Burdur denince herkesin aklına askeriye gelir. Bir yakını askere gidenin ilk durağıydı belki Burdur. Bedelli askerliğin başladığı dönemde herkesin gittiği veya Antalya’ya tatile gelmişseniz Pamukkale’ye gitmek ya da başka yerlere gitmek için geçilen yer. Oysa adını Türkmen boylarının kullandığı, “Burada Dur”dan alıyor Burdur. Ünlü edebiyatçı Fakir Baykurt’un da memleketi.
Birçok kişi Salda Gölü ile duydu Burdur’u. Ancak içinde binlerce yıllık antik kentleri tarihi, mağaraları, gölleri barındırıyor. Bildiğimiz göller yöresi burası, dokuz göle ev sahipliği yapıyor. Burdur aslında Baltık ülkeleri Litvanya ve Letonya’yı andırıyor, hem alabildiğine yeşil hem uçsuz bucaksız mavi.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Turizm Yüzyılı projesi kapsamında kültür turizminin yanı sıra spor ve gastronomi turizmi gibi alanlarda da çalışmalar yaparak gizli kalmış illeri turizme kazandırmayı amaçlıyor. İlk durak Burdur oldu. Projeyle Burdur’dan geçenlere “gitme burda kal” denilecek. Projeyle Salda Gölü üzerinde balon turizmi de başladı. Göl, Türkiye’nin koruma altına alınan nadide yerlerinden. Bembeyaz kumu ve cam berraklığındaki turkuvaz suyuyla Türkiye’nin Maldivler’i olarak da biliniyor. Yalnzıca Salda için Burdur’da durmayacaksınız. Tarihe merakınız varsa tam olmak istediğiniz yerdesiniz.
AŞKLARIN KENTİ
Burdur’da görmeniz gereken yerlerin başında Sagalassos antik kenti geliyor. Fransız gezgin Paul Lucas tarafından 1706’da keşfedilen Sagalassos, Roma döneminde Pisidya’nın en önemli kenti olarak gösteriliyor. Anadolu halkları Tanrılara daha yakın olmak için belki de kentlerini en yüksek tepelere kurmuşlardır. 1600 metre rakımda kendinizi bir kral veya bir kraliçe gibi hissedeceğiniz ve yüzyıllar devirmiş taşları arasında efsunlu bir tarih yolculuğuna çıkacağınız Sagalassos’a Antoninler Çeşmesi’nden dolayı aşkların kenti diyenler de var. Rivayete göre bu çeşmeden su içenler aşkı buluyor. Antik tiyatroya giden yolda yer alan Helenistik Çeşme’den akan suyun insanı 10 yaş gençleştirdiğine inanılıyor.
GLADYATÖRLERLERİN MEKÂNI
Kibyra antik kenti, Burdur’un Gölhisar ilçesinde birbirinden derin yarlarla ayrılan hâkim üç tepelik üzerinde yer alıyor. Kentin henüz yüzde üçü gün yüzüne çıkarılmış. Gladyatörler ve olimpiyatlar kenti olarak da bilinen Kibyra antik kentine girerken solda muhteşem bir anıtsal kapı ile antik çağ Anadolu’sunun 12-13 bin kişi kapasitesi ile en görkemli stadyumu bulunuyor. Kente girişte tarihi hamamla karşılaşıyorsunuz. O dönemde kente gelenler salgın hastalıklar yüzünden duş almadan içeriye giremiyormuş.
Kibyra özellikle meclis binasının tam merkezinde bulunan kırmızı, yeşil ve beyaz mermerden yapılmış, yılanlardan oluşan saçları ve insanları taşa çeviren bakışlarıyla bilinen Medusa Mozaiği ile ünlü. Kibyra antik kentinin en önemli noktalarından biri 2 bin yıllık anıtsal çeşme. Çeşme, Roma döneminde, milattan sonra 23 yılında Kibyra’da meydana gelen büyük deprem sonrasında kentin yeniden planlanıp kurulduğu bir aşamada inşa edilmiş. Daire biçiminde iki havuzdan kentin dört farklı yönüne su dağıtımı sağlanıyor.
Kibyra ise 2016 yılında UNESCO’nun Dünya Geçici Miras Listesi’ne girdi. Şehrin diğer gezilecek yerleri arasında İnsuyu Mağarası, Karacaören Baraj Gölü, Burdur Gölü yer alıyor. Ve en önemlisi şehirlerin hafızası olan arkeoloji müzeleri... Burdur Arkeoloji Müzesi 60 binin üzerinden eseri bünyesinde barındırıyor. Aynı zamanda Kibyra ve Sagalassos antik kentlerinde gerçekleşen çalışmaların sonuçlarını sergiliyor.
