Sözcü yazarı Uğur Dündar, köşesinde dikkat çeken bir yazı yazdı. Atatürk Türkiye’si ile günümüz Türkiye’sinin karşılaşmasını yapan Dündar, ibretlik bir olayı aktardı.
Uğur Dündar, Atatürk, bir Mehmetçik için İngilizlerle savaşmayı bile göze aldı başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısında Atatürk’ün bir asker için bile İngiltere ile savaşmayı göze aldığını ve günümüzde ise Mehmetçiğin başına ABD'li askerlerin çuval geçirdiğini, Suriye-İdlib'de Rus pilotlarca kullanılan savaş uçakları 33 askerimizi şehit ettiğini belirterek hesabının sorulmadığını yeniden gündeme getirdi.
İşte Dündar’ın o yazısı;
14 Temmuz 1934… Aydın-Dilek Yarımadası'ndaki Kanapiçe Koyu… O gece Balıkesirli er Musa ile dört arkadaşı, Sisam Adası'na en yakın noktada, sınır nöbetindeler. İçinde üç yarı çıplak kişinin olduğu bir teknenin kıyıya yaklaştığını gören askerler, önce “Dur” ihtarında bulunuyor, üç kişi kaçmaya çalışınca da er Musa, tetiğe basıyor. Teknedekilerden biri ölüyor, diğer iki kişi ise Sisam'a kaçıyor. Çok geçmeden bu kişilerin Sisam Adası'nda demirleyen İngiliz donanmasına ait HMS Devonshire'ın subayları olduğu anlaşılıyor.
Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun olayı, kendisine gelen telgrafla Selçuk'ta öğrenip derhal Kuşadası'na dönüyor. Hemen Ankara'yı arayarak Başvekil İsmet İnönü'ye durumu anlatıyor. Bu arada 16 Temmuz günü öğleden sonra bir İngiliz savaş gemisi Kuşadası açıklarında demirliyor. Dilaver Bey, bu tehlikeli gelişmeyi de Ankara'ya bildiriyor. Oradan gelen “Siz telgrafhanede bulunun. İngilizler liman reisiyle görüşsünler” talimatına uyuluyor.
Ancak gelenler, kaymakamı ayaklarına çağırmakta ısrar ediyor. Bu talep de İnönü'ye aktarılınca, Paşa, “Ziyaret isteniyorsa gelenleri Kaymakam Bey kendi makamında kabul edecek” emrini veriyor. Ve öyle de yapılıyor.
Dilaver Bey'i ziyarete gelen İngiliz komutan cebinden bir kağıt çıkarıp, hükümetinden aldığı talimatı okumaya başlıyor: “Londra Hükümeti, Osmanlı Hükümeti'ne şu isteklerinin bildirilmesini talep etmektedir” deyince, Dilaver Bey, İngiliz'in sözlerini bitirmeden lafı ağzına tıkıyor: “Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin temsilcisiyim, Osmanlı Hükümeti'nin değil!..” Neye uğradığını şaşıran İngiliz subay özür dileyip şu üç talebi iletiyor:
Öldürülen subayın cesedini aramak üzere İngiliz motorları Türkiye sahillerine gelecek.
2- İngiliz bayrağına tarziye verilecek (özür dilenecek), ölen subayın ailesine tazminat ödenecek.
Balıkesirli er Musa, cezalandırılacak ve alacağı ceza kendilerine bildirilecek.
Dilaver Bey, görüşmeyi ve İngilizlerin taleplerini Ankara'ya iletiyor. Hariciye Vekili Rüştü Aras'tan gelen cevapta; cesedin aranmasına izin verileceği, aramalara bir Türk gemisinin de katılacağı, ancak er Musa ile ilgili hiçbir pazarlık yapılmayacağı belirtiliyor. Ancak er Musa'ya ceza verilmeyeceğini öğrenen İngilizlerin 7 savaş gemisi 18 Temmuz günü Kanapiçe Koyu'na doğru hareket ediyor. Süreci dakikası dakikasına izleyen Atatürk, hiç tereddüt etmeden şu emri veriyor: “Vazifesini yapan Türk eri Musa cezalandırılmayacak. Gerekirse er Musa için Britanya İmparatorluğu ile savaş göze alınacak.”
Ege'de sular ısınırken, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler de İsmet Paşa ile İngiltere Dışişleri Bakanı Sir John Simon arasında yürütülüyor.
Gerginlik, 19 Temmuz günü, Dilaver Bey'e gelen “Maktul zabitin cesedini aramak için İngiliz motorlarına müsaade verildiği anlaşıldı. Sisam'daki İngiliz Başkumandanı” yazılı telgrafla yerini sükunete bırakıyor. Atatürk'ün bir Mehmetçik için savaşa hazır olduğunun anlaşılması, görüşmelere sağduyunun hakim olmasını sağlıyor.
20 Temmuz… Sabah 09.30… İngiliz donanmasına bağlı Queen Elizabeth zırhlısı ve ölen subayın görevli olduğu Devonshire gemisi ile Türk Donanması'ndan Kocatepe Muhribi, tören için yerlerini alıyor ve üç kez kurşunsuz yaylım ateşi yapılıyor. Üzerinde “Türk Donanması'nın samimi teessürü” yazan çelenk denize bırakıldıktan sonra İngiliz gemileri Sisam'a, Kocetepe ise Kuşadası'na dönüyor.
Bir askeri için savaşı göze alan Atatürk, Dilaver Bey'e 50 lira ikramiye ve takdirname gönderiyor. Ayrıca bir hafta süreyle izin veriyor. Mülkiye müfettişleri ise İngiliz amiraline çekilen telgrafın bedeli olan 9 lirayı kamu zararı sayıp Dilaver Bey'i mahkemeye gönderiyor. Dava, kahraman Kaymakamın beraatı ile sonuçlanıyor.
Değerli okurlarım,
İbret dersleriyle dopdolu bu olayı araştırıp derleyen değerli tarihçi, yazar Nail Topal'a çok teşekkür ediyorum. Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir Mehmetçik için İngilizlerle savaşı göze alıyor, günümüzde ise Mehmetçiğin başına ABD'li askerler çuval geçiriyor, Suriye-İdlib'de Rus pilotlarca kullanılan savaş uçakları 33 askerimizi şehit ediyor ve bunların hesabını sorma konumundaki yetkililerden ses seda çıkmıyor.
“Nota verilecek mi” diye sorulduğunda da “Ne notası, müzik notası mı?” cevabı veriliyor!..