İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB’nin Gazze’ye ulaştırılmak üzere yola çıkardığı, içleri yardım malzemesi dolu 5 TIR’ı, annesi, ablası ve kardeşiyle Türkiye’de yaşayan, babası savaş nedeniyle Gazze’de mahsur kalmış Filistinli öğrenci Yusuf Bereket ile birlikte uğurladı.
İsrail’in, Güney Afrika’nın şikayetiyle, Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım suçlamasıyla yargılanacağını aktaran İmamoğlu, iktidarım bu konudaki politikasını eleştirdi. “Aylardır Filistin'de mazlumlar inim inim inlerken ticareti durduramayanlar, gemilerini limanlara çekemeyenler, kalkıp utanmadan, sıkılmadan Gazze edebiyatı yaparak, İstanbul seçimine malzeme yapmaya kalkıyorlar” diyen İmamoğlu, “Biraz samimi olsaydınız, Güney Afrika hükümetinin gösterdiği dirayeti gösterirdiniz. Gazze'ye el uzatmak için, İBB'yi kazanmayı beklemezsiniz. Böyle bir haddiniz de yok. İşinizi yapın, görevinizi yapın. Türkiye Cumhuriyeti gibi, dev bir ülkeyi yönetiyorsunuz. Bölgenin devi, bölgenin lideri, bölgeye abilik, bölgeye barış, bölgeye huzur getirmesi gereken bir ülkeden bahsediyoruz. Bir dakika bile bekleyemezsiniz, beklemeyin. Hemen el uzatın Gazze'ye. Biz de sizleri takdir edelim. ‘Hükümetimiz, devletimiz gereğini yapmıştır’ diyelim. Onun için diyorum burada, işe önce ticareti durdurarak başlayın” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu'ndan Gazze göndermesi: Aylardır Filistin'de mazlumlar inim inim inlerken ticareti durduramayanlar, utanmadan, sıkılmadan Gazze edebiyatı yaptı. Biraz samimi olsaydınız, Gazze'ye el uzatmak için İBB'yi kazanmayı beklemezsiniz!https://t.co/45oHDiPcli#Gazze @emrkongar pic.twitter.com/UxW5x8kKhF
— Gazikent27 (@Herdaim_Haber) March 5, 2024
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi, Başkan Ekrem İmamoğlu’nun da tam desteğiyle, Kasım 2023 oturumunda, İsrail’in ablukası ve bombardımanı altında trajedi yaşayan Gazze halkına ulaştırılmak üzere insani yardım gönderme kararı aldı. Gerekli ulusal ve uluslararası resmi izinlerin alınmasının ardından, AFAD’ın Adana’daki deposuna yollanmak üzere, 5 TIR yardım malzemesi hazırlandı. İBB Levazım ve Ayniyat Müdürlüğü Merkez Ambarı’ndan malzemeleri yüklenen TIR’lar, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla yola çıkarıldı. Filistinli Öğrenciler Birliği Dış İlişkiler Sorumlusu, Muğla Üniversitesi öğrencisi Yusuf Bereket de yardım TIR’larının yola çıkarılması nedeniyle düzenlenen etkinlikte İmamoğlu’na eşlik etti.
“ULUSLARARASI ADALET DİVANI, GÜNEY AFRİKA'NIN, İSRAİL'İN
SOYKIRIM YAPTIĞI İDDİASIYLA AÇTIĞI DAVAYI KABUL ETTİ”
Tırların uğurlanması öncesinde bir konuşma yapan İmamoğlu, şunları söyledi:
“2023 yılı Ekim ayı başından beri Ortadoğu coğrafyasında, ne yazık ki en büyük insani dramlardan birisi Gazze'de yaşanıyor. Hiçbir gerekçe, sivil ve masum bebeklerin, çocukların, kadınların, yaşlıların katledilmesinin suçunu hafifletemez. Artık olağan hale gelip, ne yazık ki haber değeri bile taşımadığı günleri yaşıyoruz. Bu insanlık dramının sıradanlaştırılmasına, elbette biz İstanbul halkı olarak, seyirci ve kayıtsız kalamayız; kalmadık. Hayatlarını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum. Gazze'de her gün her dakika bir insanlık suçu işleniyor. Bazı uzmanlara ve hukukçulara göre, İsrail'in yaptığı bu soykırım, tarihe ne yazık ki kötü bir süreç olarak geçmiştir. Hatta Hollanda'nın Lahey şehrindeki Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika'nın, İsrail'in soykırım yaptığı iddiasıyla açtığı davayı kabul etti.”
