
Eğitim Sen, Cağaloğlu Anadolu Lisesi önünde bir açıklama yaparak proje okul uygulamaları ve atamalarına tepki gösterdi. Orak açıklamada "Proje okulları uygulaması derhal sonlandırılmalıdır! Bu okullara yönelik yönetmelik geri çekilmeli, yapılan atamalar iptal edilerek liyakat esaslı ve şeffaf bir biçimde yeniden düzenlenmelidir. Öğretmenlerin isteği dışında hiçbir atama (re’sen atama dahil) gerçekleştirilmemelidir! Eğitimde adaletin ve eşitliğin sağlanması için, kıdem, deneyim ve mesleki yeterlilik esas alınmalıdır." denildi.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın proje okul atamalarına tepkiler devam ediyor. Cağaloğlu Anadolu Lisesi önünde bir açıklama yapan Eğitim Sen temsilcileri proje okul uygulamaları ve atamalarına tepki gösterdi. Eylem sırasında bir konuşma yapan KESK Eş Başkanı Ayfer Koçak, "AKP iktidarının özellikle son on beş yıl boyunca eğitim alanında yürüttüğü politikaların tamamını incelediğimizde bir politik süreç yürüttüler ama bu süreci yürütürken eğitimle ilgisi olmayan bir yöntem uyguladılar. Evet çok net ifade etmişlerdi. Biz bu ülkeyi bir şirket gibi yöneteceğiz demişlerdi. Maalesef eğitime de bir şirket anlayışıyla yaklaştılar ve maalesef eğitimi bir şirketin projelerine teslim ettiler." dedi.
"Öğretmenler sizin projeniz değil! Sürgüne hayır!" pankartının açıldığı eylemde Bengü Şahin tarafından okunan ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"2014 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı tarafından yalnızca 44 okulda başlatılan “proje okulları” uygulaması, bugün itibariyle 2318 kuruma ulaşmıştır. Ancak bu genişleme, nitelikli eğitimi geliştirmek yerine, eğitim sistemine keyfilik ve eşitsizlik getiren bir yapı doğurmuştur. Bugün proje okulları; öğretmenlerin haklarının gasp edildiği, liyakatin yok sayıldığı ve siyasi kadrolaşmanın açıkça hayata geçirildiği bir alan haline gelmiştir.
"LİYAKAT DEĞİL, TAKDİR ESAS ALINIYOR''
Bakanlık, proje okullarına öğretmen ve yönetici atamalarını; kıdem, hizmet puanı, mesleki yeterlilik gibi objektif ve şeffaf kriterler olmaksızın gerçekleştirmektedir. Bu atamalar çoğu zaman okul müdürlerinin ya da üst düzey yöneticilerin inisiyatifine bırakılmakta, mülakat gibi denetime kapalı yöntemlerle yapılmaktadır. Yandaş sendikalara mensup kişilere tanınan ayrıcalıklar, süreci adeta bir siyasi kadrolaşma aracına dönüştürmüştür. 2025 yılı atamaları da bu çarpık tabloyu değiştirmemiş; binlerce öğretmen, hak ettikleri halde 'bakanlık takdiri' gerekçesiyle proje okullarına atanamamıştır.
Bakanlık geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, norm kadro değişiklikleri nedeniyle resen atama sürecinin geçici olarak durdurulduğunu duyurmuştur. Ancak bu durum yalnızca bir ertelemedir, kalıcı bir çözüm değildir. Ağustos-Eylül döneminde normlar yeniden belirlenecek ve re’sen atama süreci yeniden işletilecektir. Bu gelişme, proje okullarında görev yapan ve atanamayan öğretmenlerin mağduriyetini ortadan kaldırmamakta; aksine 27 Haziran itibariyle bu öğretmenlerin görevlerinden ilişiklerinin kesilmesine yol açmaktadır.
Proje okulları uygulaması, öğretmenlerin tercih, görev güvencesi ve mesleki itibarına açık bir saldırıdır. Eğitimde uzun süredir yaşanan piyasacı dönüşüm, öğretmen emeğini değersizleştiren, öğrenciyi müşteri gören çarpık anlayışın ürünüdür. Norm fazlası öğretmenlerin sürekli re’sen atama tehdidiyle karşı karşıya bırakılması da bu anlayışın en somut göstergesidir."
"ŞEFFAF BİR BİÇİMDE YENİDEN DÜZENLENMELİ''
Eğitim Sen açıklamasında talepler ise şöyle sıralandı:
"Proje okulları uygulaması derhal sonlandırılmalıdır! Bu okullara yönelik yönetmelik geri çekilmeli, yapılan atamalar iptal edilerek liyakat esaslı ve şeffaf bir biçimde yeniden düzenlenmelidir. Öğretmenlerin isteği dışında hiçbir atama (re’sen atama dahil) gerçekleştirilmemelidir! Eğitimde adaletin ve eşitliğin sağlanması için, kıdem, deneyim ve mesleki yeterlilik esas alınmalıdır. Öğrencilerin nitelikli eğitim alma hakkı, öğretmenlerin güvenceli çalışma hakkı güvence altına alınmalıdır.
Bu süreçte, özellikle proje okullarında çalışan öğretmenlerin hak kayıplarına karşı birlikte hareket etmeleri; örgütsel ve hukuki mücadeleyi büyütmeleri büyük önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, emekçilerin en büyük gücü dayanışma ve örgütlü mücadeledir. Buradan Milli Eğitim Bakanlığı’na ve siyasi iktidara sesleniyoruz:Emeğe saygı gösterin! Liyakate, adalete ve eğitimin toplumsal niteliğine sahip çıkın! Bu düzeni kabul etmiyoruz, birlikte değiştireceğiz!"