Seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sancaktepe mitingi öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Tarihi TV yayınında rakibi Binali Yıldırım'ın kendisine yaptığı çay davetini hatırlatan İmamoğlu, ''Aklına mı geldi, birileri işaret mi etti bilmiyorum, çaya davet etti. Çaya davet söylemeyle olmuyor. Çaya davet, 'Şuraya şu tarihte bekliyoruz demekle' daha uygun olur. Çay davetini bekliyorum, seçim günü de dahil. Seçim günü olmadı mı anlamını yitirir. O zaman ben kendilerini Saraçhane'ye davet edeceğim, çay içmeye'' dedi. İmamoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladıktan sonra Sancaktepe Meydanı'nda binlerce vatandaşa coşkulu bir konuşma yaptı.
Seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sancaktepe'deki halkla buluşma öncesinde kameraların karşısına geçti. İmamoğlu'na sorulan sorular ve seçilmiş İBB Başkanı'nın sorulara verdiği yanıtlar şöyle oldu:
ERDOĞAN'IN SİSİ BENZETMESİ: ÇOK İLGİLENİLECEK BİR SORU DEĞİL!
Cumhurbaşkanı Erdoğan mitinglere tekrar başladı. Sancaktepe mitinginde de konuştu. Erdoğan'ın "Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, yoksa Binali Yıldırım mı" şeklinde sözleri oldu…
- Çok ilgilenecek bir soru, söz değil. Benim adım Ekrem İmamoğlu. Milletimiz ismimi çok iyi biliyor. Türkiye'de Ekrem İmamoğlu'yla Sayın Binali Yıldırım ve diğer adaylarla girilecek bir seçim var. Keşke Sayın Cumhurbaşkanı çok da sahada olmasa, Türkiye'nin önemli sorunlarıyla ilgilenmeye devam etseler. Vakitlerini bu işe ayırmasalar.
''MAHİR ÜNAL BENİM MUHATABIM DEĞİL''
Gündem oteldeki görüşme. Mahir Ünal katıldığı TV programında "Görüşme CHP adına yürüten Engin Altay'dan bile saklanmış. Burada ahlaki bir sorun var" dedi. Engin Altay'ın bilgisi yok muydu bu süreçte?
- Mahir Ünal benim muhatabım değil. Engin Bey, zaten cevap verecek. Koparılan feryada bakıyorum. Sayın Yıldırım'ın yaptığı, maçı kaybetmiş bir çocuğun mızıkçılık yapmasına benziyor. Üzücü olan kullanılan bazı kelimeler. Bunlara alıştık. Seçime 3-4 gün kalan kopartılan bu feryat sonuca dair bir endişeleri olduğunu gösteriyor. İftiralar, yapılan yalan ifadeler tamamıyla böyle bir psikolojiyi işaret ediyor. Psikolojilerini iyi görmüyorum. Allah yardımcıları olsun. Süreç başlamadan önce bütün isimleri açıklayan siz, 'vız gelir tırıs gider' diyen siz, yayın oldu yayından sonra teşekkür eden siz. Ne oldu anlamadım.
İSMAİL KÜÇÜKKAYA İLE GÖRÜŞME: ''VAY VAY VAY!''
Görüntüler var konuşulan. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan "Yarın medyada önemli görüntüler izleyeceksiniz" demişti…
- Vay vay vay. Çok enteresan. Tabii biz gizli görüşmeler yapacağız. Ve bu görüşmeyi de bir gün sonra bana soran gazeteciye de anlattım. Yabancı bir medya mensubu sordu, ben de anlattım. Hem yapacağız hem anlatacağız daha bu kıyamet kopmadan. Bu gizli görüşmeyi Taksim'in göbeğinde yapacağız ve sizin en az 3 katınız basın mensubunun olduğu otelde yapacağız... Yani ne diyeyim? Akıl tutulması herhalde. Buradan mı medet umuyorlar? Çıkın millete ne yapacağınızı anlatın. Çıkın İstanbulluya ne yapabileceğinizi anlatın. Belki anlatacaklarınızın arasından 1-2 tane seçeriz de 24'ünden sonra kullanırız. Nasıl olsa biz yöneteceğiz bu belli. Belki işimize yarayan birkaç cümleniz olur. Ama şu an yaptıkları işin hiçbir faydası yok. Ne bize ne millete. Bir de hani bu klasiktir, kaybetme psikolojisine bürünen siyasiler seçimlerden önce genelde böyle psikolojiyle hareket ederler. Şu an yaptıkları bu, her ne kadar tasvip etmesem de ben böyle bir şeyi asla yapmam. Ama genel bir psikolojidir bu. Üzülerek takip ediyorum.
''YARINLARDA UTANACAKLAR''
31 Mart seçimine gidilirken isminizin bilinmemesi sizin için zorluktu. Şimdi yeni bir seçime gidiyoruz, bu süreçte sizin için en büyük zorluk ne oldu?