“BÖYLESİ BİR SÜREÇTE TÜRKİYE NEREDE?”
“İsrail devleti, önümüzdeki dönemde soykırım suçu ile yargılanacak. Bu, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin öncülük ettiği bir davaydı. Dünyada da çok büyük yansıması oldu. Filistin davası, dünyada insan hakları mücadelesinin yeniden bayrağı oldu. Açık söyleyeyim, üzüldüğümüz bir şeyi ifade edeyim. Böylesi bir süreçte, peki Türkiye nerede? Nerede Türkiye'nin bu yöndeki yapacağı, yapabileceği hamleler? Uluslararası Adalet Divanı’na dava açan Güney Afrika'nın arkasında, biz de diğer ülkeler gibi sıralandık. Çünkü, ne yazık ki bu yöndeki eksikliği, kendi ülkesindeki sıkıntıları, süreci, yaşattıkları üzerinden ifade edeyim ki; yapabileceği bir hukuki süreç, dünyada da karşılık bulamazdı. Ülkesinde eğer siz, bu konuda düzgün davranmaz, ayrımcılık yapar ve eşitliğin, insanlığın eğer görevlerini üstlenemezseniz, bu süreçlerde öne çıkamaz ve adımlar atamazsınız.”
“TÜRKİYE, MAZLUM MİLLETLERİN TARİH BOYUNCA
HER ZAMAN LİDERİ OLMUŞTUR, OLMAK ZORUNDADIR”
“Savaş ve yıkımlar, sadece yeni savaş ve yıkımlara yol açar. O nedenle bizim hiçbir zaman vazgeçmediğimiz ve vazgeçmeyeceğimiz şiarımız, Atatürk'ün, ‘Yurtta barış, dünyada barış’ anlayışı çok değerli bir ilkedir. Türkiye'de adalet, dünyada adalet. Türkiye'de eşitlik, dünyada eşitlik. Türkiye, mazlum milletlerin tarih boyunca her zaman lideri olmuştur, olmak zorundadır. Bunun, ülke içine söylenen hamaset dolu sözlerle de olması mümkün değildir. Güney Afrika gibi, sonuç alıcı diplomatik hamlelerle olabiliyor. Halbuki bu misyon hem tarihin bize yüklediği misyon hem de Atatürk'ün bize emanet ettiği misyondur. Kuruluş idealimizin misyonudur. Atatürk'ün bütün dünyaya, 100 yıl önce haykırdığı tam da buydu. 1922’de eğer Türkiye'nin giriştiği savaş, yalnız kendisi için olsaydı, daha çabuk biterdi. Mustafa Kemal, ‘Türkiye'nin savunduğu dava, tüm mazlum halkların, tüm doğunun davasıdır’ demişti. Biz de tam da Atatürk'ün bu yönüyle evlatlarıyız. Onun mirasçılarıyız. Bu yönüyle hareket ediyoruz. Biz bu şiarla dünyaya bakıyoruz.”
“İSTANBUL'DA ÜNİVERSİTE OKUYAN
334 ÖĞRENCİYE BURS DESTEĞİ VERDİK”
“Atatürk'ün mücadelesi, tüm mazlumların mücadelesiydi. Türkiye 21. yüzyılın başında, dünya mazlumlarının özgürlük mücadelesinin en öndeki hattıydı. Gazze'deki soykırıma ikircikler değil, lafla, hamasetle değil, gerçek anlamda samimice karşı çıkma zamanıdır. Biz, her zaman masum ve mazlum Filistin halkının yanında olduk. Olmaya da devam edeceğiz. Filistin'e insani yardım ulaştırma konusunda, elimizden gelen gayreti gösterdik, göstermeye devam edeceğiz. İnsani yardımlara ilaveten, savaş mağduru ailelerine ulaşamayan, İstanbul'da üniversite eğitimlerini sürdüren 500’e yakın Filistinli öğrencinin burs almasını sağladık. Ve 334 öğrenciye, tek seferlik 7 bin 500 lira burs desteği verdik. Bunu eleştirenler oldu, ‘Vay efendim Türk öğrencilere versene’ diye. Şunu ifade edeyim: Biz zaten İstanbul'da, 100 bin öğrencimize üniversite bursu veriyoruz. Onlar, bu memleketin evlatları. Verdik, daha da vereceğiz.”
