İçişleri Bakanlığı, Akbelen’de yurttaşları 'fişleyen' jandarma personeline 'eşkıya' diyen Cumhuriyet Halk Partisi Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ı kınadı ve hukuki sürecin başlatıldığını açıkladı.
Muğla'nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi’ndeki Akbelen Ormanı'ndaki doğa katliamına karşı direniş sürüyor. Köylüler ve çevre aktivistleri ağaç kesimini insan zinciri oluşturarak protesto ediyor.
TANAL VE JANDARMA ARASINDA GERGİNLİK
Direnişe önceki gün CHP’li vekillerden Mahmut Tanal da destek verdi. Tanal bölgede jandarma görevlileriyle tartıştı. Bölgeye gelenlerin kimlik bilgilerinin bir kağıda yazılarak toplanmasına karşı çıkan Tanal, "Bunu yapamazsınız, fişliyorsunuz" dedi.
Jandarma astsubay ise "Buraya gelenlerin sorgusunu yapmak zorundayım. İçeriye girenlerden aranan şahıs var mı yok nereden bileceğim" yanıtını verdi.
BAKANLIKTAN 'KINAMA'
Bölgede jandarma ile tartışan Tanal’ın jandarma personeline “Eşkıya” demesinin üzerine İçişleri Bakanlığı sosyal medya hesabından paylaşım yaparak Tanal’ı kınadı.
Ayrıca konu ile ilgili hukuki sürecin başlatıldığı açıklanan paylaşımda, “Kahraman Jandarma Teşkilatımız, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettikleri gibi bir ‘Kanun ordusudur’ ve 184 yıldır eşkıyalarla mücadele etmektedir. Etmeye de devam edecektir. Görevini yapan Jandarmamıza ‘eşkıya’ diyen milletvekilini şiddetle kınıyoruz. Konuyla ilgili hukuki süreç başlatılmıştır” ifadelerine yer verildi.
TANAL'DAN AÇIKLAMA
CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal ise sosyal medya hesabından bir açıklama yayımladı. İşte o açıklama:
Muğla İkizköy Akbelen Ormanı’nda yaşanan olay, ne yandan baksak çok üzücü. Üzücü çünkü öncelikle ormanlarımız katlediliyor. Konu, merkezden uzaklaşmamalıdır. Üzücü çünkü devletin jandarması, halk yerine sermayeyi koruyor. Üzücü çünkü Aktroll ordusuna inanan bürokratlarımız var. Daha videoyu bile izlemeden, hakkımızda teker teker tweet atıyorlar, yazık! Olayı ilk ağızdan anlatacağım:
Ben Türk Polisine, Jandarmasına “EŞKİYA” DEMEDİM. Yapılan uygulamayı kastettim. Çünkü hukuksuz şekilde delil kaçırma vardı. Hukuk kapsamında bu belgelerin jandarma tarafından bizlere suretlerinin verilmesi gerekirken hukuk düzeni yokmuş, eşkıya düzeni varmış gibi belgeler kaçırıldı. Öncelikle jandarma, mahkeme tarafından alınan önleme araması kapsamında arama yaptığını iddia ediyor fakat buna ilişkin kararı sorduğumuzda, bu kararı bizlere göstermekten imtina ediyor. Yetmezmiş gibi jandarma tarafından ‘devlet sırrı’ gibi saklanan arama kararına istinaden Akbelen Ormanı’na giren kişilerin çetelesi tutuluyor.
