Tıp teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler pek çok hastalığın tanı ve tedavisinde “olmaz” denileni mümkün kılıyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Suat Dede, ileri teknolojik yöntemlerden olan mikrolaparoskopinin özellikle kadın hastalıklarında geleceğin cerrahi tedavi yöntemi olacağını belirterek “Yara izini neredeyse yok denilecek kadar küçük hale getiren mikrolaparoskopi, hem estetik açıdan önemli kazanımlar sağlıyor hem de etkin bir tanı ve tedavi yöntemi olarak kullanılabiliyor” diyor.
Miyomdan çikolata kistlerine, idrar kaçırmadan kadın kanserlerine dek birçok hastalığın tedavisinde son yıllarda “kapalı ameliyat” olarak bilinen laparoskopi yöntemi ön plana çıkıyor. Üstelik tıp teknolojisindeki hızlı gelişme, laparoskopinin de ötesine geçilmesini sağladı. Artık mikrolaparoskopi var! Son 5 yıldır giderek daha yaygın olarak kullanılan mikrolaparoskopi yöntemindeki cerrahi aletler, standart laparoskopiden çok daha minik ama çok daha işlevsel olmasıyla dikkat çekiyor. Öyle ki, standart laparoskopide kullanılan 5-12 milimetre çapındaki cerrahi aletler mikrolaparoskopide sadece 2 milimetreye iniyor. Bu da neredeyse bir kürdan çapının inceliğinde yara izi anlamına geliyor.
Özellikle kozmetik açıdan yara izinin yok denecek kadar az olmasıyla dikkat çeken bu yöntem hakkında bilgi veren Acıbadem Maslak Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Suat Dede günümüzde jinekolojik hastalıkların mikrolaparoskopi yöntemi sayesinde başarıyla ameliyat edilebildiğini söyleyerek sözlerine şöyle devam ediyor: “Üstelik bu yöntem sayesinde artık ameliyattan birkaç hafta sonra yara izleri tamamen fark edilmeyecek hale geliyor, hatta bazı durumlarda dikiş bile gerekmiyor. Yara izinin neredeyse yok denecek kadar az olmasını sağlayan mikrolaparoskopi sadece estetik açıdan değil, aynı zamanda etkin bir tanı ve tedavi yöntemi olmasıyla da öne çıkıyor.”
Kendi küçük işlevi büyük bu aletler hastaya çok önemli kazanımlar sağlıyor. Açık cerrahinin aksine kan kaybı ve operasyon sonrası ağrı minimum seviyede olurken, hayati risk azalıyor, kesi yerlerinden olası bir fıtık gelişimi neredeyse hiç olmuyor, iyileşme çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Prof. Dr. Suat Dede, özellikle kadın hastaların kozmetik açıdan yara izi kalması, kariyer hedefli çalışan kadınların ise kısa sürede toparlanarak işe başlama konularında kaygılandıklarını belirtiyor. Laparoskopik yöntemler sayesinde hastanın 1-2 gün gibi kısa sürede toparlandığını söyleyen Prof. Dr. Suat Dede “Tıp teknolojisinin gelişimiyle hastalar için yeni bir kazanım olan mikrolaparoskopi; kronik kasık ağrısı, endometriozis ve çikolata kistleri, karın içi yapışıklıklar, yumurtalık kistleri, karın içi iltihabi hastalıklar, dış gebelik, yumurtalıkların kendi etrafında dönmesi gibi birçok kadın hastalığında başarıyla kullanılıyor. Ayrıca infertilite (kısırlık) sorununun belirlenmesi ve tedavisi, hamilelik planı olmayan kadınlarda tüplerin bağlanması, miyomların tedavisi, rahim alınması ve rahim ve vajina sarkması ile idrar kaçırma problemlerinin giderilmesinde de mikrolaparoskopi etkin bir yöntem olarak dikkat çekiyor. Buna karşın hastaya en uygun cerrahi yöntemini doğru belirlemek çok önemli. Çünkü bazı hastaların bu yöntemlere uygun olmaması nedeniyle açık ameliyat olmaları gerekebiliyor” diyor.