CHP Genel Başkan Adayı Özgür Özel, Düzce İl Kongresi’nde, “oyuna gelme oyununa gelip taviz vermeyen, laiklik altı oku savunan bir partiye ihtiyaç var” diye konuştu.
CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan Adayı Özgür Özel, partisinin Düzce İl Kongresi'ne katıldı. Burada konuşan Özel, seçimden önce yeni dönemde kendisinin TBMM’de Grup Başkanlığı’nı talep ettiğini dile getirerek, “Ümidim buraya iktidar partisinin, birinci partinin grup başkanı olarak gelmekti. Hepimizin gönlü istiyordu ki burada bakanlar otursun, hepimiz istiyorduk ki iktidar grubunun milletvekilleri ile bu heyecanı paylaşalım. Siz buna inanmıştınız. Biz buna inanmıştık ama maalesef, 14 Mayıs akşamı da 28 Mayıs akşamı da bir büyük üzüntüyü hep birlikte yaşadık. Ben bu salondaki üyelerimizin, delegelerimizin o günü, o geceyi ve ardından uykusuz geceleri benim için ızdırap, benim gibi ızdırap içinde geçirdiklerine hiç şüphem yok. Hepiniz en az benim kadar üzüldünüz. Hepimiz bu kadar önemli bir seçime, bu kadar önem atfettiğimiz bir seçimin sonuna böyle kavuşmaktan büyük sorumluluk hissettik” diye konuştu.
'YEREL SEÇİMLERİ BEKLE, İŞİN GARANTİ'
Özel, yurttaşlara vaatlerde bulunduklarını ifade ederek, şunları söyledi:
“İşçinin, emekçinin, çiftçinin, emeklinin, yoksulun, güvencesizin umudu biziz dedik. Ve ikinci yüzyıla hep birlikte yeni bir yola çıkarak, tertemiz onlar için yeni sayfalar açarak, bölüşüm ilkelerine tepeden ve tabandan birlikte müdahale ederek, bambaşka bir Türkiye’nin mümkün olduğuna inandık ve inandırdık. Seçim bitti, vallahi 28 Mayıs akşamı, 29 Mayıs sabahı kolumu kaldıracak takatim yoktu. Çok üzgündüm. Çok sorumluluk hissediyordum, 28 Mayıs sonrası bir daha şuna hakkımızın olmadığına inanıyordum. Bu partiye bir kez daha seçim yenilgisi yaşattıramayız. Hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Bir öz eleştiri ve partinin ikinci yüzyılda, birinci yüzyılda olduğu gibi yeni kurucu kadrolarla, gençlerle ve topluma CHP’de bir şeyler değişiyor dedirtecek bir hareket ile yürümemiz lazım. Bunu hem yetkili kurullarımızda hem de genel başkanımız ile konuştum. Bir süre sonra şöyle bir noktaya geldik. Partide bazı arkadaşlarımız, bir yenilgi olmadığını, sadece kazanamadığımızı ama kaybetmediğimizi, sonucun o kadar da kötü olmadığını, deyim yerindeyse hiçbir şey olmamış gibi devam etmemiz gerektiğini, yerel seçimlerin geldiğini, yerel seçimlerden sonra olacağını. Hatta dostane, ‘Özgür sen partinin en bilindik isimlerinden birisisin. Yerel seçimleri bekle sonrasında işin garanti’ diyenler bile oldu. Oysa ben şöyle yaklaştım meseleye, dedim ki ‘Toplumda daha önce görmediğim bir şey görüyorum. Bunu Manisa’da görüyorum, Ankara’nın Çankaya’sında, Antalya’nın Manavgat’ında, Trabzon’da, Ardahan’da, Konya’da, Edirne’de görüyorum. Bir duygusal kopuş görüyorum’. Çok kavga ederiz, ev arkadaşımız, eşimiz, çocuğumuz, büyüğümüzle. Biri kapıyı çarpar gider, tak diye. Niye çarpıyor, duy diye çarpıyor. Peşimden gel, farkımda ol, beni geri döndür diyor. Bunu daha önce yaşadık, örneklendirmeyeceğim. Ama bu sefer öyle kapıyı filan çarpmadan, sessizce çıktı ve karanlıkta kayboluyor. Bir duygusal kopuş var. Artık bu kadar önemli seçimi de kaybettiysek, bir daha kazanamayız diye.
'NEZAKETLE AYRIŞTIK'
Dünyadaki bütün otoriter popülist liderler, muhaliflerin yılmasından beslenirler. Muhaliflerin alternatifin umudunu kaybetmesinden beslenirler. Sandığa küsmesinden beslenirler. Çünkü o otoriter, popülist liderin, o diktatörün oy vereni yine sandığa gider aynı gücü ile. Bu taraf yarıya düşünce, bu yüzde 50 ile değil 75-80 ile seçildim der. Dünyaya der ki, ‘Bakın beni eleştiriyorlardı, her seçimde oyumu artırıyorum’. Bir duygusal kopuş yerel seçimlerde inanılmaz bir felaketi tetikleyeceği gibi, Türkiye’nin rejimi açısından da o kaya gibi duran, kimimizin burnunu büktüğü, kimimizin de zaten artmaz dediği o yüzde 25 var ya, o 25’i bir dağıttığında bir daha toplamak mümkün değil. Oysa bizim o yüzde 25 artırma ile meşgul oluyor olmamız lazım. Bu yüzden yerel seçimdeki yaşanabilecek olası kötü senaryoları bile, ‘ya beklesen ondan sonra şansın olurdu’. Bir dakika beklersek bir daha hiçbir şansımız olamazdı. Kimseyi kırmadan, üzmeden. Bilhassa Sayın Genel Başkanımıza haksızlık ve vefasızlık etmeden. Farklı düşündüğümüz arkadaşlarla, nezaket ile ama net bir şeklide ayrıştık.”
'ALTI OKU SAVUNAN PARTİYE İHTİYAÇ VAR'
Özel, örgütü merkezine almayan her şeyi reddettiğini belirterek, “Yukarıda karar süreçlerinin danışmanlarla yürütüldüğü, bizlerde olmayan aklın sağdan, daha sağdan danışmanlarla getirildiği, bizlerde layık görülemeyen kadroların sağdan kadrolarla doldurulduğu, baş üstünde bir yüzde 25’lik cam tavana ikna olmuş mahcup ve mahkum bir siyaseti reddediyorum. ‘Biz yüzde 25’i geçemeyiz, ittifaklar kuralım’, elbette kuralım. ‘Onlara benzeyelim, onlara benzeşelim, onun dilini kullanalım, halk demeyelim, millet diyelim’. Milleti de diyelim ama halk demekten de korkmayalım. Dünya kadar saldırı var, laiklik tehdit altında. Bunu eğitim sendikalarına bırakalım. Bu konuda barolar açıklama yapsın. Biz bir şey söylersek yanlış anlaşılır, oyuna gelmeyelim diye diye oyuna gelme oyununa gelip, dünya kadar taviz vermeyen, başta laiklik altı oku canı gibi savunan bir partiye ihtiyaç var” diye konuştu.