“KADERİNE Mİ TERK EDECEKTİK?”
“Peki bu süreçte ne yapacaktık? Elbette savaş nedeniyle ailesiyle irtibatı kesilen, ailesinin harçlık bile gönderemediği, belki hayatta kalıp kalmadığını bile bilemeyen bu gençlerimize, 334 öğrencimizin İstanbul'da ihtiyaçlarına en insani şekliyle yaklaşmak bizim sorumluluğumuzdur. Kaderine mi terk edecektik? Bu ne bize yakışır ne milletimizin duygularına yakışır. O anlamda onlara mutlaka İBB burs, katkı sunmalıydı ve biz de bunu yaptık. Kimseyi bu ülkede, bu şehirde ne idüğü belirsiz kişilere teslim etmezdik, etmeyiz. Açık söyleyeyim; onları yalnız bıraksam, benim de kafamı rahatlıkla yastığa koymam mümkün değildi. O 334 çocuğun çektiği sıkıntı aklıma geldiğinde, ben zaten uyuyamazdım, huzursuz olurdum. Bugün de onların temsilcisi genç bir kardeşim, Yusuf da (Yusuf Bereket) aramızda. Ben onu da yanıma davet edeyim. Onun nezdinde bütün gençlere de geçmiş olsun duygularımı iletmek istiyorum. İnşallah her birisi, burada teminat altındadır. Biz, onların gözcüsüyüz. Elimiz, kulağımız, gözümüz hep onların ihtiyaçlarında olacak.”
“KİMSE HAMASET YAPARAK, BİZİ İNSANLIK
ONURU KAVRAMLARINDAN UZAKLAŞTIRAMAZ”
“Biraz empati yapalım. O bağıran, çağıran insanlar bir düşünsün, Allah korusun, bizlerin başına böyle bir dram gelse, yine mi öyle düşünürdük? Asla düşünmezdik. Onlara bu bursu verdik. Eminim ki İstanbul halkı, verdiğimiz bu desteği kendi içlerinden ‘Helali hoş olsun’ diyerek destekliyorlardır diye düşünüyorum. İnşallah bir daha yaşanmaz ama yarın aynı durum olsa, bu kardeşiniz, bu anlamda yine doğru olanı yapar. İhtiyaç sahibi insana elinden geleni yapar ve bu konuda asla ve asla geri durmazdı. Kimse hamaset yaparak, bizi insanlık onuru kavramlarından uzaklaştıramaz.”
“GAZZELİLERİN HAYATA TUTUNMALARINA DESTEK OLMAK GÖREVİMİZDİR”
“İsrail'in bu saldırısı başlar başlamaz, talebimiz üzerine İBB Meclisi’nde Gazze halkına insani yardım ulaştırma kararı alınmıştır. Belediye Meclisi’mizde ortaya konan bu ortak hassasiyet ve irade nedeniyle, ben buradan tüm siyasi partilere, Belediye Meclisi üyelerimize hepinizin huzurunda teşekkür ediyorum. Gazze'ye yardım amacıyla gıda, hijyen malzemeleri, bebek-anne seti, bebek sütü, maması ve giyim malzemesi tedarik ettik. Ve bugün Kızılay aracılığıyla, Gazze halkına, milletimiz adına, şehrimizin güzel insanları adına gönderiyoruz. Yardım konusu malzemeler, AFAD tarafından talep edilen standartlara uygun olarak hazırlandı. Burada gördüğünüz insani yardım malzemesi yüklü 5 TIR’ı, Kızılay'ın Adana'daki deposuna teslim etmek üzere yolcu ediyoruz. Gazze'nin acılarını hafifletmek, Gazzelilerin hayata tutunmalarına destek olmak, görevimizdir ve bundan sonra da görevimiz olacaktır.”
“KAZANIRSA, GAZZE KAZANACAKMIŞ!”
