Gündem

İklim değişikliği ile mücadelede karamsarlık yerine çözüm odaklılığı merkeze almak

Yuvam Dünya kurucusu ve Akko Marka Yönetim Kurulu Üyesi Kıvılcım Kocabıyık ile iklim duyarlısı olarak bireysel yolculuğunu ve iklim mücadelesini konuştuk.

İklim değişikliği ile mücadelede karamsarlık yerine çözüm odaklılığı merkeze almak
27-11-2024 07:38

Kişisel olarak iklim değişikliği konusundaki duyarlılığınız nasıl başladı?

Doğayı yakından tanıyarak büyüdüm. Ailemin sivil toplum alanındaki çalışmalarıyla da aslında çevresel ve toplumsal sorunlar çocukluğumdan beri hayatımın bir parçası oldu. İklim krizine yönelik çalışmalarım tarımla uğraştığım dönemde başladı. Süreç içerisinde iklim krizinin etkilerini ilk elden deneyimledim. Aynı zamanda bu dönemde anne oldum, bununla birlikte aslında konuya dair her birimizin ne kadar fazla bilgi sahibi olması ve çözümler için kolektif olarak harekete geçmemiz gerektiğini derinden hissettim.

Yuvam Dünya’ya dönmek isterim. Yuvam Dünya fikri nasıl ortaya çıktı?

İklim krizi disiplinler arası ve karmaşık bir sorun, bu nedenle dilde de adalet sağlamamız, karamsarlık yerine çözüm odaklılığı merkeze almamız bu krizle hep birlikte mücadele edebilmemiz şart. Yuvam Dünya da tam bu noktadan doğdu. İklim krizinin hikâyesini eğitimlerle, bilimsel çalışmalarla, özel sektörün dönüşümüyle, ihtiyacımız olan bilgileri güncel olarak sunabilecek yayınlarla ve toplumun kalbine ulaşacak etki projeleriyle aktarmak üzere Yuvam Dünya’yı kurduk. Çalışmalarımızı bilimsel hikâye anlatıcılığı yöntemleriyle örüyoruz. Yeni nesil bir dernek olarak iletişimcilerden iş insanlarının, sivil toplum gönüllülerin, sporcular, sanatçılar ve bilim insanlarının yer aldığı köklü projelerle yaklaşık 5 yıldır faaliyet gösteriyoruz.

İKLİM KRİZİ SAĞLIK KRİZİ

Yuvam Dünya olarak birçok etki yaratan proje yapıyorsunuz. Peki sizi en çok heyecanlandıran projeniz hangisi?

Her bir projemiz çok heyecanlı. Bu heyecanı hissettiğimiz, hikâyeyi değiştirebilecek etkisi çok yüksek projeler gerçekleştiriyoruz. Son zamanlarda üzerinde çok çalıştığımız İklim Kliniği Projesi’ni örnek verebilirim. İklim krizi aynı zamanda bir sağlık krizi. Gezegenimize ve sağlığımıza yönelik bu farkındalık ile sağlık sistemlerimizde iklim direncini artırmak amacıyla 2023 yılı başında Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri ve sağlık kuruluşları ile işbirliği içinde Yuvam Dünya Derneği olarak bu projeyi başlattık. Ulusal sağlık politikasını iklim krizi ile uyumlu halde yeniden şekillenmesine destek vererek, sağlık sistemlerinin karbon ayak izini azaltmaya ve direncini artırmaya katkıda bulunmak için çalışıyoruz.

Ebeveyn olarak çocuklarınızla iklim değişikliğini nasıl konuşuyorsunuz? Bu konuda davranış değişikliği yaratacak beraber yaptığınız aktiviteler nelerdir?

Öncelikle doğada çok zaman geçiriyoruz. Çok küçük yaşlardan itibaren çocuklarımla doğa ve kuş gözlemi yapmaya başladık. Her mevsimi doğada yaşamaya özen gösteriyoruz. Bu konularda çokça okuyoruz, üzerinde sohbet ediyoruz. Her çocuk gibi tohumlardan dinozorlara zaten doğal bir merakla doğaya, hayvanlara, bitkilere olan bitene ilgi duyuyorlardı. Zaman geçtikçe ve büyüdükçe gözlemlerimiz sırasında değişenleri de fark etmeye başladılar. İlerleyen yaşlarıyla da birlikte fark ettikleri üzerine notlar tutuyorlar, doğadaki bozulmaları gözlemledikçe iklim değişikliği üzerine sıkça konuşuyoruz. Yalnızca konuşarak değil günlük hayatımızdaki dönüşümü de beraber gerçekleştiriyoruz. Çocuklarımın hem doğayla bağ kurmalarını hem de çözüm odaklı düşünmelerini desteklemeye çalışıyorum.

