USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Kültür & Sanat

İnsan, aydın, Anadolu’nun ölümsüz bilgesi; İlhan Selçuk! Öner Yağcı’nın yazısı...

Tek parti döneminden 21. yüzyıl başlarına, AKP iktidarına kadar ülkemizin siyasal, toplumsal, kültürel yaşamının tarih yazıcısı, vicdanı, adı Cumhuriyet gazetesiyle özdeşleşen başyazarımız, ustamız, ağabeyimiz İlhan Selçuk (11 Mart 1925 / 21 Haziran 2010) 100 yaşında! La

İnsan, aydın, Anadolu’nun ölümsüz bilgesi; İlhan Selçuk! Öner Yağcı’nın yazısı...
06-03-2025 00:00
06-03-2025 10:35
Google News

‘BİZİM EN BÜYÜK MUTLULUĞUMUZ, BİLİNÇLİ YAŞAMAKTIR!’“Yeryüzünün tarihi haklıların iniltileriyle doludur. Her haklı yenilgi, tarihin bir sayfasını açar. Bu sayfalar birikir, yenile yenile en sonunda yengiye ulaşır insan… Ve belki bizim ömrümüzde olmayabilir, bunu belki görmeyebiliriz ama biliriz. Tarihsel bilinci olan insan bilir. Olayın diğer yanı, tarihsel bilinci olan insanın mutlu olmasıdır. Biz mutluyuz. Çünkü biz geçmişten geleceğe, yaşamsal zincirlerin hangi halkasında nasıl yaşamak gerektiğini bilen insanlarız... Bizim en büyük mutluluğumuz, bilinçli yaşamaktır, insanı hayvandan ayıran odur... Bizler kendi yaşamlarımızın da ötesindeki yaşamların insanlarıyız, aynı zamanda kendimizden öncekilerin insanlarıyız…” İlhan Selçuk‘YAZI SANATININ DÜNYASINDA YILDIZ OLACAĞIMA DEVRİMCİ MÜCADELEDE KÜÇÜCÜK IŞIK OLMAK YEĞDİR BENİM İÇİN’Tek parti döneminden 21. yüzyıl başlarına, AKP iktidarına kadar ülkemizin siyasal, toplumsal, kültürel yaşamının tarih yazıcısı, vicdanı, adı Cumhuriyet gazetesiyle özdeşleşen başyazarımız, ustamız, ağabeyimiz İlhan Selçuk (11 Mart 1925 / 21 Haziran 2010) 100 yaşında! O; insandı, aydındı ve ölümsüz bilgesiydi Anadolu’nun.1952’de 41 Buçuk adlı mizah dergisinin sorumlu müdürü olarak basın dünyasına adım attı, 1956’da Dolmuş mizah dergisinin genel yayın müdürlüğünü yaptı ve Cumhuriyet gazetesinde açılan Pencere’deki ilk yazısı (“Başlangıç”), 8 Nisan 1962 günü yayımlandı. O günden sonra ömrünün sonuna kadar Cumhuriyet’teki Pencere’sinden iyimser, umut saçan, bilgiyle, birikimle donanmış, soran, sorgulayan, merak ettiren, sevgileri çoğaltan güller attı her sabah.Emin Özdemir’in deyişiyle köşeyazısını yergi, deneme, öykücük, oyun, mizah, eleştiri, bildiri, mektup, yumruk, okşayış, dertleşme, direniş, söyleşi ögeleriyle zenginleştiren ve adı Cumhuriyet gazetesiyle özdeşleşen İlhan Selçuk’un aydınlanmamızın tarihi olan (Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan) kitaplarında, Pencere’sinden dalga dalga yaydığı pırıltılar yer alıyor.