Serbest dalış rekortmeni, ulusal sporcu ve BM Sudaki Yaşam Savunucusu Şahika Ercümen ile denizlerdeki plastik kirliliğini ve iklim değişikliğinin sudaki yaşam üzerindeki etkilerini konuştuk.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından Sürdürülebilir Küresel Amaçlar kapsamındaki “sudaki yaşamı savunma” görevi 2020’de size verildi. Sudaki yaşam savunucusu olmanın yaşamınıza getirdiği sorumluklar neler?
Aslında hayatımda sorumluluk anlamında köklü bir değişim olduğunu söyleyemem. Son 20 yıldır denizlerimizin karşı karşıya olduğu olumsuz gidişatın farkındaydım ve bu bilinçle pek çok gönüllü çalışmaya katıldım, hatta kendi projelerimi hayata geçirdim. 2020 yılında Birleşmiş Milletler tarafından bu çabalarımın fark edilmesiyle, taşıdığım unvan sayesinde çok daha geniş bir kitleye ulaşma ve daha güçlü projelerin parçası olma fırsatı buldum. İklim değişikliği, istilacı türler ve plastik atıklar gibi kritik konularda küresel ölçekte farkındalık yaratan anlamlı çalışmalar yaptık. Daha fazla insana ulaşmanın verdiği motivasyonla bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Son yıllarda yaptığınız dalışlarda su altında iklim değişikliği kaynaklı canlı yaşamını olumsuz etkileyen durumlara ilişkin bir gözleminiz oldu mu?
Olmaz mı? Son yıllarda hep söylediğim gibi artık deniz canlarından çok maalesef plastik atıklarla yüzüyorum.
ÇEVREYE DUYARLI İŞBİRLİKLERİ
Profesyonel bir sporcu olarak bazı markalarla işbirlikleri de yapıyorsunuz. İşbirliklerinizi yaparken çevresel sürdürülebilirlik sizin için bir kriter mi?
Evet, bu ilk kriterim diyebilirim. Birlikte olduğum markaların sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik projelerinde de yer alıyorum. Örneğin, Koton ile “Suya saygı” isimli bir koleksiyon tasarladık. Bu koleksiyon ile milyonlarca litre su tasarruf edildi, karbon emisyonunda binlerce kilogram daha az salınım sağlandı, binlerce pet şişe geri dönüştürüldü.
Sosyal medya hesaplarınızı aktif olarak kullanıyorsunuz. Sizce sosyal medyanın başta çevresel sürdürülebilirlik olmak üzere kişisel dönüşümde nasıl bir rolü var?
Sosyal medya, farkındalık yaratmak ve toplumsal dönüşüm sağlamak için güçlü bir araç. Özellikle çevresel sürdürülebilirlik konusunda daha fazla insanı bilinçlendirmek için platformlarımı aktif kullanıyorum. Kişisel dönüşüm ise ilham verici hikâyelerin paylaşımıyla mümkün oluyor.
İklim değişikliği birçok spor dalını olumsuz etkilemeye başladı. Sizin branşınızda ne gibi etkileri mevcut?
İklim değişikliği, okyanusların ısınması ve ekosistemlerin bozulmasıyla dalış rotalarını ve sualtı yaşamını ciddi şekilde etkiliyor. Daha az deniz canlısı görmek ve bazen uygun dalış koşullarını bulamamak ne yazık ki artık yaygın bir sorun. Hatta bazı mercanlar veya adalar yıllar içinde yok olacak.
Son zamanlarda okuduğunuz, izlediğiniz ve dinlediğiniz sizi derinden etkileyen eserler var mı?
Zor bir soru çünkü dönem dönem pek çok farklı eserden etkileniyorum. Son zamanlarda beni etkileyen kitaplardan biri Matt Haig’in “Gece Yarısı Kütüphanesi” kitabı oldu. Hayatın farklı olasılıklarını keşfetme fikri, seçimlerim üzerine derinlemesine düşünmemi sağladı. İzlediğim yapımlardan “Fire of Love” belgeseli, bilim ve tutkunun çarpıcı bir şekilde birleştiği etkileyici bir hikâye sunuyor. Dinlediğimde iyi hissettiren müzik ise Ólafur Arnalds’ın “We Contain Multitudes” eseri. Sakinliği ve derinliğiyle ruhuma işliyor. Sanat tarafında ise Hilma af Klint’in renkli ve spiritüel tabloları, özellikle “The Ten Largest” serisi, beni doğanın ve enerjinin görünmeyen boyutlarını keşfetmeye yönlendirdi. Ayrıca her zaman vazgeçilmezim David Attenborough’un Planet Earth III belgesel serisi, doğaya olan hayranlığımı daha da pekiştirdi.
Esin kaynağı söyleşilerde konuklarıma bir bitki olsanız hangisi olurdunuz diye soruyorum. Ancak size bu soruyu biraz değiştirerek sormak isterim. Eğer bir deniz canlısı olsaydınız hangisi olurdunuz?
Kesinlikle bir yunus olmak isterdim. Hem özgürlüğü simgeleyen hem de sosyal, zeki ve oyunbaz doğasıyla denizlerin neşesi olan yunuslar, benim denizle hissettiğim bağın en güzel temsilcileri.
İklim değişikliği ile mücadele kapsamında insanlığa söyleyecek bir cümleniz olsa ne olurdu?
Gezegenimizi korumak bir tercih değil, hayatta kalmanın tek yolu.