CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, gerçekleştirdiği basın toplantısında Türkiye'nin ekonomi yönetimindeki hatalara dikkat çekerek muhalefetin erken seçim çağrısını yineledi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) gündemi hakkında açıklama yaptı.
MYK'da ekonomik krizin ve iktidarın ekonomideki yönetim hatalarının ele alındığını vurgulayan Öztrak, "Dolar almış başını giderken, Paramız da pul oluyor. Halkımız yoksulluğu, fukaralığı, İliklerine kadar hissediyor. Tezgâhlardaki, raflardaki malların yanına yaklaşılmıyor. Fiyat etiketleri iki günde bir değişiyor. El yakıyor. Benzin istasyonlarında uzun kuyruklar, market raflarında kıtlık ve karaborsa emareleri başladı. Ayçiçek yağı, şeker ve un, Artık altın muamelesi görüyor. Bir alan, ikinciyi alamıyor. Millet ucuz ekmek kuyruklarında saatlerce bekliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Faik Öztrak'ın açıklamaları şöyle oldu:
Büyüyen döviz krizinin, Derin bir ekonomik ve toplumsal çöküşe dönüşmemesi için, Yapılması gerekenleri, Ve mevcut yönetime yapacağımız uyarıları tartıştık.
Türk lirasından 6 sıfır 2005’de atıldı. Dolar kurunun, 1 liralardan 9 liraya yükselişi 16 yıl sürdü. Kurun 9 liradan, Çift haneye geçişi ise sadece 1 ay sürdü. 10 liradan 11 liraya çıkışı ise sadece 6 gün. 16 yıl sonra, dolar kuruna ilk 0’ı koymak, Erdoğan Şahsım Hükümetine nasip oldu.
Paramız sadece dolar karşısında değil, Tüm yabancı ülke para birimleri karşısında, Güneş görmüş kar gibi eriyor. Türk Lirası son üç ayda: Bulgar Levasına karşı yüzde 20, Rumen Leyine karşı yüzde 20, Pakistan Rupisine karşı yüzde 18 değer kaybetti.
"TÜRKİYE BÖYLE BİR MANZARAYI HİÇ YAŞAMADI"
Serhat şehrimiz Edirne, Bulgaristan’dan günü birlik gelenlerle dolup taşıyor. Bizim yurttaşlarımız dükkânlara yanaşamıyor. Ama sınırın öte tarafından gelenler.
“Sizin paranız değersiz; Bizim para daha değerli” diyerek, Arabalarına ne var, ne yoksa dolduruyorlar. Doldurduklarını da Bulgaristan’a götürüp satıyorlar. Kapıkule sınır kapısında araba kuyrukları, Uzadıkça uzuyor. Ülkemiz sanki yağmalanıyor. Türkiye, böyle bir manzarayı hiç yaşamadı.
Malımız, mülkümüz pazara çıkmış, Yabancılara ucuz ucuz satılıyor. Servet ve mülkiyet hızla el değiştiriyor. Bundan 7 yıl önce, 4 dolara satılan banka hisseleri, Şimdi yabancılar tarafından, 1 dolar 20 cente kapatılıyor. Artık dörtte bir fiyatına, Yabancılar şirketlerimizi topluyor. Ne yazık ki ucuza kapatılan şirketleri, Gayrimenkulleri, Türk varlıklarını, Daha çok duyacağız. Ama ağızlarından yerliliği ve milliliği düşürmeyen, Erdoğan Şahsım Koalisyonu, Yabancıların ucuza kapattığı malın, mülkün, Gayrimenkulün yanına, Bir de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını, Promosyon diye koyuyor. Ne yazık ki ülkemizin durumu, Ünlü yazar Stefan Zweig’ın, “Dünün Dünyası” adlı kitabında anlattığı, Birinci Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmış, Avusturya’nın halini andırıyor.
"ERDOĞAN YÖNETİMİNDE ÜLKEMİZ MİLLETİMİZE CEHENNEM OLDU"
Zweig otobiyografi kitabında, “Avusturya Kronu eriyip gittiği için, Herkes İsviçre Frangı, Amerikan Doları istiyordu. Bunu fırsat bilen bir sürü yabancı, Can çekişen Avusturya Kronunun leşini kemiriyordu. Viyana’daki tüm oteller, Bu akbabalarla dolmuştu. Bunlar diş fırçasından, Otellere kadar her şeyi satın alıyordu” diye şikâyet eder. Paranın değeri, itibarı işte bunun için önemlidir.
