Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) yerleştirme sonuçları, bir kez daha sistem üzerinde ne büyük bir baskı olduğunu ortaya koydu. Sonuçlar öğrenci ve ailelerinin, dershane sarmalında maddi ve manevi olarak tükendiğini, gençlerin potansiyellerinin değerlendirilemediğini, yıllar süren hazırlıktan sonra çoğunluğun hedefine ulaşamadığını gösterdi.
‘ÜSTÜNLÜK KADINLARDA’
Türk Eğitim Derneği (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından hazırlanan “YKS 2024’ün düşündürdükleri’’ başlıklı rapora göre sınava giren üç adaydan ikisi üniversiteye yerleşme hedefine ulaşamadı. Üniversiteye yerleşen her üç adaydan sadece biri son sınıf öğrencisi. Yerleşenlerin yüzde 64’ü şansını en az ikinci kez deneyenlerden oluşuyor.
İlk denemede yerleşemeyen aday sayısının yüksekliğinin sistem üzerinde büyük bir baskı oluşturduğuna dikkat çekilen rapordaki tespitler ve öneriler şöyle:
Sınavlarda yerleşme oranında üstünlük sağlayan kadınlar fırsat eşitliğinde geride kalıyor. Yerleşen kadın öğrencilerin oranı yüzde 55, erkek adayların oranı yüzde 45.
‘İLK 100’DE ÜNİVERSİTE YOK’
Türkiye’deki üniversite öğrencisi sayısı Birleşik Krallık ve Almanya’nın yaklaşık 2.5 katı. İlk 100’deki üniversite sayısı Birleşik Krallık’ta 11, Almanya’da 8, Türkiye’de 0. 2024’te TYT baraj puanı 140 olsaydı sınava giren adayların 83 bin 294’ü, TYT baraj puanı 160 olsaydı adayların 269 bin 345’i barajı geçemeyecekti. Son yıllarda üniversite sayılarında gerçekleşen artış işgücü piyasasının ihtiyaçları ile örtüşmüyor. Bu durum; işsizliğin artmasına, bireylerin kendi niteliklerine uygun olmayan işlerde çalışmasına ve insan kaynağına yapılan hem bireysel hem toplumsal yatırımların karşılığının alınamamasına neden oluyor.
İŞSİZLİK ALARM VERİYOR
Türkiye yükseköğretim mezunlarının istihdam oranının en düşük olduğu OECD ülkesiTürkiye’de yükseköğretim mezunu olmak işsizlik oranını düşürmüyor.Yükseköğretim mezunu genç işsizlerin oranı OECD ortalamasının 2.5 katı.Türkiye, önlisans mezunu nüfusun en yüksek işsizlik oranına sahip olduğu OECD ülkesi.
LİSE DİPLOMASI YETERLİ SAYILMALI
Yükseköğretim programlarının içeriği ve kontenjanları yeniden değerlendirilmeli, sayısal artıştan çok nitelik önceliklendirilmeli.Yükseköğretim kurumlarının sayısı ile bu kurumların bölümleri ve öğrenci kontenjanları bölgesel/kentsel ihtiyaçlar ve işgücü arz-talep dengesi gözetilerek planlanmalı.Yükseköğretimin temel işlevlerinden biri olması gereken nitelikli eğitim-öğretimin odağa alınması için seferberlik başlatılmalı.Lise diploması sahibi olmak hayata etkin katılım için yeniden yeterli ve anlamlı, üniversite diploması sahibi olmak yeniden prestijli hale getirilmeli.Liseden sonra istihdama katılmak isteyen öğrencilere 11. sınıfın sonunda “standart lise diploması” verilmeli.Sistemdeki sınav baskısını ve okul dışı kaynaklara bağımlılığı azaltmak için 12. sınıf üniversite sınavına hazırlık yılı olarak yapılandırılmalı. 12. sınıfın sonunda öğrencilere “ileri lise diploması” verilmeli.
ÇOCUKLAR TÜKENİYOR
Türk Eğitim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, lise öğreniminin sadece ‘’üniversite sınavına girme pasaportu’’ olduğuna dikkat çekerek şu öneride bulundu: “Çocuklar dershane kapılarında madde-manevi tükeniyor. Ekonomik kriz ve gelecek kaygısı, öğrencileri ve aileleri perişan ediyor. Bizim çözüm önerimiz lise 3’te lise diplomasının verilmesi, 4 yıllık örgün eğitime gideceklerin kendi sınav alanlarında dersler alarak dershane sarmalından kurtulmaları. Meslek yüksekokulu, açıköğretim, önlisans, beceri programlarına sınavsız, lise 3 diploması ve okul başarı puanı ile girilmesi.”