamelesi görmekten bıktı usandı, sandıkta da tepkisini gösterdi, anlamak istemeyen, mesajı almayan AKP iktidarıdır. AKP iktidarı yerel seçimlerde halktan sarı kart gördü ama yetmemiş. İlla kırmızı kart gösterin diyor. Erdoğan’ın ekonomik büyümeden anladığı Osmangazi Köprüsünden geçen araç sayısı, İstanbul Hava Limanı’nın bilmem kaç kişiye hizmet vermesi. Neymiş, bu hizmetler kamu özel iş birliği ile yapılmış, devletin kasasından hiç para çıkmamış. Sayın Cumhurbaşkanı, bu milletin aklını, zekasını hafife alıyor.
Vatandaşın vergisiyle yapılan köprülerin, yolların, hava limanlarının verdiği hizmetlerle övünmek ve 'biz yaptık, devletin kasasından 5 kuruş para da çıkmadı' diyebilmek en hafif tabiriyle yüzsüzlüktür. AKP’nin uyguladığı 'Kamu özel iş birliği modeli', vatandaşımızın sırtında bir yüktür. Verilen geçiş garantileri, tutturulamayan hedeflerin hepsi vatandaşın vergilerinden karşılanıyorken devletin kasasından tek bir kuruş çıkmadı diyemezsiniz. Tabii siz vatandaşın ödediği vergiyi keyfi olarak harcamayı alışkanlık haline getirdiğiniz için devletin asli görevi olan hizmetleri de marifet sayıyorsunuz. Cumhuriyet tarihi boyunca halktan bu kadar kopuk bir iktidar görülmemiştir. Bu ülke bu kadar müsrif, sadece kendini düşünen, 'İtibar itibar' deyip har vurup harman savuran bir yönetici kadrosuyla daha önce hiç yönetilmedi."
"ADALET BAKANI DUYSUN"
Yücel, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un açıklamalarına ilişkin de şu değerlendirmeyi yaptı:
"Adalet Bakanı 'Yeni Anayasa konusunda herkes mutabık' demiş. Şunu net bir şekilde söyleyelim; Sayın Bakan da duysun. Hukuku yok sayan, demokrasiyi benimsemeyip, halkın iradesini gasp eden, yargıya müdahale edip, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortadan kaldıran, hak ve özgürlükleri tırpanlayan, Anayasal kurumları yok sayıp, Anayasa’yı ihlal edenlerle bizim, toplumun yüzde 38’inin oyunu alarak birinci parti olan CHP'nin mutabık olması söz konusu dahi değildir.
Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan şahıs, kendisi de hukukçu ama yine de hatırlatmakta fayda var. Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Anayasalar tabii ki değiştirilebilir. Ancak Anayasa değişikliklerindeki en temel kriter, toplumun ihtiyaçlardır. Bir siyasi partinin varlık kaygısı değil. Bu ülkenin kurucu partisi olan CHP olarak, Anayasal ile teminat altına alınan temel hak ve özgürlüklerin korunması; Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliklerinin kuvvetlendirilmesi ve işler hale getirilmesi konusundaki duruşumuz son derece kararlıdır ve nettir."
"CHP'NİN BAŞARISINI ZAYIFLATMAK İÇİN ÇALIŞAN PARTİLİ VARSA YAPTIRIM UYGULAMAK GÖREVİMİZ"
Yücel, açıklamasının ardından bir gazetecinin "Seçim sürecinde bazı CHP'lilerin parti aleyhine çalıştığının tespit edildiği ve bir genelge yayınlandığı söyleniyor, doğru mu" sorusuna "CHP, kurallarla, tüzük ile yönetmelik ile yönetilen bir parti. CHP’nin seçim sürecindeki başarısına engel olmak ya da zayıflatmak için çalışan bir partili varsa bir yaptırım uygulanması, bizim her şeyden önce görevimiz ve sorumluluğumuzdur. Bu yönde birtakım iddialar gündeme geldiyse bunlar araştırılır. İl, ilçe başkanlıklarımız bunlarla ilgili verileri toplar ve gerekli disiplin süreçlerini başlatırlar" şeklinde yanıt verdi.