Erdoğan Şahsım Hükümeti ve Koalisyonu, Bugün paramızın da, Ülkemizin de itibarını tüketti. Erdoğan yönetiminde ülkemiz; Yabancılara, Kazancı Dolar olana, Dolarla, Avroyla gelir garantisi verilen yandaşa cennet, Milletimize ise cehennem oldu. Hep dedik: “Bu hükümet, el iyisidir. Kendi yurttaşına nobran, Elin insanına ise son derece müşfiktir.”
Cahil, bilmediğini bilir. Yarı cahil yarım yamalak bilgisiyle, Her şeyi bildiğini sanır. Yarı cahillerin bilgileri kısıtlı, Kibirleri ise sonsuzdur. Kendilerini allame-i cihan sanırlar. Milleti kör, Âlemi de sersem sanacak kadar ölçüyü kaybederler. Kâh, “Japonlar 114 lira olan, Yen-dolar kurunu göstererek, Kendi ekonomilerini değerlendiriyor mu?” derler. Komik duruma düşerler. Kâh çıkarlar, “Bugün Amerika’da enflasyon sıfırdan 7’ye çıkmış. Bu ne demektir? 7 kat artış” derler. Matematiğe rahmet okuturlar.
Millete; “Bu kadar cehalet, Ancak tahsille mümkün” dedirtirler. Gerçi, Meclis’te AK Parti grup başkan vekilliği yapan, Ülkede bakanlık, başbakanlık yapmış bu isimlere bakınca, İnsan; “Bunların okumuşu, Diplomalıları böyleyse, Allah bu milleti, Diplomasız olanından korusun” demeden de edemiyor.
"TÜRK LİRASI SAVUNMASIZ KALDIYSA BİR SEBEBİ DE BUHARLAŞAN 128 MİLYAR DOLAR"
Konfüçyüs ’un şu sözlerini zaman zaman hatırlatırım: Bildiğini bilenin arkasından gidiniz. Bildiğini bilmeyeni uyandırınız. Bilmediğini bilene öğretiniz. Bilmediğini bilmeyenden kaçınız. Ne yazık ki, Bilmediğini bilmeyenler yüzünden, Milletimiz çok ağır bedeller ödedi, ödüyor. İşte 128 milyar doların hesabı hala ortada yok. 128 milyar dolar, Erdoğan ve damadı tarafından, Kendi siyasi ikballeri için hiç edildi. Merkez Bankası’nın arka kapısından, Teamül ve kurallara aykırı şekilde, İhalesiz, hesapsız, kitapsız buharlaştırıldı.
Bugün Türk Lirası tamamen savunmasız kaldıysa, Bir sebebi de, Bu buharlaşan 128 milyar dolardır. Bu nedenle milli paramız, Spekülatörlerin, manipülatörlerin oyuncağı oldu. Son faiz kararı öncesi yaşananları hep beraber gördük. Kurdaki oynaklık, olağanüstü seviyelere çıktı. Ama Merkez Bankası müdahale edemedi. Yetmez Merkez Bankası faiz kararının açıklanmasını, Beş dakika geciktirdi. Belirsizliğe kendi eliyle zirve yaptırdı. O beş dakikalık zaman diliminde, ucuz dövizleri kim kapattı? Kimler o beş dakikadan sonra aldığı dövizleri satıp Köşeyi döndü? Biz bu konuda bir soru önergesi hazırlayarak, Konuyu TBMM gündemine taşıdık.
"MİLLET UCUZ EKMEK KUYRUKLARINDA SAATLERCE BEKLİYOR"
Dolar almış başını giderken, Paramız da pul oluyor. Halkımız yoksulluğu, fukaralığı, İliklerine kadar hissediyor. Tezgâhlardaki, raflardaki malların, Yanına yaklaşılmıyor. Fiyat etiketleri iki günde bir değişiyor. El yakıyor. Benzin istasyonlarında uzun kuyruklar, Market raflarında kıtlık ve karaborsa emareleri başladı. Ayçiçek yağı, şeker ve un, Artık altın muamelesi görüyor. Bir alan, ikinciyi alamıyor.