“Çok üzüntü verici bir olay daha yaşadık. Tabii biz, alışığız bunlara. Bazen seçim öncesi şirazesi kayan bazı insanlar, neye laf yetiştireceğini, neyi, neye söyleyeceğini şaşırıyor, karıştırıyorlar. Ben, onun için üzülerek kendisine, ‘ithal’ ya da ‘acemi aday’ diyorum ama kalkıp bana Gazze'yi anlatıyor. Kazanırsa, Gazze kazanacakmış! Yani ben buradan tek şey söylüyorum. Çok da laf etmek istemiyorum. Allah seni affetsin diyorum. Bu tarz düşüncelerle başarılı olacaklarını düşünenlere Allah yardımcı olsun, Allah akıl versin diyorum. Açık ve net. Şunu söyleyeyim. Türkiye’nin hamaset dolu, ama aslında pasif ve korkak dış politikasının sözcülüğünü yapmış oluyor. Bir yandan da aslında hükümete, ‘Sen bir şey yapmadın’ demek istiyor. Yani o gelince, Gazze'yle ilgili süreçleri çözeceğini iddia ediyor. Farkında olmadan Sayın Cumhurbaşkanı'nı Filistin konusunda eleştiriyor aslında. Tabii yarın onu atayan irade, ‘Gazze derken bana mı sordun’ diye kızarsa, ‘Acaba ne yapacak’ diye de düşünmeden edemiyorum. Daha önce biliyorsunuz, Mavi Marmara konusunda da çıkıp ‘Mavi Marmara'yı bana mı sordunuz’ diye fırça atmıştı. Bu manada Gazze’den bahsederken de bunu der mi? Vallahi der. Açık ve net ifade edeyim.”
“BURADAN AK PARTİ'YE GÖNÜL VERMİŞ
BÜTÜN KARDEŞLERİME SESLENİYORUM…”
“Buradan AK Parti'ye gönül vermiş bütün kardeşlerime, kalbimin derinliklerinden kopan şu sözleri söylemek istiyorum. Sevgili hemşehrilerim, AK Parti'ye oy vermiş olabilirsiniz. Artık yeter. Bu tutarsız, sadece sizlerin inanç dünyanız üzerinden siyaset kurgulayan iktidara, 31 Mart'ta en büyük cevabı sizler verin. Sizler, bunu düşünmek zorundasınız. Seçimmiş, siyasetmiş, kazanmakmış, kaybetmekmiş… İnanın hepsinin çaresi var. Daha önce söyledim. Yine tekrar ediyorum: 1000 defa kaybederim ama, bir kez bile ayrımcılık yapmam, insan ayırmam, hor görmem. Bugün buradan bir şey daha ekliyorum kardeşlerim. İnanın bana, 1000 defa kaybedeceğimi bilsem bile, bir kez dahi inancımızı, merhametimizi ve yüce dinimizi ve diyanetimizi manipüle etmedim, etmeyeceğim. Bu kadar net. Bunu yapanları da asla muteber görmedim, görmeyeceğim. Sizleri asla Allah'ın, Yüce Yaradan’ın diniyle, kitabıyla aldatmayacağım. Bu benim sizlere, şeref ve namus sözümdür. Bu benim hayata bakış yolculuğumdur ve şiarımdır.”
“AYLARDIR FİLİSTİN'DE MAZLUMLAR İNİM
İNİM İNLERKEN TİCARETİ DURDURAMAYANLAR…”
“Aylardır Filistin'de mazlumlar inim inim inlerken ticareti durduramayanlar, gemilerini limanlara çekemeyenler, kalkıp utanmadan, sıkılmadan Gazze edebiyatı yaparak, İstanbul seçimine malzeme yapmaya kalkıyorlar. Biraz samimi olsaydınız, Güney Afrika hükümetinin gösterdiği dirayeti gösterirdiniz. Gazze'ye el uzatmak için, İBB'yi kazanmayı beklemezsiniz. Böyle bir haddiniz de yok. İşinizi yapın, görevinizi yapın. Türkiye Cumhuriyeti gibi, dev bir ülkeyi yönetiyorsunuz. Bölgenin devi, bölgenin lideri, bölgeye abilik, bölgeye barış, bölgeye huzur getirmesi gereken bir ülkeden bahsediyoruz. Bir dakika bile bekleyemezsiniz, beklemeyin. Hemen el uzatın Gazze'ye. Biz de sizleri takdir edelim. ‘Hükümetimiz, devletimiz gereğini yapmıştır’ diyelim. Onun için diyorum burada, işe önce ticareti durdurarak başlayın.”
