Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Gazikültür A.Ş., Prof. Dr. İ. Hakkı Aksoyak tarafından kaleme alınan “Zuhurat- 19. Yüzyılda Antep’te Tasavvufi Hayat” adlı kitabı ilim dünyasına sundu.
Kitapla ilgili olarak Gazikültür A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, Zuhurat-19. Yüzyılda Antep’te Tasavvufi Hayat adlı kitabın 256 sayfalık ve Gazikültür A.Ş.’nin 12. yayını olarak okuyucuyla buluştuduğunu söyledi. Yakar, eserin Zeugma Müzesi ile Arkeoloji Müzesi mağazalarında ve Türkiye genelinde satışa sunulduğunu belirtti.
Süleymaniye Kütüphanesi Tercüman Gazetesi Türkçe Yazmalar bölümünde Menâkıb-ı Hüseyin Hüsnü Bey veya diğer adıyla Zuhûrât-ı İhvân ismiyle kaydedilen eser, Mevlevi Hafız Vehbi Dede tarafından derlendi.
Yakar kitap ile ilgili şu bilgileri verdi:
“Eserin başındaki mukaddimeden anlaşıldığına göre, Halvetî Şeyhi Hüseyin Hüsnü Bey, 1295–1878 senesinde Antep’e gelmiş, Antep’te 5 yıl 4 ay kaldıktan sonra vefat etmiştir. Bir tasavvuf şeyhi olan Hüseyin Hüsnü Bey’in kerametlerine delil olan rüyalar, Hafız Vehbi Dede tarafından toplanmış ve yazıya aktarılmıştır. Osmanlı Türkçesiyle yazılan ve toplam 601 sayfa-dan oluşan eserde, Hüseyin Hüsnü Bey’i tanıyan veya sevip sayan çoğu Antepli olan kişilerce rabıta veya rüya âleminde görülen 250 civarında zuhurat var.”
Zuhuratlarda kişinin memleketi, mesleği, akrabalıklarına ait bilgilerin yanı sıra Antep’teki cami, kale, çarşı ve köylerin adları da sık sık geçtiğini anımsatan Yakar, “Menâkıpname yazarı Hâfız Vehbî Dede bir Mevlevi dervişidir. 1854’te Tırnova’da dünyaya gelmiş. 20 yaşında Gelibolu Mevlevîhanesi’nde ikrar vermiş ve çile doldurmuştur. Sonra Şeyh Azmi Efendi (öl.1311/1893-1894) zamanında Kahire Mevlevîhanesi’nde; 1896’da ise Âmil Çelebi’nin (öl.1920) şeyhliği zamanında Halep Mevlevîhanesi’nde bulunmuştur. 1919-1925 yıllarında Üsküdar Mevlevîhanesi’nde şeyh Ahmed Remzi Efendi’nin şeyhliğinde türbedar ve imamlık yapmıştır” diye konuştu.
Menâkıp’ta geçen kişilerin çoğunun Antepli olduğunu vurgulayan Yakar, “Kişilerin meslekleri ve Antep’in hangi mahallesinde yaşadıkları hakkında da bilgi verilmiştir. Bu bilgilerden Antep’te sıradan bir vatandaştan, tanınmış kişilere kadar pek çok kişiye eserde yer verildiğini görmek mümkündür. Antep’in en tanınış kişilerinden Hasırcızâde Ahmet Ağa da Menâkıp’ta ismi geçen şahıslardandır. Hasırcızâde’nin damadı Abdullah Efendi’nin de bir zuhuratı bulunmaktadır. Antep şairlerinden Aydî Baba da Menakıp’ta geçer. Bu kişilerin meslekleri de belirtilir. Metinde bakkal, balcı, binbaşı, duvarcı, dülger, hattat, hoca, imam, kebapçı, kavaf, kirişçi, tenekeci, mevlevî dedesi, müezzin, sıraç, şeyh, tabur kâtibi, tüccar, türbedar ve yüzbaşı olmak üzere toplumun her kesiminden insandan söz ediliyor” dedi.
Menâkıp’taki mekânlar da şahıslar kısmındaki gibi iki gruba ayrılarak incelenebileceğini aktaran Yakar, “İlk gruptakiler bizzat yaşanılan yerlerdir. İkinci gruptakiler kutsal mekânlardır. Sözü edilen mekânlar, çoğunlukla Antep olmak üzere Halep ve İstanbul’da bulunmaktadır. Mekânlar içinde en çok camilerin, özellikle Antep camilerinin isimleri geçmektedir. İlk zuhurat, 12 Ocak 1884, son zuhurat 14 Ekim 1885 tarihlidir. Eserin başındaki mukaddime kısmında Hüseyin Hüsnü Bey’in 1295 /1878 senesinin sonunda Gaziantep’e gittiği ve 5 sene 4 ay kaldıktan sonra öldüğü yazılıdır. Son zuhurat, 14 Ekim 1885 tarihlidir. Hafız Vehbî Dede, zuhuratı topladığı 1884-1885 yıllarında Hüseyin Hüsnü Bey ile samimi olmalıdır. Muhtemelen de bu yakınlık Hüseyin Hüsnü Bey’in 1883 yılında ölümüne kadar devam etmiştir” ifadelerini kullandı.
Halil İbrahim Yakar, metinde Halveti, Kadiri, Mevlevi, Nakş ve Rifaiye ekollerinden söz edildiğini, en çok da Mevlevîlik vurgusu yapıldığını sözlerine ekledi.