Önsözünde, “Yazı sanatının dünyasında yıldız olacağıma devrimci mücadelede küçücük ışık olmak yeğdir benim için” diyen İlhan Selçuk’un, “İyi bilelim ki, Mustafa Kemal’in saati, yabancı kumpanyaların değil devrimcinin saatidir. Ve o saatin tik-takları bugünkü devrimcinin de yüreğinde atmaktadır” cümlesiyle biten Mustafa Kemal’in Saati, 1966-69 arasında Cumhuriyet’te yayımlanan ve 68 Kuşağı’na gıda ve coşku olan yazılarından oluşuyordu:“Gazi Mustafa Kemal Atatürk, eski yazıya karşı yeni yazı, Arapça ezana karşı Türkçe ezan, ümmetçiliğe karşı milliyetçilik, özel teşebbüsçülüğe karşı devletçilik, şeriata karşı laiklik, uyduluğa karşı istiklalcilik, padişahlığa karşı Cumhuriyetçilik, imtiyazlı idareye karşı halkçılık, tutuculuğa karşı devrimcilik, emperyalizme karşı bağımsızlık, her çeşit köleliğe karşı hürriyetçilik mücadelesinin birinci savaşçısı olduğu için solcudur.” (s. 59) ‘ATATÜRK BİR EYLEM ADAMIDIR!’Ağlamak ve Gülmek’te, “Kemalizm geriye kapalı, ileriye açık bir ideolojidir; biz ise kırk yıldan beri ileriyi yasaklayıp geriye kapıları açan siyasal düzenler içinde yaşıyoruz” dediği “Kemalizm İdeolojisi” yazısında “Atatürk bir eylem adamıdır” diyor ve Atatürkçülere, “Atatürk’ün 1) Gerçekleştirdiği eylem, 2) Sözleri ve yazıları, 3) Kurduğu parti ve programı, 4) Kurduğu devlet ve anayasası yok mudur?. Bütün bunların harmanından bilim yöntemleriyle bir sonuç çıkarmak çok mu zor?” diye sorup yanıtını veriyor:“Kuşkusuz zor değil. Atatürk’ü dünya tarihinde nereye oturtmak gerekir sorusu elle tutulur biçimde ortadadır. 1917 devriminden sonra ikiye ayrılan dünyada üçüncü yol ayrımını Türkiye’nin ulusal bağımsızlık savaşıyla başlatan adamdır Atatürk; antiemperyalisttir, üçüncü dünyanın habercisidir. Bu niteliklerinin verdiği rütbeleri omuzlarından sökmeye kalkıştınız mı Atatürk’e düşmanlık çizgisine ulaşırsınız.” ‘DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VURUN’Düşünüyorum Öyleyse Vurun’da yer alan “Doğan’ı Doğaya Verdik” yazısında, yeryüzündeki çatışmaların omurgasını oluşturan “daha az sömürü, daha çok özgürlük” kavgasının bir insan ömrüne sığmayacak süreçleri çok iyi bildiğini söylediği Doğan Avcıoğlu’nun tarihimizi özümsediğini söylüyor.“Ortadoğu haritasını yeniden çizmeye kararlı görülen dış güçlerin ancak ‘ekonomik Sevr’le zayıf düşmüş bir Türkiye’ye siyasal Sevr’in sayfalarını yeniden açmak yolunda baskı yapabileceklerini Avcıoğlu çok öncesinden görmüş, her gecikmenin sorunlarımızı çözümsüzlüğe sürükleyeceğini anlamıştır” dediği dostunu şu sözlerle uğurluyor:“Otuz yıl süren dostluğumuzun bir ekseni oldu: 1950’lerin ekseninde hep Türkiye’yi konuşur, çağdaşlaşma, bağımsızlaşma, uygarlaşma atılımının nasıl geçekleşeceğini tartışırdık. Ölümünü bilinçle beklerken bu gündem değişmedi… Çalışmaya doyamayan bir insandı.Türkiye’deki uyanış hızıyla Doğan’ın yüreğinin atışları arasındaki ters orantı, yaşamının temel gerilimini yaratıyordu. Bilincinin son ışığı Avcıoğlu’nun beyninde sönünceye kadar bu gerilim sürmüştür… Devrimciler ölmez; ruhları birbirine geçer, birbirlerinin gözleriyle bakarlar, birbirlerini sevecenlikle anarlar, birbirlerinin yürekleriyle duyarlar.”