Millet ucuz ekmek kuyruklarında saatlerce bekliyor. “Ekmeğin büyüğü, Hamurun çoğundan olur.” Hamurun çoğu ise ancak bol unla yapılır. Ancak fırıncı un bulamıyor. Fırıncı esnafımız, “ Kıtlık geldi de haberimiz mi yok?” diye, Soruyor. Bu yılı geçtik. Gelecek yılın ekmeği bile tehlikede. Çiftçilerimiz artan döviz kuru ve gübre fiyatları nedeniyle, Tarlasına gübre atamadı.
Tarım Bakanlığı’na göre, Son bir yılda, DAP gübresinin fiyatı yüzde 165, ÜRE gübresinin fiyatı yüzde 256 zam gördü. Tarladan sofraya kadar her yerde sorun var. Ama Erdoğan Şahsım Yönetimi, Milletin sorunlarını bırakmış. Koltuğunun derdine düşmüş.
DAYANIŞMA ÇAĞRISI
Genel Başkanımız hafta sonu, Mutfaktaki yangına çözüm bulmak için, Sorunun paydaşlarıyla bir araya geldi. Sonrasında da Erdoğan Şahsım Hükümetinden, 6 maddelik bir tedbir paketini uygulamasını istedi. Tedbirleri bir kez daha hatırlatalım:
Bir, Ziraat Bankası çiftçiye Derhal 3 ay geri ödemesiz, faizsiz kredi versin. İki, Çiftçimizin su ve elektrik borçlarının faizi silinsin. Kalan borç, çiftçinin gelirine göre yeniden yapılandırılsın. Çiftçinin kullandığı elektrikte KDV, TRT Payı gibi ek kalemler tümüyle kaldırılsın. Üç, Bankalarda ve Tarım Kredi Kooperatiflerinde, Takibe düşmüş çiftçi borçlarının faizleri derhal silinsin. Bu kredilerin geri ödemeleri 6 ay ertelensin.
Dört, Tarımsal üretimde kullanılan mazottan alınan KDV, Önümüzdeki 6 ay boyunca kaldırılsın, Son açıklanan tarımsal girdi destekleri, En az iki katına çıkarılsın, Beş, Gıda ürünlerinin çoğunda uygulanan yüzde 8’lik KDV, Önümüzdeki 6 ay boyunca sıfırlansın. Altı, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimizin pek çoğu, Kooperatiflerle iş birliği yaparak, Ucuz ve kaliteli gıdaya erişim sağlayan imkânlar sunuyor. Bu uygulama, hangi partiden olursa olsun, Tüm belediyelere yaygınlaştırılsın.
Genel Başkanımız, marketlere de, Milletle dayanışma için, “Un, yağ, süt, bulgur, makarna, mercimek, Yumurta, peynir, tuz ve her ay bir çeşit sebzeye, Şu zor dönemde zam yapmayın” çağrısında bulundu. Bugün gösterilen fedakârlık ve dayanışmanın, Biz iş başına geldiğimizde, Elbette unutulmayacağını da söyledi. Türk Lirası’nın değerindeki serbest düşüş, Şirketlerimizin bilançolarını da vuruyor. Ağustos sonu itibariyle reel sektörün, Döviz açık pozisyonu yaklaşık 124 milyar dolardı. Dolar kuru Ağustos sonunda 8 lira 39 kuruştu.
Şimdi 11 liranın üzerinde. Kurda 2 lira 66 kuruşluk artış var. Kur farkından, Şirket bilançolarına 3 ayda gelen yük, 328 milyar lira. İş dünyasının çatı kuruluşları, “Faiz indiriyoruz, maliyet düşürüyoruz derken, Bilançolarda kur kaynaklı tahribat, Çok daha maliyetli” diye bas bas bağırıyorlar. Tabii bunun faturası da, Ya zam, Ya işten çıkarma, Ya da kapanan şirketler, Ve bunun sonucunda da, Yine artan işsizlik olarak, millete çıkacak İş dünyası çok tedirgin. Kurda artan oynaklık ve risklere bağlı olarak, Bütçe yapamıyor. Gelecek yıl; Girdilerini kaçtan alacağını, Kaçtan borçlanacağını, Malını kaçtan satacağını öngöremiyor.
"BUNLARIN İŞLEDİĞİ GÜNAHLARIN NE İLKİ, NE DE SONUNCUSU"
Kurdaki artış ve oynaklıktan, İhracatçılarımız da memnun değil. Kaybolan öngörülebilirlik, İhracatçının fiyat vermesini güçleştiriyor. İç piyasada vadeli satışlar durdu. Peşin parayla ticarette bile, Kurdan gelen fiyat farkı, Hemen müşteriye yansıtılıyor.