DOĞADA ZAMAN GEÇİRMEK

Kuş gözlemi ile ilgileniyorsunuz. Bu ilginiz size neler kattı?

Kuş gözlemi benim için bir tür meditasyon. Sadece kuşları izlemek değil onların yaşam döngülerini anlamaya çalışmak da oldukça keyifli. Minik bir kuşun yuva kurma çabası, yavrusunu büyütmek için verdiği uğraş ya da göç sırasında kat ettikleri uzun yollar... Hepsini izledikçe doğanın ne kadar etkileyici olduğunu yeniden fark ediyorsunuz. Bu gözlemler, insanın kendi hayatına da farklı bir bakış açısı kazandırıyor.

ADİL BİR GEÇİŞ SÜRECİ

Türkiye’nin iklim değişikliğinde konusunda odaklanması gereken en acil üç mesele nedir?

Sadece Türkiye için değil ama özellikle iklim krizinin etkilerinin daha güçlü hissedildiği Doğu Akdeniz bölge ülkeleri için “uyum” konusu son derece kritik. Aslında dünyanın her bölgesi iklim değişikliğinin tehdidi altında. Herkes farklı şekilde etkileniyor ve baş etme noktasında aynı imkânlara sahip değil, bu nedenle iklim adaleti çok önemli. Ancak iklim krizini yavaşlatmadan, sera gazı salımlarını azaltmadan bu önlemlerin tek başına işe yaramasını elbette bekleyemeyiz. Bu nedenle Türkiye’nin de dünyanın da hızla fosil yakıtlardan uzaklaşması ve emisyonları düşürmesi; bunu yaparken kimseyi arkada bırakmadan adil bir geçiş süreci planlaması gerekli.

Gezegene ve gezegeni evi olarak benimseyen canlılara birer cümleniz olsa bu ne olurdu?

Gezegeni evi olarak benimseyen canlılara öncelikle teşekkür ederdim. Beraber bu güzel dünyayı paylaştığımız için. Gezegene ise “Sana borçlu olduğumuz sevgiyi ve özeni göstermek için geç kalmış olabiliriz ama bunu telafi etmek için elimizden geleni yapacağız” derdim herhalde. Geldiğimiz noktada önemli olan yapılan hatalar değil, bundan sonra neler yapacağımız.

COP29’u ülkemiz açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele vizyonunu ortaya koyan 2053 Uzun Dönem İklim Stratejisi açıklandı. Oldukça önemli bir adım ancak elbette üzerinde hâlâ üzerinde çalışılması ve aksiyon alınması gereken birçok nokta var. Fosil yakıtlardan, özellikle de kömürden çıkış konusunda birçok ülke yeterince kararlı gözükmüyor. Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanında yapacağı yatırımları artırması oldukça önemli ama diğer yandan kömürden çıkış konusunda bir tarih verilmiş değil. Bu nedenle Türkiye’deki çevre ve iklim STK’leri olarak kömürden kademeli çıkış çağrısında bulunuyoruz.

Son zamanlarda okuduğunuz, izlediğiniz ve dinlediğiniz sizi derinden etkileyen eserler var mı?

Bu yıl okuduğum kitaplardan Amy Tan’ın “The Backyard Bird Chronicles”, Amin Maalouf’un “Labirent”, Elif Şafak’ın “Kayıp Ağaçlar Atlası” ve Gabriel Zevin’in “Yarın, Yarın, Yarın”ı çok sevdim. Çocuklarla ise şu sıralar Shinsuke Yoshitake’nin kitaplarını sıkça okuyoruz. 

Bir bitki olsaydınız hangi bitki olmak isterdiniz ve neden?

Ginkgo ağacı olmak isterdim sanırım. Türkçe mabet ağacı olarak da geçiyor. Milyonlarca yıldır dünyada varlığını sürdüren; zamanın ötesinde bir dayanıklılığı, bilgeliği olan bir tür. Her mevsim ayrı bir güzellikte, ilkbaharda yemyeşil, sonbaharda ise altın sarısına bürünüyor. Her gördüğümde yüzümü gülümsetir Gingkolar ya da bir fotoğrafını çektirir. Atom bombası saldırılarından bile sağ çıkabilmiş tek bitki türü. Yaprakları da Alzheimer gibi birçok hastalığa şifa oluyor.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER