USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Dünya

Portekiz’in dağları: Serra da Estrela

Serra da Estrela’nın kıvrımlı yollarından Rossim Vadisi’ne (Vale do Rossim) doğru tırmanıyoruz, biraz sonra soğuk havanın buğusunda ışıltılı bir güzellikle tüten lagüne ulaşacağız.

Portekiz’in dağları: Serra da Estrela
23-02-2025 00:00
23-02-2025 10:16
Google News

Her şey hayal gücümüzü harekete geçirmek ister gibi. Uzun kemerli burunlu yaşlı bir adamları andıran bazı kaya sırtlarının (birinin adı bile varmış: Fraga da Cabeça do Velho) bakışlarını hissediyoruz. Nietzsche’nin sözünü hatırlıyorum: “Doğayla baş başayken kendimizi öylesine rahat ve keyifli duymamızın nedeni, doğanın bizim hakkımızda bir görüşü olmayışıdır.” Kayanın bizi izlemediğini biliriz ama yine de böyle düşünmek hoşumuza gider. Serra da Estrela, tarihi 12. yüzyıla uzanan kasaba Gouveia’yı çepeçevre kuşatmış. Portekiz’in ikinci kralı D. Sancho 1186’da kasabadaki nüfusu yeniden canlandırmayı kafasına koymuş ve burası o günden beri bölge halkına sunduğu ayrıcalıklar sayesinde müthiş bir üretkenlikle kaynayan bir yere dönüşmüş.

Serra da Estrela’nın kendine has güzelliği saf sessizlikle mayalanıyor. Zirvedeki lagünün kenarına karavan kurmuş gezginlerle olan ayaküstü sohbetimizde dağın eteklerine doğru gidersek görebileceğimiz iki sanatçıdan bahsediyorlar.

ABEL MANTA MÜZESİ

18. yüzyıl Pombaline mimarisinin güzel sade bir örneği olan eski bir malikanenin müzeye dönüştürülmesiyle ziyarete açılan Abel Manta Müzesi, serin ve geniş iç mekânıyla zevkle gezilebilen bir müze. 1888 Gouveia doğumlu ressam Abel Manta, portrelerindeki kocaman hüzünlü gözlerin ardına büyük bir anlam sığdırmış gibidir. Barbizon Okulu’nda aldığı eğitim nedeniyle tekniği doğalcıdır. Ancak erken dönem çizgileri öyle bir eşiktedir ki her an dönüşüme ve patlamaya hazır bir potansiyelin izleri hissedilir. Nitekim Abel Manta Fransa’ya yaptığı geziler sırasında Paul Cezanne’ın eserleriyle tanışır ve belki de o güne dek sınırında kaldığı natüralist çizgisini ileri seviyeye taşıyacak cesareti bulur, soyut çizgilerin güçlü ve yoğun anlatımlarına teslim olur. Geç dönem portrelerinde stili özgürleşmiştir. Objeler kendi temsillerinin dışına saçılır, daha iddialı renklerde düzensiz biçimde savrulurlar. En çok portrelerinden etkileniyorum; özellikle kadın ve çocuk portreleri insanın içine işleyen doğrudan bir bakışla güçleniyor. Müze yöneticisi bizi diğer odaya yönlendiriyor. Burada Abel Manta’nın oğlu mimar ve görsel sanaçtı Joao Abel Manta’nın işleri yer alıyor. Şimdi ait olduğumuz yüzyılın içerisindeyiz. Olağanüstü bir mizah yeteneğiyle bir araya gelen siyasi duyarlılığı, onu Salazar’ın dikta rejimi Estado Novo hükümetine karşı direnişin en önemli simgelerinden biri haline getirmiş. Serginin adı “Hiç Görülmemiş Bir Şey” (Uma Coisa Nunca Vista), 25 Nisan 1974’teki Karanfil Devrimi’nde tüfeklerin namlularına simgesel olarak yerleştirilen karanfil çiçeklerinden geliyor.

SÖMÜRGECİ GEÇMİŞE ELEŞTİRİ

Joao Abel Manta’nın çizimleri genellikle siyah beyaz, koyu çizgilerle belirlenmiş karikatürize stilden oluşuyor. Joao Abel Manta devrim sürecinin yanı sıra, Portekiz’in sömürgeci geçmişine ve günümüzde giderek zayıflayan politik bilince ilişkin de güçlü eleştiriler sunuyor. Müzenin en önemli çalışmaları arasında 1972 tarihli “Festival” adlı eser yer alıyor ki bu eser, Joao Abel Manta’nın tutuklanmasına ve çalışmalarının kesintiye uğramasına neden oluyor. Devlet kanalında yayımlanan RTP Şarkı Festivali’ne yönelik bir eleştiri sunan bu eser, Portekiz bayrağının ortasındaki küre şeklindeki armanın içine karikatürize bir yüz (büyük bir ağız ve gözler) yerleştirilmesiyle bayrağın dezenformasyona uğratıldığı bir çalışmadır. Devletin baskıcı politikasına rağmen görünürde “her şeyin yolunda olduğu” yanılsamasına kapılmayı reddeden bakış açısı sunar. Salazar öldükten sonraki birkaç yıl içinde Joao Abel Manta üretimlerine kaldığı yerden devam ediyor ve yoğun bir çalışma temposuyla aradaki kayıp yılların acısını çıkaracak kadar çok sayıda eser üretiyor. Serra da Estrela, yamaçlarından zirvesine kadar dolu dolu doğası, kültürü, peynir ve şarap kokan küçük ahşap dükkânlarda ellerini sobada ısıtan güler yüzlü insanıyla Portekiz’in kuzey rotasında en sevdiğim yerlerden biri oldu. Gösterişsiz ama şık, sakin ama canlı, Vergilio Ferreira’nın söylediği gibi “vakur” bir sessizlik içinde yükselen bu vaha mutlaka ziyaret edilmeli.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün Karikatürü