“HİÇBİRİNİZ BUNLARA, BUNUN İÇİN DESTEK OLMADINIZ”
“Bu talihsiz sözlerden bu yana, gerçekten inanan, merhameti olan, muhafazakar çevrelerde yaşamış dostlarımızdan çok sayıda mesajlar alıyoruz. İnanın o sözler, en çok da bu kardeşlerimizin başını önüne eğdirmiştir. Çünkü bu millet, samimi, inançlı insanlardan oluşur. O yüzden sizden utanmışlardır. Bu kardeşlerime de seslenmek istiyorum. Lütfen sizler başınızı önünüze eğmeyin. Sizlerin inancınızı, dininizi, güzel duygularınızı, samimiyetinizi, böylesine hoyratça istismar eden, istismar etmekten geri durmayan bu siyasetçilerin, net söylüyorum, artık miadı dolmuştur. Hele hele gençlerimize, zaten kendilerini anlatamazlar, anlatamayacaklar. Sizin suçunuz, günahınız yoktur. Hiçbiriniz bunlara, bunun için destek olmadınız. Bir gün, sizin Filistin merhametinizi, kardeşlik duygularınızı bile belediye seçimlerine malzeme yapacaklarına ihtimal vermediniz. Ama bunların koltuk için, 3-5 oy için kendilerini bu kadar düşüreceklerine inanmadığınızı da biliyorum. Siz başınızı öne eğmeyin. Tekrar ifade ediyor ve dua ediyorum ki, Allah bunları ıslah etsin. Allah yardımcıları olsun.”
“İSTANBUL, GAZZE'NİN KARDEŞİDİR”
“İstanbul, Gazze'nin kardeşidir. İstanbullu, Gazzeli çocuklarla, kadınlarla, yaşlılarla beraberdir. Şunu ifade edeyim: Bu bir yardım değildir. Bu bir dayanışmadır ve görevimizdir. Bu bir hakkın teslimidir. İnsanlık görevidir. Zulüm bitene, barış hakim olana kadar, bu görevimizi yerine getirmeye devam edeceğiz. Burada, bu saldırıdan sıkıntıya düşmüş, ailesine ulaşamayan sevgili gençlerimizin, varsa başka ailelerin de yanlarında olmaya devam edeceğiz. Bu, görevimizdir. İstanbul halkı adına, 16 milyon insanımız ve vatandaşımız adına, görevimizi milletçe görevimizi yerine getiriyoruz. Allah yardımcıları olsun. Dua ediyoruz; inşallah en yakın zamanda bu hain saldırılar sona erer. Yardımlarımızın yerine sağlıklı bir biçimde ulaşması için, sevgili kardeşlerimizi yola çıkartıyoruz. Kızılay'a, AFAD'a, bu süreci en sağlıklı şekilde yerine getirmeleri adına da hem başarı dileklerimi iletiyoruz hem de aracılıkları için teşekkür ediyorum.”
BEREKET: “TIR’LARI GÖNDERDİĞİNDE, 360 ÖĞRENCİYE BURS VERDİĞİNDE,
İNANIN 16 MİLYON İSTANBUL'UN BÜTÇESİ DAHA BEREKETLİ OLACAK”
Konuşmasını tamamlayan İmamoğlu, sözü; annesi, ablası ve kardeşiyle Türkiye’de yaşayan, babası savaş nedeniyle Gazze’de mahsur kalmış Filistinli öğrenci Bereket’e verdi. “Alana ilk geldiğim zaman, oradaki yardım kutuları bakıp o kadar duygulandım ki” diyen Bereket, “Bu kutular aileme gidecek, Gazze'deki çaresiz kalan aileme gidecek, ama ben gönderemeyeceğim. Sayın Karadenizli bir İstanbul'un evladı gönderecek. Onlara sahip çıkacak. Az önce Sayın Başkanımız bahsetti. Buradaki öğrencileri sahipsiz bırakamazdı. Sayın Başkanımızın güzel kullandığı bir cümle vardır; ‘Bereketli bütçe kullanmak.’ Şimdi bu TIR’ları gönderdiğinde, 360-70 öğrenciye burs verdiğinde, inanın 16 milyon İstanbul'un bütçesi daha bereketli olacak. Benim de soyadım Bereket. Yani gerçekten bereket her insanın alanına geliyor. Türkiye'deki Filistinli öğrencilerin sayısı, neredeyse 7 bine yakındır. Biz şuna inanıyoruz. Biz, bağımsızlık mücadelemizi sadece silahla kazanmayacağız. Kesinlikle ama kesinlikle bilim ve güzel araştırmalar yaparak kazanacağımıza ve bağımsızlığı kazanacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.