Bu gidişle yaşadığımız döviz krizinin, Bir finans ve reel sektör krizine dönmesi an meselesi. Devletin kur riski de çok yüksek. Hazine’nin, Eylül sonu itibariyle, Toplam döviz borcu 144 milyar dolar. Bunun 32 milyar doları, Yabancı parayla alınan iç borç. Ekonomi yazınında kendi vatandaşından, Yabancı parayla borçlanmaya “ilk günah” derler. Bu da Kayınpeder-Damat ikilisine nasip oldu.
Ama bu, bunların işlediği günahların Ne ilki, ne de sonuncusu… Eylül sonunda Hazine’nin, Merkez Bankasında tuttuğu döviz mevduatı, Yaklaşık 15 milyar dolar. Bunu, Hazine’nin 144 milyar dolarlık borcundan düşersek, Hazine’nin döviz açık pozisyonu, Yaklaşık 129 milyar dolar yapar. Eylül sonunda döviz kuru 8 lira 86 kuruştu. Şimdi 11 liranın üzerinde. Bu şekliyle Hazine’nin iki ayda, Kur farkından yazdığı zarar, Yaklaşık 282 milyar lira. Bu da elbette, Ya daha çok vergi, Ya da daha çok faiz ödemesi olarak, Millete fatura edilecek.
Gençlerin güzel bir benzetmesi var; “Beyin bir donanımdır. Herkeste bulunur. Ama akıl bir yazılımdır. Herkeste yoktur.” Çok doğru… Ne yazık ki; Erdoğan Şahsım Yönetiminin akılsızlıklarının faturası, Hep milletimize çıkıyor. Mecliste görüşülen 2022 bütçesi, Daha Genel Kurula gelmeden tarih oldu. Bütçede 2022 ortalama kur tahmini 9 lira 27 kuruş. Bugün dolar 11 lirayı geçti. Bu bütçenin artık ne faizi, ne de borcu tutar.
Bütçede öngörülen maaş artışları, Memuru da, emekliyi de enflasyona ezdirir. Öngörülen yatırımlar, mevcut ödeneklerle yapılamaz. Çiftçiye verilen destekler yetmez. Bu bütçe esnafı ayağa kaldırmaz. Bu bütçe sadece faiz lobilerini ve dolarla garanti verilen, Yandaş müteahhitleri sevindirir.
"O ANNEMİZ ŞİMDİ HAYATTA OLACAKTI"
İşte şimdiden Osmangazi Köprüsü’nün geçiş ücretinin, 500 lirayı bulacağı yazılıp, çizilmeye başladı bile… Ekonomide “iktisadi kar” aldığınız kararların, Örtük maliyetini de içerir. Ve çoğunlukla bu örtük maliyetler, Açık maliyetlerden çok daha yüksektir. Onun için kamu yatırımları planlanırken, İnce elenip, sık dokunur. Beş ölçülüp, bir biçilir. Erdoğan’ın milletin başına bela ettiği, Bu döviz garantili rant ihalelerinin örtük maliyetleri, Sebep oldukları devalüasyonla arşa çıktı. Devalüasyon yandaşı ve faiz lobilerini abad, Milleti ise perişan ediyor.
Eskişehir’de bir anne. SMA hastası çocuğunu yurt dışında tedavi ettirmek için Düzenlenen bağış kampanyasında, Yeterli para toplanamaması üzerine, Bunalıma girip yaşamına son verdi. Şimdi ne diyelim? Ne söyleyelim?
Oysa bu ülkenin kaynakları, yandaş için değil de, Millet için kullanılsaydı, SMA’lı yavrularımızın tedavileri için, Çok rahat kaynak bulunacak, Ve belki de o annemiz şimdi hayatta olacaktı.
"ERDOĞAN TÜM TERCİHLERİNİ YANDAŞLARI İÇİN YAPIYOR"
Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, Bir yanda dünyanın en pahalı arabalarının, En dolusunun alımında dünya şampiyonluğu, Diğer yanda sigorta borçlarını ödeyemediği için, Yapılandırma isteyen milyonlar. Bu taksimi kurt yapmaz, Kuzulara şah olsa…
Ekonomide yapılan bir tercih, Diğer bir tercihten vazgeçiştir. Erdoğan tüm tercihlerini yandaşları, Ve elin evlatları için yapıyor. Milletimiz, Erdoğan’ın ikinci tercihi bile olamıyor.
