İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, depreme hazırlık için kaybedilecek zaman bulunmadığını belirterek, “Öncelikle yeni yapı stoklarında gerekli düzenlemeler yapılmalı. Mevcut koşullarda yerinde dönüşüm modelinin işlemiyor. Yerinde dönüşümü hayata geçirecek kararların acilen alınması gerekiyor. Ayrıca güçlendirilmesi mümkün olan binalara güçlendirme ruhsatı verilmeli” dedi.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “Deprem ve Depremin İnşaat Sektörüne Etkileri” konulu çalıştayda konuşan İMO Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, deprem sonrası yaraların kısa sürede sarılması ve kentin depreme dirençli hale getirilmesi için önemli tespit ve önerilerde bulundu.
14 BİN AĞIR, 7 BİN ORTA HASARLI BİNAMIZ VAR
Deprem sonrası süreçte yaptığı açıklamalar, tespitler ve önerilerle sürece yön veren İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonundaki çalıştaydaki konuşması ile de dikkatleri üzerinde topladı. Depremin üzerinden yaklaşık 15 aylık bir süre geçtiğini belirten İMO Şube Başkanı Güçyetmez, “Deprem yaklaşık 15 milyonluk bir nüfusu etkiledi. 50 Binin üzerinde can kaybımız oldu. Afad verilerine göre Türkiye’de 217 bin 670 acil yıkılması gereken ve ağır hasarlı bina ortaya çıktı. Gaziantep ölçeğinde ise 14 bin civarında ağır hasarlı, 7 bin civarında da orta hasarlı binamız var” dedi.
DEPREMLERE HAZIRLIKLI DEĞİLİZ
Başkan Güçyetmez, depremlerin afetlere dönüşmesini önleyecek tedbirlerin geciktirilmemesi gerektiğini belirterek, “Öncelikle şu soruyu sormamız gerekiyor; Gaziantep olarak yarın meydana gelebilecek bir depreme hazır mıyız? Sorunun cevabı çok net; Hazır değiliz. Deprem öncesi de hazırlıklı değildik. Maalesef deprem ülkemizde on yıllık periyotlar halinde büyük yıkımlara neden oluyor, sonrasında da yeni depreme kadar unutuluyor. Deprem bir doğa olayıdır. Afet ise doğa olayının yarattığı olumsuz sonuçlardır. Biz depremlerin afetlere dönüşmesini önleyecek tedbirleri bir an önce almalıyız” şeklinde konuştu.
VATANDAŞ ÇARESİZ ŞEKİLDE BEKLİYOR
“Yerel yönetim seçimlerimiz kısa süre önce gerçekleşti. Belediye başkanlarımızın omuzlarında çok ağır bir yük var. Gerçekten çok zorlu bir süreç. Parti ayrımı yapmaksızın bu sorunu hep birlikte çözmemiz gerekiyor. Çünkü bu şehir hepimizin. Depremin üzerinden yaklaşık 15 ay geçti. Gelinen noktada vatandaş çaresiz. Çünkü barınma sorunu had safhada. Birleşmiş Milletler raporlarına göre 6 Şubat depremlerinin ardından deprem bölgesinde yaşayan 11 ilden yaklaşık olarak 2 milyon 650 bin kişi yaşadığı yerden başka il ve ilçelere göç etmek durumunda kaldı. Bu çok büyük bir rakamdır. Düşünün yaklaşık 2,5 milyonluk bir nüfus yaşadığı yeri terk ederek, göç etmek zorunda kalıyor. Depremin yarattığı sosyolojik sıkıntılara karşı da önlem alınması gerekmektedir.