Bakın üstüne basa basa söylüyorum:
ORMAN ALANINA GİREN KİŞİLERİN TC. NOSU VE İSİMLERİ LİSTELENİYOR
Hukukçu olmasak, bizleri kandırabileceklerini sanıyorlar. Bakın ben 40 yıllık avukatım. Eylem ne demek, hak arama özgürlüğü ne demek, önleme araması ne demek, hepsinden iyi bilirim. Bakın önceki gün beni provoke edip yanlış yönlere çekmeye çalışanlar oldu. Yeri gelmişken o konuya da açıklık getirmek isterim. O gün ben ağaç katliamının yaşandığı Akbelen Ormanı’nda canla başla sağlıklı çevre için direnen vatandaşlarımıza destek olmak için Sayın Genel Başkanımızla sahaya gittim. Düşünün sadece medyaya yansıyan kısma bakınca, ben orman savunucuları ile kavga etmişim gibi görünüyor. Ancak olayın aslı bu değil. Ben neden vatandaşlarımızla, hak savunucularıyla tartışayım? Aklı başında herkesin tahmin edebileceği gibi olayın gidişatı başkaydı. Orada bir kişi beni jandarmayı savunmakla suçladı.
Bakın tekrar ediyorum: Dünden beri sosyal medyaya göre jandarmayı darp etmeye çalıştığım iddiası yüzünden linç edilen ben, önceki gün de jandarmayı desteklediğim için yuhalandım. Olaya bakar mısınız? Sosyal medyada paylaşılan kesit yüzünden yanlış anlaşıldıysam tüm vatandaşlarımızdan özür dilerim. Benim sözlerim, beni provoke eden iki kişiye yönelikti. Bu kişiler beni anlamadan, dinlemeden, dar bir pencere ile Limak’ı savunmakla suçladıkları için ben onlara bu sözleri söyledim. Belli ki Genel Başkanımızın geleceğini duydukları için olay çıkarmak için gelen provokatörlerdi. Kesinlikle tüm vatandaşlarımızı kastetmedim. Provokatör ve ‘sizin yüzünüzden seçimleri kaybettik’ dediğim, bu iki kişiydi. Seçimlerin üzerinden çok geçmedi. Unutmadık, bu gibi provokatörler yüzünden biz montaj videolarla seçimi kaybettik. Benim kastım buydu. Olmayanı varmış gibi topluma yansıtan kişilerdi. Bu yüzden ‘provokatör’ dedim.
Ben orada ormanı savunmak dışında neden bulunayım? Aynı seçimdeki gibi bizi provoke edip, halk düşmanıymışız gibi yansıtıyorlar. Bakın bu önceki gün yaşanan olay sadece AKP’ye yaradı, Limak’a yaradı. Aynı seçimde yapılan provokatörlükler sonucunda AKP’ye yaradığı gibi. Neyse, ben kendimi biliyorum, kimseyi de suçlamadım. Bize oylarıyla, emekleriyle destek verenleri suçlamadım. Sadece beni provoke eden kişiyi kastettim. Sözlerim tüm Türkiye’deki bize oy veren vatandaşları kastetmişim gibi anlaşıldı. Ancak böyle bir şey yok. Hepsine destekleri için minnettarız. Bu iktidarın değişmesini en az vatandaşlarımız kadar ben de istiyorum.
‘5 dönemdir milletvekili’ diye saldırıyorlar bana. İnanın ki, Meclis’te sorunları dile getirip, çare olamamaktan ben de bıktım. 5 dönemdir Meclis’te en çok kanun teklifi veren vekil benim. Ancak bir tane bile kanun teklifim yasalaşmadı. Ama ben hiç pes etmedim. İktidar olup yapamadığım işleri, kanun teklifleriyle sundum. Kimse bana “tembel, çalışmadı” diyemez. Elimden geleni hep yaptım. Halen yapıyorum. Asla köşeme çekilmedim. Bugün Akbelen’de nasıl hak savunucusunu yaptıysam, öyle muhalefet yapmaya devam edeceğim. Çünkü Akbelen’de bugün hak ihlali vardı, onu savundum.
KİMSE VATANDAŞI FİŞ LE YE MEZ!