Erdoğan, 20 yıl önce iktidara geldiğinde, Kucağında tüm dünyada güven uyandıran bir program buldu. Sorunlu, batık bankalar sistemden ayıklanmış, Bankacılık sistemi güçlü bir hale getirilmişti. Yolsuzlukları engelleyecek çağdaş bir İhale Kanunu çıkarılmış, Merkez Bankası’na araç bağımsızlığı verilmişti.
Bir de üstüne bizim gibi ekonomilere, Tüm dünyadan ucuz kredi akmaya başlayınca, Ekonomi uzun bir süre otomatik pilotta, Rahat rahat ilerledi. Ama 2009’dan sonra, Uçak otomatik pilottan alındı. Hatalar da ardı ardına yapılmaya başlandı. 2009’da döviz geliri olmayan şirketlere, Dövizle borçlanma izni verildi. Şirketlerin döviz açık pozisyonu ve kur riski hızla arttı.
Biz, o zaman meclis kürsüsünden çok uyardık. “Aman buna dikkat edin, Şirketlerin açık pozisyonu başımıza bela olur” dedik. Aldığımız cevap, “Artık paradigmalar değişti” oldu. Bu tarihten sonra artan özel kesimin dövizle borçlanması, Ülkemizin en kırılgan ekonomiler arasında, İlk beşe girmesine neden oldu. Sermayenin yatırım iştahı yüksekken, Ülkelerin hataları çok umursanmaz.
Sermaye kârına bakıp, gözünü karartır, ülkeye akar. Dünyadaki yükselen piyasa ekonomileri, 2002’den 2013’e kadar, böyle bir dönemi yaşadı. Biz de yaşadık. “Bu fırsattan yararlanın, Ekonomiyi tahkim edin” dedik. “Türk Lirasının suni şekilde, Aşırı değerlenmesine izin vermeyin. Gelen paraları betona değil, Döviz kazandıracak yatırımlara yönlendirin. Ülkemizin rekabet gücünü törpülemeyin. Likidite bolken, döviz rezervlerini güçlendirin, Bu cari açığı sürdüremezsiniz” diye, Çok uyardık.
Bize “cari açık finanse edildiği sürece sorun değil” diye, Cevap verdiler. Erdoğan Şahsım Hükümetleri, Hep küresel risk iştahı bolken iş yaptı. İşler hep böyle gidecek sandı. Ama 2013’ten sonra küresel sermayenin, Seçiciliğinin arttığı, Artık doğru politikaları uygulayan ülkeleri tercih ettiği Yeni bir döneme girdik. Bu dönemde sermaye yanlış yapanı görüyor. Doğruları yapan ülkelere gidiyor. Hata yapma lüksü kalmadı. Ama Erdoğan bunun farkında değil. “Ne yapsam, ne söylesem, Sermaye buraya akmaya devam eder” diye düşünüyor.
Yaptığı hatalar nedeniyle sermaye kaçınca da, Daha çok hata yapıyor. Hızını alamayıp, sağa sola saldırıyor. Olan bitenden kendi dışında herkesi sorumlu tutuyor. Hayat pahalılığı mı var? Marketler sorumlu. 128 milyar dolar mı buharlaştı? Damat sorumlu. Faiz mi yüksek? Faiz lobileri sorumlu. Ekonomi berbat mı oldu? Dış güçler sorumlu. Erdoğan’ın yetkileri çok, sorumluluğu hiç yok. Memnuniyetler Erdoğan’a, şikâyetler hep başkasına. Hâlbuki bir sorunu çözmenin ön koşulu, Önce doğru teşhisten geçer. Doğru teşhis konmadan, doğru tedavi de olmaz.
Örneğin cari açık, önemli bir sorundur. Ve finansal kırılganlıklarımızı artırmaktadır. Ama cari açık parasal değil, yapısal bir sorundur. Yapısal sorunlara da parasal çözüm kalıcı olmaz. Cari açık Merkez Bankalarının değil, Hükümetlerin çözmesi gereken bir sorundur. Eğitimden, altyapıya, Teşvik mekanizmasından, sanayi politikasına, Farklı pek çok ekseni keser.
ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI
Tüm bu eksenleri kapsayan tutarlı bir plan, Gerçekçi bir strateji olmadan, Sadece faizle oynayarak cari açık sorunu çözülmez. Faizin de, enflasyonun da düşmesini en çok biz isteriz. Ama bu, suni şekilde faizi baskılayarak olmaz. Faizi düşürmek için reçete bellidir. Önce doğruları yapacaksınız, Riski azaltacaksınız, güveni artıracaksınız. Ekonomide kural olacak, kral olmayacak. Oyun içinde kural değişmeyecek.
Enflasyon hedefini hükümet, Merkez Bankasının da görüşünü alarak belirleyecek. Enflasyon hedefini tutturma, Merkez Bankasının görevi olacak. Banka elindeki araçları bu hedefi tutturmak için, Serbestçe kullanacak. Merkez Bankalarının en önemli sermayesi güvendir. Bankanın yöneticileri güven veren, Liyakatli şahsiyetler olmalıdır. Ancak güven ruh gibidir. Terk ettiği bedene geri dönmez. Artık ne Erdoğan’a ne de kadrolarına güven kalmıştır. Dolayısıyla faizin düşmesi için yapılacak ilk iş, Seçim sandığının ivedilikle milletin önüne gelmesidir.
Ülkenin yeni kurallarla, Yeni kurumlarla, Yeni kadrolarla teçhiz edilmesidir. CHP bunu gerçekleştirmeye hazırdır. Gelir gelmez ilk işimiz, Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığını sahip çıkacak, Liyakatli, güvenilir, saygın, itibarlı bir Başkanı, Atamak olacaktır. Ardından, Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistemle, Kuvvetler ayrılığını güçlendireceğiz. Can ve mal güvenliğini, Kişi hak ve hürriyetlerini güvence altına alacağız. Hukukun üstünlüğünü sağlayacağız. Böylece hem ekonomide öngörülebilirliği artıracağız. Hem de ülkede huzuru sağlayacağız.
Yolsuzlukla Mücadelenin yasal altyapısını güçlendireceğiz. Kamu İhale Yasasını, Uluslararası kabul görmüş normlara, Uygun hale getireceğiz. Kamu yatırımlarında etkinliği sağlayacağız. Kara parayla sonuna kadar mücadele edeceğiz. Sistematik vergi affı uygulamasına son vereceğiz. Herkesin vergisini rahat rahat ödeyeceği, Ekonomik ortamı sağlayacağız. Türk lirasının istikrarını sağlayacağız. Sermayenin bol olduğu dönemlerde, Döviz rezervlerimizi güçlendirme dâhil, Gerekli makro-ihtiyati tedbirleri uygulayacağız.
Kapsamlı bir kalkınma stratejisiyle cari açık meselesini Tüm boyutlarıyla ele alıp, çözeceğiz. Yeşil ve dijital ekonomideki dönüşümleri yakalayacağız. Ülkemizi bu alanlarda üst basamaklara çıkaracak adımları, Kararlılıkla atacağız. Tarımı ve sağlığı stratejik sektörler olarak tanımlayacağız. Bu sektörlerde kendi kendimize yeterlilik hedef olacak. Tüm dünya Refah 3.0’ı tartışırken, Bunun dışında kalamayız. Çokça kazanıp, hakça paylaşacağız.
Kimsenin büyüme sürecinin dışında kalmasına, İzin vermeyeceğiz. Kaynaklar yandaşa değil, millete gidecek. Ve elbette dağımıza, taşımıza, derelerimize sahip çıkacağız. Çevresel sürdürülebilirliği, Ve Paris İklim Anlaşması’ndan doğan, Uluslararası taahhütlerimiz çerçevesinde, Yeşil Enerjiye Dönüşüm Stratejisi’ni kararlılıkla uygulayacağız.
Biz ne yapacağımızı biliyoruz. Ülkemizi Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına taşımaya hazırız. Daha önce bu ülkeyi krizlerden çıkarmış, Tecrübeli kadrolara sahibiz. Artık yapılacak bellidir. Seçim, Seçim, Seçim. Herkes bu saatten sonra, Seçim talebini en güçlü şekilde dillendirmelidir.
Milletimiz herkesin ne yaptığını gördü. Notunu da verdi. Şimdi kararını tebliğ etmek için, Sandığı dört gözle bekliyor. Sandık geldiğinde de, Erdoğan Şahsım Hükümetine ve koalisyonun küçük ortağına tasdiknamesini verecek. Hepsini evlerine gönderecek.