‘DUVARIN ÜSTÜNDEKİ TİLKİ’Duvarın Üstündeki Tilki’de, “Milyarlarca insanı kişiliğinde tekleştirmiş” olan, dünyayı büyüleyen Şarlo’yu anlattığı “Küçük Adamın Büyüklüğü” yazısında, “Her çağın bir tragedyası var. Şarlo, güldürülerinde bu tükenmez sürecin yasalarını yakalamıştır. Filmlerinde kimi zaman dışa vuran aşırı duyarlık ve duygusallık, belki de hüznün dışavurumudur; çünkü kahkahalarla gülen insan gözyaşlarını tutamaz. Gözyaşı, insan yaşamında acıyla sevinci süzen bir mercekten başka nedir ki?..” diyor. ‘BİZ KİTAPLA İNSANI BİRBİRİNDEN AYIRMIYORUZ; EŞDEĞERLİ VE ANLAMDAŞ SAYIYORUZ!’Kitap tutkusunun ateşli aşklar gibi olduğunu söylediği yazısını, “Biz kitapla insanı birbirinden ayırmıyoruz; eşdeğerli ve anlamdaş sayıyoruz. (…) Yazarın tırnaklarını ve dişlerini dile geçirmesi, düşüncesini anlatabilmek için dili besleyip geliştirmesi gerekir; bu etkileşim yaşanmadan yazılacak yazı -hangi türde olursa olsun- yazı olmaz” cümleleriyle bitiriyor (“Kitap ve İnsan”).‘İSKELE SANCAK: SOL-SAĞ-ŞERİAT’: ‘SOLUN BİRLEŞMESİ AKLIN VE SAĞDUYUNUN GEREĞİDİR!’İskele Sancak: Sol-Sağ-Şeriat adlı kitabındaki, solda parçalanmanın demokrasiye karşıt olanlara, laiklik düşmanlarına, emperyalistlere, bölücülere, sermayeciye yaradığını söylediği “Solun Türkiye’ye Özgü Olanı” yazısında, “Solun birleşmesi aklın ve sağduyunun gereğidir; ama sol birleşmeyebilir; aymazlığının bedelini de hem kendisine, hem halka, hem ülkeye ödetir… Aymazlık, çeşitli ülkelerde yaşanmamış ve görülmemiş bir şey değil ki!” diyor.‘ENEL HAKK’IN HAKKI’Hem demokrasiye geçiş hem de karşı devrim olarak görülen çok partili rejimde, Sünni irticanın Alevilerin üstüne yürümesinin yalnızca bir din, mezhep, inanç sorunu olarak görülemeyeceğini, bunun, her şeyden önce bir devrim ve karşıdevrim çatışması, sağ-sol hesaplaşması, demokrasi davası olduğunu belirttiği Enel Hakk’ın Hakkı’ndaki Pencere yazılarını şu cümlelerle sunuyor:“Aleviliği çökertmek ve Alevileri Sünnileştirmek isteyen irtica, laikliğin toplumda önemli bir dayanağını yok ederek şeriatçılığın yolunu açmak stratejisini kırk yıl sabırla uygulamıştır. İrticanın Aleviliğe saldırısının içeriğinde, Atatürk’e düşmanlığın tarihsel özü yatıyor; çünkü bu yolda kazanılacak başarı, Mustafa Kemal’i tarihsel bilinçle sevip benimseyen önemli bir topluluğun çöküşü olacaktır. Elinizdeki kitap, bu uzun savaşımın -deyim yerindeyse- ‘hayat-ı hakikiye’den çıkarılmış örnekleri var. (…)İslam dünyasında ‘Enelhak’ töresi, göreneği, geleneği, düşüncesi, felsefesi, kapalı bir dünyanın inancı gibi görülüyor; ama bu bakış açısı ‘1923 Aydınlanma Devrimi’nin tarihsel kökenindeki toplumsal dayanağın zaman içindeki önemli bir boyutudur.” ‘TÜRKİYE’DE TÜRK-KÜRT VE ALEVİ-SÜNNİ ÇATIŞMASINI KARDEŞ KAVGASINA DÖNÜŞTÜRMEK İSTEYEN EMPERYALİZME KARŞI ÇAĞDAŞ BİLİNCİ AYDINLATMAK ZORUNDAYIZ!’