DEPREMİN ETKİLERİ ON YILLARCA SÜRECEK
Depremin etkilerini sadece can ve mal kayıpları olarak görmemek gerek. Yaraların sarılması, vatandaşların maddi kayıplarının karşılanması elbette önemlidir. Ancak depremin on yıllarca devam edecek sosyolojik ve psikolojik etkilerini de unutmamak gerekir. Var olan ekonomik sıkıntılarla depremin olumsuz etkileri birleştiğinde vatandaş için hayat daha da zorlaşıyor. Zaten var olan ekonomik sıkıntı içerisinde kaybolan toplum hafızası mutsuzluk umutsuzluk hali intihar vakalarındaki artışları da etkiliyor.
YERİNDE DÖNÜŞÜM ÇOK ÖNEMLİ
Şu konuda net olmamız gerek; Biz yaşadığımız şehir olan Gaziantep’i depreme dirençli bir kent haline getirmek istiyor muyuz? Bu konuda kararlı mıyız? Öncelikle yeni yapı stoklarında geçmişteki hataların tekrarlanmaması için gerekli düzenlemeler yapılmalı. Bu konuda önemli çalışmalar yapılıyor. Şehrimizin bir an önce depreme dayanıklı yapı stoklarına ulaşması gerekmektedir. Yerinde dönüşüm modeli şu ana kadar uygulamada dönüşmedi. Bunun için yerinde dönüşüm modelinin teşvik edici unsurların hayata geçirilmesi elzemdir. Bunun için de yerellere yetki verilmelidir. Şu andaki 750 bin lira teşvik ve 750 bin lira kredi desteği ile sorun çözülmüyor. Çünkü vatandaşın alım gücü iyice düşmüş durumda. Zaten depremzede olan vatandaşlarımızın mağduriyeti her gün artmaktadır. Yerinde dönüşüm modeli için belirlenen hibe ve teşvik miktarları var olan mevcut koşullarda ve şartlarda yerinde dönüşüm modelini tıkamaktadır.
Belediye meclislerinde yerinde dönüşüm modeli için aşağıdaki maddeler onaylanmalıdır; Deprem sonrasında yıkılan veya yıkım ruhsatı alarak yeniden yapılaşmak isteyen konut alanı olarak planlanmış parsellerde; 1) Parsellerde konsol yapılmaması şartıyla, Taban Alan Katsayısı (TAKS) 0,45 olarak uygulanabilir. 2) Mevcut imar planı ve plan notları ile yürürlükte olan kat yüksekliklerine (+2) kat ilave edilerek yapı ruhsatı alınabilir.3) Bu parsellerde “Yeşil Balkon Kullanımı” uygulanabilir. 4) Blok boyu ve blok derinliğinde Planlı alanlar İmar Yönetmeliği hükümleri uygulanacaktır.
Bu maddeler yerinde dönüşüm modelini hızlandırıcı bir etki yaratacaktır. Ayrıca yıkılmış ve/veya yıkılacak olan ağır ve orta hasarlı binaların yerinde dönüşümünde inşaat emsaline 1.20 artırım uygulanması da yerinde dönüşümü teşvik edici bir karar olacaktır. Bunun dışında yerinde dönüşüm modellerinde inşaat sektörünün maliyetlerini düşürücü ek tedbirler düşünülmeli, örneğin KDV oranlarının düşürülmesi gibi vergi yükümlülükleri de azaltılmalıdır.
İNSANLAR EVİNE DÖNECEĞİ GÜNÜ BEKLİYOR
Yerinde dönüşümü gerçekleştirmek zorundayız. Çünkü Karşıyaka’yı, Düztepe’yi ya da diğer semtleri en iyi yerel yöneticilerimiz bilir. Bu nedenle yerele yetki verilmeli. Devletin yerinde dönüşüm için parası yok deniliyor. Devletin parası yoksa farklı ek tedbirler uygulamaya konulmalı. Depremzede vatandaşların önemli bölümü halen hayatını köylerde, yakınlarının yanında ya da bağ evlerinde sürdürüyor. Yerinde dönüşümün bir an önce hayata geçirilerek bu insanların evlerine dönmeleri sağlanmalı.