- Benim hiçbir zorluğum yok. Ben, her şekilde, her türlü kendini ifade edebilen, İstanbul'a hazır, konulara hakim, iyi bir ekibi olan, iyi bir kadrosu olan ve iyi biliyorum ki bu kadronun misli misli fazlası da yarın bize katılacak olan böyle bir kadrosu da var İstanbul'un. Onun için hiçbir zorluğum yok. Zorluk değil de tek üzüntüm, bu süreçte kullanılan siyasi dil. Tarihe böyle geçecek. Bence yarınlarda utanacaklar. Yarın öbür gün çocukları, torunları bunları utanarak okuyacak. 'Bunu nasıl büyüğümüz demiş o zaman' diyecek. Çünkü bunlar tarihlerde oldu. Bu kadar olmamıştı bunu da yaşattılar. Onun için benim tavsiyem milleti üzecek, yarınlarda kendileri de gelecekteki çocukları, torunları utanacak işleri onlara yaşatmasınlar. Tavsiyem o.
''GAZETECİLER BANA SORU SORMAKTAN KORKUYORMUŞ!''
Yeni çıkan görüntülerle ilgili bir ekleme daha yapacağım. Sayın İsmail Küçükkaya, 2,5-3 dakika kadar görüştük demişti. Siz de bir programda 15-20 dakika arasında görüştük demiştiniz. Yeni çıkan görüntülerde 46 dakika söz konusu. Bir açıklamanız olacak mı?
- Birincisi ben kronometre tutmadım. İkincisi en fazla konuştuğum 2-2,5 dakika. En fazla 15 dakika bir arada bulunduk. Ama bilemiyorum, ben kronometre tutmadım. 15 derim, 16.20 ölçersiniz, ona bir şey diyemem. Çok itibar etmeyin. Neye itibar etmeyin? Ben, o ara buhar alıyordum sesimle ilgili. En fazla 2-3 dakika 3-5 cümle kurduk. Çünkü niye itibar etmeyin? Efendim, gazeteciler korkuyormuş diye de açıklama yapmış. Bana soru sormaktan korkuyormuş. Ben, hiçbirinizin yüzünde korku görmüyorum. Gayet rahatsınız, istediğiniz soruyu soruyorsunuz, hatta biraz da rahatlık olduğunu görüyorum soru sorarken. Bazılarının soruları nasıl engellediğini de biz biliyoruz. O bakımdan rahatız. Herkes rahat. Konuşuyoruz ama böyle nümayişlere itibar etmeyin. Konu olacak bir şey değil. 6 ayda zor kurduk o masayı. Ben, Aralık'tan beri yalvarıyorum böyle bir masa kuralım, konuşalım diye. Şimdi 6 ay da bunu konuşacaklar. Anlamış değilim. Hiç tutarlı bir siyasi yol haritası değil. Ne tutarlı ne faydalı. Bence, bu stratejilerini gözden geçirmeliler.
''KONUŞMA DIŞINDA HİÇBİR İLETİŞİM DİLİM YOK!''
Sosyal medyada bazı isimlerin açıklamaları var, İsmail Küçükkaya ile beden diliyle işaretleştiğiniz yönünde, öksürerek vs…
- Yani benim konuşma dışında hiçbir iletişim dilim yok. İnsani olarak öksürebilirim, aksırabilirim. Bazen terim oluyor, böyle silebiliyorum elimle peçete olmayınca. Bu artık her türlü okumaya döndü. Okumak demeyeyim de vurmaya döndü. Buradan ne çıkarırıza döndü. Dediğim gibi mızıkçılık yapıyorlar. Ben böyle mızıkçılık görmedim. Kendi yol haritaları, bilemem ama kendilerine zarar veriyorlar.
''OTELE DAVA AÇMAYACAĞIZ''
Görüntülerin çıkmasıyla ilgili dava süreci olacak mı?
- Tabii her ne olursa olsun bir otelin, biz o otelde 4 kez toplantı yaptık. Mevki olarak İstanbul'un en merkezi yerinde olmasından ötürü, Taksim Meydanı'nın simgesel yönünden ötürü. Biz otelin gizliği esasından çok büyük ayıp yapmışlardır. Dava açacağım bir durum yok. Mesleki ahlaka aykırı bir durum söz konusu.
''SEÇİM GÜNÜ OLMADI MI ANLAMINI YİTİRİR''
Seçime kısa süre nasıl devam edecek çalışmalarınız?
- Aynı şekilde sokak sokak. Bugün 4-5 ilçe gezeceğim. Yarın da öyle. Cuma gününe kadar 13-14 ilçe bitireceğim. Sanıyorum bir tek Adalar'a gidememiş olacağım. Neyse o. Hiç değiştirmedik stratejimizi. Farkındaysanız cevap veriyorum ama rakibim hakkında yorum yapmıyorum. Aklına mı geldi, birileri işaret mi etti bilmiyorum, çaya davet etti. Çaya davet söylemeyle olmuyor. Çaya davet, Şuraya şu tarihte bekliyoruz demekle daha uygun olur. Çay davetini bekliyorum, seçim günü de dahil. Seçim günü olmadı mı anlamını yitirir. O zaman ben kendilerini Saraçhane'ye davet edeceğim, çay içmeye.
İmamoğlu, basın mensuplarının sorularını yanıtladıktan sonra Sancakte'de halkla buluştu ve coşkulu bir kalabalığa konuştu.
Editör: Turgut Bozgeyik