İşte kitaptaki yazılarından birkaç cümle:“Bugün Türkiye’de Türk-Kürt ve Alevi-Sünni çatışmasını kardeş kavgasına dönüştürmek isteyen emperyalizme karşı çağdaş bilinci aydınlatmak zorundayız; bilgisizlik, cehalet, körlük, kazılan tuzağı derinleştirir. Cumhuriyet aydınlanmanın izdüşümünde yürüyor; sağdan soldan gelen saldırılar, yolumuzun doğruluğunu gösteren birer kestane fişeği sayılır” (s. 191).“Şeriatçı, yalnız Türkiye Cumhuriyet’ine düşman değildir; Osmanlıdaki bütün yenilik hareketlerine karşı çıkmış softalığın simgesidir. Bugün Yunus gözlerini açıp dirilse… Türkiye’deki ‘irtica’ya şaşar kalırdı” (s. 352).“Mustafa Kemal’in laik cumhuriyeti su üstüne yazılmış bir yazı değil; toplumsal koşulları inceden inceye hesap edilerek taş üstüne hakkedilmiş bir kitabedir” (s. 381).‘TÜRKİYE’DE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK’: “TÜRKİYE ‘MEZHEP DEVLETİ’ KURMAK İSTEYENLERE ‘DUR’ DEMEK ZORUNDADIR!”Türkiye’de Alevilik ve Bektaşilik’te de (Gencay Şaylan-Şenay Kalkan’la) vurguluyor:“Aleviler, oldum olası şeriata karşıdırlar. Laik cumhuriyette şeriat kaldırılmıştır. Öyleyse ‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’ özdeyişinin geçerliliği de kalmamıştır; şeriatın kestiği parmak acır. Öylesine ki acıyı yalnız parmağı kesilen kişi değil, bütün toplum duyumsar. Eğer toplum, o acıyı duyumsamıyorsa insanlığa ve çağdaş uygarlığa nasıl layık olabilecektir? (…)Aleviler bu baskı düzeninin gergefinde soluksuz kalıyorlar; Atatürk’ün kurduğunu yıkarak şeriatı bireyin yaşamına egemen kılmak isteyenlerin mezhepsel softalığı, inanç özgürlüklerini devlet buyurganlığında çiğniyor. Türkiye ‘çağdaş-laik-demokratik cumhuriyet’le uygarlık dünyasına katılmak istiyorsa ‘mezhep devleti’ kurmak isteyenlere ‘dur’ demek zorundadır” (s. 50, 54).‘RTE XIV. LOUIS Mİ?’: ‘AKP’NİN GİDİŞATI, ÜLKEYİ ÇOK TEHLİKELİ BİR ÇATIŞMAYA DOĞRU SÜRÜKLÜYOR’İlhan Selçuk, RTE XIV. Louis mi? adlı kitabında, “Türkiye’de hükümetler gelir gider, laik Cumhuriyetin anayasası -değiştirilemez kurallarıyla birlikte- iktidarın üstündedir. AKP’nin gidişatı, ülkeyi çok tehlikeli bir çatışmaya doğru sürüklüyor. AKP hükümetinin şaibeli iktidarı, laik devleti ele geçirmek sevdasından ve hırsından vazgeçmelidir” diyerek uyarmaya devam ediyor.Ayaktakiler (soldan sağa): Ali Sirmen, Sabahattin Kudret Aksal, Oktay Akbal, Necati Cumalı.Oturanlar (soldan sağa): İlhan Selçuk, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yaşar Miraç, Lütfi Özkök‘İNSANIN İNSANLAŞMASI KOLAY OLMADI; KOLAY