İMAMOĞLU’NA FİLİSTİN ATKISI, DİLEK HANIM’A BİLEKLİK
“Az önce arkadaşlara bir şey anlattım” diyen Bereket, izlediği bir videodan yola çıkarak, anısını katılımcılarla paylaştı ve şunları söyledi:
“7 yaşında bir kız vardı. Bu kız ne diyor biliyor musunuz? Kucağına kedi almış. Diyor ki, ‘Ben ölürsem, lütfen benim cesedime yeme olur mu?’ Yedi yaşında bir kızın yaptığına bakar mısınız? Kedisine sesleniyor ve ‘İsrail bizi vurursa, lütfen cesedim yeme. Başkalarının cesedini ye. Ben seni çok seviyorum. Beni yem olarak görme’ diyor. Çocukların yaşadığı, gerçekten insanlık adına utanç vericidir. Onun için soykırımın bir an önce durdurulmasını rica ediyorum. Ben de buradan, Sayın Başkanımızın huzurunda, bütün Türkiye'deki belediyelerden, İsrail'deki ürünleri kullanmamalarını rica ediyorum. Boykot, çok ama çok önemli. Hala ama hala, bütün bu utanç verici, orantısız savaşa rağmen, belediyeler arasında dostluk anlaşmaları vardır. Bu anlaşmaların iptal edilmesini de rica ediyorum. Sayın Başkanımıza çok çok teşekkür ediyorum. Sayın Başkanımı da kesinlikle ama kesinlikle bir gün Gazze'de ve Filistin'de ağırlayacağız. Onun için de şimdi ben kendisini bir şey emanet edeceğim. Bu Filistin atkısını bana veren kişi, Filistin Spor Bakanımız. Kendisi 20 yıldır hapiste kaldı. Filistin için savaştı. Bu atkı size takdim edeceğim. Filistin'e geldiğiniz zaman kesinlikle alacağız sizden.”
İMAMOĞLU’NDAN BEREKET’E: “BİZ, SİZİN YANINIZDAYIZ KARDEŞİM”
Bereket, İmamoğlu’na Filistin işi atkı ile birlikte rozet ve eşi Dilek İmamoğlu’na ulaştırması için bileklik hediye etti. İmamoğlu, “Filistin rozetini yakanızda değil, kalbinizde taşıyacağınıza inanıyorum” diyen Bereket’e şu sözlerle karşılık verdi:
“Öyle onurlandım ki. Buraya 100 metre kala arkadaşlarım bana Yusuf'tan bahsetti. Ve burada tanıştık. Çok gururlandım Yusuf. Şunu söyleyeyim. Doğduk doğalı bizim Filistin'de yapılanlarla ilgili içimiz yanıyor ve öyle büyüdük. Bu ülkede, siyaset ve siyasi görüşün adı bile anılmaz Filistin meselesinde. Herkes duygulanır. Her görüşten insan duygulanır. Bugün tahmin edemeyeceğimiz görüşteki insanlar, en sol görüşteki insanlar, gidip orada mücadelenin içine katıldılar. Dolayısıyla, bu konunun bizde siyaseti yok. Bu insanlık dramının, inan ki 86 milyon insan yanında. Birkaç patavatsız söz de olsa hiç önemi yok. Biz, sizin yanınızdayız kardeşim inşallah. Ne güzel sözler söyledin. Akılla, bilimle, çok çalışmayla, birilerinin yaptığı gibi silahla savaşı değil, silahla barışı değil, bu söylediğin yolculukla en güçlü barışı, hep birlikte inşallah Ortadoğu'da, bütün dünyada, özellikle İslam coğrafyasında hep birlikte var ederiz. Yolun açık olsun zihni güzel kardeşim.”
Konuşmaların ardından İmamoğlu ve Bereket, Gazze için yola çıkacak TIR’lara koli taşınmasına yardım etti.