Biz bu delillerin peşinden niye koştuk? Bu Akbelen Ormanı’na kıyılmasın diye kendilerini siper eden hak savunucularından birisi, yarın KPSS’ye girse, Türkiye birincisi olsa, jandarmanın kaçırdığı belge sebebiyle, fişleme nedeniyle mesleğe kabul edilemeyecek. Önleme aramasında, arama yapılanların listelerinin tutulacağına dair hüküm yok. Hakim kararına aykırı işlem yapılıyor. Önleme aramasında toplumsal olay olmaması için arama yapılır, suç unsuruna rastlanmaz ise hakimlikçe verilen arama kararının bir sureti, aranan kişiye verilir. Jandarma, aranan kişilere, arama kararının suretini vermedi. Bir de üstüne fişledi. Biz buna karşı çıktık. Böyle bir yönetmelik yok. Kanunsuz iş yapan jandarma, benden kaçtı. İnanabiliyor musunuz ben kovalamadım, JANDARMA KAÇTI. Jandarmadan Akbelen’e gelen kişilerin isimlerinin ve TC kimliklerinin listesinin tutulamayacağını, yaptıkları işlemin suç olduğunu, tutulan listeye bakmak istediğimi söyledim ve JANDARMA KAÇTI.
Böyle bir şey olabilir mi? İşledikleri suçun delili elimize geçmesin diye jandarma, evrakları sümenaltı etmek için kaçtı. Türk ordusuna yakışıyor mu? Herkes yaptıklarının bedelini hukuk önünde ödeyecektir. Kaçmak ne demek? Jandarma hukuka aykırı delili yok etmek için kaçar mı? Tabi ki peşinden koşacağız hukuksuzlukların. Ne zaman koşmadık? Sen delili kaçırırsan ben de delilin peşinden koşarım. İster jandarma personeli ol, ister AKP’li ol, ister şirket sahibi ol, kim olursan ol, delili kaçırırsan delilin peşinden koşarım! İki, iki daha dörttür. Şimdi bugün ben bu delili ispat edemiyorsam kaçırıldığı içindir. “Tanal jandarmayı kovaladı. Tanal tutuklansın” diye lanse edildi ancak ben jandarmanın peşinden koşmadım, ben kaçırılan delilin peşinden koştum. Jandarmanın itibar kaybı varsa kendi kaçma eylemi sebebiyledir. Türk jandarması suç işlemek için kaçar mı? Ceza kanunumuzda hüküm var.
Madde 281- (1) Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu madde kapsamında jandarma personeli hakkında suç duyurusunda bulunacağım. O deliller orada yok edildi.
TEKRARLIYORUM, YOK EDİLDİ
Ana muhalefetin asli görevi, vatandaşın hak ve hukukunu korumaktır. Vatandaşı da hukuka aykırı bir şekilde, hukuka aykırı yöntemlerle fişleyen bir uygulama olduğu zaman, ana muhalefetin görevi, bu hukuka aykırı fişlemeyi ortaya çıkarmak, bunu engellemek, bunu kamuoyuyla paylaşmak ve bunu yapanlarla mücadele etmektir. “Tanal, jandarmayı kovaladı” şeklinde yansıtılan konuyu tekrar özetlersek:
Olayın muhatabı ben değilim. İçişleri Bakanlığı, kalkıp benimle ilgili açıklama yapacağına halkı fişleyen, evrakları kaçırıp, jandarmanın itibarını zedeleyen personeli hakkında açıklama yapsın. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; Kanun Ordusu’nun itibarını zedeleyen ben değilim. Halkı fişleyen, evrakları arkasına bakmadan kaçıran jandarma personelidir. Bir itibar zedelemesi var ise bu, personel yüzündendir. Ben kaçırılan, gizlenmek istenen delillerin peşinden koşuyorum. Olayı sağa sola çekmeyin! Delilleri gizlemek, TCK. 281. maddeye göre suçtur. Attığım adımlar, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması adınadır. Bu yasa dışı şekilde halkı fişleyen ve Türk Ceza Kanunu’nun 281. maddesi uyarınca ‘gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan’ jandarma personeli hakkında suç duyurusunda bulunacağım.