OLMUYOR; KOLAY OLMAYACAK’Yeni Krallar Yeni Soytarılar, Atatürkçülüğün Alfabesi, Görülmüştür, Japon Gülü, Ergenekon Mergenekon, Eyvah Yine Biz Haklı Çıktık adlı kitaplarında da Pencere’sinden ışıltılar okuduğumuz İlhan Selçuk, “İnsanın insanlaşması kolay olmadı; kolay olmuyor; kolay olmayacak. İşkence yapan mı zavallıdır, işkence yapılan mı zavallıdır, bilemiyorum; ama bildiğim bir şey var: İkisi de insandır. Birisi insanın insanlaşması sürecinde daha ileri bir insan, öteki daha geri bir insan…” diyerek sunduğu Ziverbey Köşkü adlı anılarında, 12 Mart döneminin işkenceleriyle hesaplaşıyor.Aydınlanmanın Sesi İlhan Selçuk Anlatıyor’da, Ümit Zileli’yle 1998’de Radyo Cumhuriyet’teki söyleşileri var: Aydınlanma, insanlık tarihi, insanın insanlaşma öyküsü.ANTİEMPERYALİST MÜCADELEMİZE COŞKU VEREN BİR YAPIT: ‘YÜZBAŞI SELAHATTİN’İN ROMANI’İlhan Selçuk’un, önemli kişilerin yamacında görev alan, yıllarını ateş çemberinde geçiren, koca bir imparatorluğun yıkılışını ve yerine yeni bir devletin kuruluşunu yaşayan, iç ve dış çatışmaların, devrimlerin, isyanların, kahramanlıkların, cinayetlerin tanığı olan, yenilginin çukurundan Anadolu’ya geçerek Milli Kurtuluş Savaşı’nı sürdürecek gücü yüreğinde duyan, Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı, Celal Bayar’ın Ben de Yazdım, Hasan İzzettin Dinamo’nun Kutsal İsyan, Ali Fuat Cebesoy’un Milli Mücadele Hatıraları adlı kitaplarında da kendisinden söz edilen ve kuşağının dramını kişiliğinde yansıtan bir subayın yaşamını aktardığı Yüzbaşı Selahattin’in Romanı (2 cilt), antiemperyalist mücadelemize coşku veren bir yapıttır.Aydınlanma Bilgesi İlhan Selçuk (Alpay Kabacalı, 2005), Yaşasın İlhan Selçuk: Kalemi ve Senfonisi (Haz. Akın Ok, 2008), Cumhuriyet’in Bir Numarası / Ziverbey’den Ergenekon’a İlhan Selçuk (Aytekin Gezici, 2008), Türk Devrim Tarihinin Önemli Bir Yazarı İlhan Selçuk (Vecihi Timuroğlu, 2009), Kendi Heykelini Yapan Adam İlhan Selçuk (Orhan Karaveli, 2012), İlhan Abi (Miyase İlknur, 2012) adlı kitaplar, Pencere’sinin ışığının hâlâ karanlığı kovaladığının kanıtıdır.‘MADEMKİ TARİHSEL BİLİNCİMİZ VAR, EN BÜYÜK YIKINTININ ÜSTÜNE YÜRÜRÜZ!’6 Kasım 1995’teki Onur Gecesi’nde söyledikleri, düşünsel bileşkesinin de özüydü: “Mademki tarihsel bilincimiz var, belki en güzel zamanı yaşıyoruz, en büyük yıkıntının üstüne yürürüz. Herkesin yenilginin çukurunda olduğunu sandığı anda kendisini, o büyük güçlerle savaşmanın destansı güzelliğini yaşarız. (…) Aydınlanma devriminin bize sağladığı aşı gücüyle antiemperyalist, Kemalist devrimin, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın, Aydınlanmanın gereğini yerine getirerek, Türkiye’de sömürüsüz bir uygarlık savaşımını yürütmemiz gerekiyor…”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün Karikatürü