MAALESEF “HORMONLU BİNALAR” DİYE BİR SORUNUMUZ VAR
Bizim önemli bir sorunumuz da, hormonlu binalarla ilgilidir. Hormonlu binalar maalesef bir gerçeğimizdir. Bu binaların fiili hali ile resmi projelerdeki durumları birbirinden farklıdır. Ruhsatı alınmış iskanı alınmış binalar bunlar.Orta hasarlı olup ta binasını güçlendirmek isteyen vatandaşlar yapılarını güçlendirmelidir. Belediyeler Hormonlu bina diye ruhsat vermiyor. Zaten yapılan yetkin mühendislik hizmetlerinde performans analizlerinde yerinde röleve alınıyor yani mevcut hormonlu duruma göre analizler gerçekleşiyor. Burada yetkin mühendisler tarafından güçlendirebilir raporu sunulan binalara güçlendirme ruhsatlarının verilmesi gerekiyor. Bilime ve tekniğe aykırı olmakla birlikte orta hasarlıların tamamını yıkacağız demek milli servet noktasında da kabul edilebilir olmuyor.
BELEDİYELER YAPI ENVANTERİ PROTOKOLÜ YAPMALI
Büyükşehir, Şahinbey ve Şehitkamil belediyelerimizden bir beklentimiz var; Belediyelerimiz arasında yapı envanteri protokolü yapılmalı. Ve öncelikle şehrimizdeki yapı stoku ortaya çıkarılmalı. Bunu çok önemsiyoruz. Biz İnşaat Mühendisleri Odası olarak bu çalışmaya her türlü desteği vermeye hazırız. Bina envanter çalışmaları sonucu riskli alanlar belirlenerek devamında da kentsel dönüşüm alanları oluşturulmalı, güçlendirilmeye uygun olmayan yapı stokları bölgesel olarak tanımlanmalıdır. Depreme hazırlık için yapılması gerekenleri üç maddede özetleyebiliriz; Öncelikle yeni yapı stoklarında gerekli önlemler alınmalı. Yerinde dönüşüm modeli hızlandırılmalı ve güçlendirilmesi mümkün olan binalar güçlendirilerek yapı stoklarına kazandırılmalıdır.
NELER YAPILMALI?
Öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlerini gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen bir anlayışa ihtiyaç vardır. Afetlere hazırlık çalışmaları kaynak ve zaman gerektiren uzun soluklu çalışmalardır. Dolayısıyla gerek merkezi, gerekse yerel yöneticilerin esnetip gevşetemeyeceği yasal düzenlemeler yapılmalı, kaynakların doğru ve yerinde kullanımı için önlemler alınmalı, aksine davranışların hukuki ve cezai yaptırımları olmalıdır. Rant odaklı imar düzeni ile yapılaşmada kuralsızlığın ve cezasızlığın hakim olması kaçak yapılaşmanın önünü açmakta bunun sonucunda da imar afları zorunlu hale gelmektedir. Unutulmamalıdır ki, yozlaşma kültürü büyükten başlayıp küçüğe doğru yayılmaktadır. Sermaye gruplarının, “güçlü” kesimlerin inşaatlarına göz yumup tam tersine özel düzenlemelerle hukukileştirmeye çalışılması toplumun geneline emsal teşkil etmektedir. İmarda kural kuraldır. Merkezi ya da yerel siyasi/iktisadi aktörlerin çıkarlarına göre delinmemelidir. Ülkedeki riskli yapı stoku belirlenmeli, yapı envanteri çıkarılarak belirli bir risk sırası ile tüm binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi zorunlu hale getirilmelidir. Kentsel dönüşümde kamu yararı gözetilmeli, rant odaklı kentsel dönüşüm anlayışı terk edilmelidir. Dönüşüm sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınmalıdır. Depreme hazırlık çalışmalarına ilgili tüm kurum ve kuruluşlar katkı sunmalı ve ortak akılla hareket edilmelidir.”