CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçim öncesi yol haritalarının ne olacağına dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu. İstanbul'a ayrı bir parantez açan Özel, ittifak tartışmaları ile ilgili ise "Her şey olabilir" mesajı verdi.
Yerel seçim yaklaşırken tüm hamleleri merak edilen, sadece muhalefet partilerinin değil iktidar bloğunun da adımlarını dikkatle izlediği CHP Genel Başkanı Özgür Özel, önümüzdeki haftadan itibaren muhalefet partileriyle temasa geçileceğini, liderlerden randevu almaya ve görüşme trafiğine başlayacağını açıkladı.
Yerel seçim iş birlikleri için “seçim bölgesine özel ikili iş birliği modelleri” üzerine çalışılması gerektiğini belirten Özel, İstanbul'a ayrı bir parantez açtı ve "İstanbul meselesi Türkiye meselesi, tüm siyasi partilerin böyle bakacağını düşünüyorum" dedi.
Pervin Chakar konserine gitmesi sonrasında kendisine yöneltilen eleştirilere de yanıt veren Özel, "Hiç pişman değilim" diye konuştu.
Özel'in, Gazete Duvar Ankara Temsilcisi Nergis Demirkaya ve Gazete Duvar Parlamento Muhabiri Ceren Bayar'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
'ANKETLER DUYGUSAL KOPUŞ MESELESİNİN HALLOLDUĞUNU GÖSTERİYOR AMA REHAVETE KAPILMAYACAĞIZ'
Kurultaya giderken, 'duygusal kopuş var, seçmen sandıktan uzaklaşıyor' demiştiniz. Delegeleriniz de bu görüşe katıldı ve değişimi gerçekleştirdi. Bu değişim nasıl bir etki yarattı? Bahsettiğiniz duygusal kopuşu gideren bir değişim oldu mu, bir anket var mı, gözlemleriniz neler?
Anketler bunu destekler nitelikte. Ama anket şirketleri; "bu kadar duygunun ve heyecanın yüksek olduğu bir dönemde ölçüm doğru sonuç vermez" diyor. Yani ilk anketlerin rehavetine kapılmamaya çalışıyoruz. Ama sahada gördüğümüz her şey, duygusal kopuş meselesinin hallolduğunu, Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninin ve küskün muhalif seçmenin bu değişime bir kredi açtığını gösteriyor.
'İNSANLAR DEĞİŞİME KREDİ AÇTI, BU KREDİYİ İYİYE KULLANMAK NİYETİNDEYİZ'
Değişimin kişiyle sınırlı olmadığının görülmesi bunu daha da kalıcılaştıracak. Çünkü biz sadece genel başkanı değiştirmedik. Kadrolar değişti, kadroların yapısı değişti. Yaş ortalaması 43 olan bir Parti Meclisi, yaş ortalaması 46 olan bir Merkez Yürütme Kurulu, yarısı kadın, yarısı erkek olan bir gölge kabine var. Tüm bunlar partide çok şeyin değişeceğini gösteriyor ve buna ciddi şekilde kredi açıyor insanlar. Bu krediyi iyiye kullanmak ve sürdürmek niyetindeyiz.
'CHP SAĞA, SAĞCILARA DÜŞMAN DEĞİL'
- Önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu döneminde parti tabanını büyütmek için yapılan çeşitli açılımlara dikkat çeken partililer, “CHP bu açılımlara sahip çıkıp genişlemek, büyümek için mi çalışacak yoksa dar, grupçu bir anlayışla mı yol alacak?” diye soruyor. “CHP, CHP’lilerindir”, “Partinin öz evlatları ile yol alacağız” şeklindeki söylemlerin yarattığı endişeyi dile getirenler var. Bu endişeleri de dikkate aldığınızda sizin de yakın zamanda “tuz buz etmeliyiz” diye ifade ettiğiniz “yüzde 25 cam tavan” nasıl kırılacak?
Partide karar alma mekanizmalarında seçilmişler yerine atanmışların olmasının ve onların ağırlıkla sağ siyasetten gelen kişiler olmasının örgütte yarattığı rahatsızlığı dile getirirken kullanılan bazı ifadeler, dışarıdan dinlendiğinde “CHP sağa, sağcılara, sağ politikacılara düşmanmış” gibi algılanabilir. Böyle bir niyetimiz yok.
Geçen seçimdeki ittifak sürecini şöyle tanımlamıştım ben; 6 koşucu birbirine zincirle bellerinden bağlı halde koşmaya çalışınca herkes birbirine engel oluyordu. Ben ittifak meselesinin, genel seçimler boyutunda seçimlere doğru ele alınması gerektiğini, o sürede herkesin kendi kimliğiyle siyaset yapması gerektiğini düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nin de sol-sosyal demokrat kimliğiyle kendisini halka anlattığında o cam tavanı tuzla buz edebilecek potansiyelinin olduğunu düşünüyorum.
Çünkü yaptığımız sağa açılımlar, sağdan transferler ya da sağcı danışmanların verdiği akıllarla yüzde 25'i bir türlü aşamadık. Hatta anketlerde tek başına yüzde 28 gözükürken ve yüzde 30 alabilme potansiyelimiz varken 60 kişiye listelerde yer verip 39 milletvekilinin seçilmesini sağladık. Bu, toplamımıza yüzde 25 getirdi. Demek ki bu toplumda da bir karşılık görmedi.
O yüzden biz bugün sağa oy verenlere açılacağız ama sol, sosyal demokrat, eşitlikçi, adil, onlara sahip çıkan, onların yoksulluğuna, işsizliğine, güvencesizliğine itiraz eden bir yerden açılacağız. Sol politikalarla sağa açılacağız. Adına illa sol demek durumunda değiliz. Ama örneğin DİSK'le birlikte savunduğumuz “Vergide adalet” 20 milyon kişiyi ilgilendiriyor. Emin olun o 20 milyonun 16 milyonu AK Parti'ye oy vermiştir. Bu yüzden biz sağa oy verenlerin Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy vermesini, sağcıları getirip “biz de sağcıyız” diyerek ya da sağ dil kullanarak değil, sol politikalarla, eşitlikçi politikalarla onları etkileyeceğimize yönelik bir inançla bunu söylüyoruz. Ve yüzde 25'lik cam tavanı cam taban yapıp sıçrama niyetindeyiz.
'İKTİDAR BİZİ ANAYASA DEĞİŞTİRME MİNDERİNE ÇEKMEYE ÇALIŞIYOR'
- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “50+1 şartının değişmesi isabetli olur, yanlış işler yapılıyor” açıklamasıyla başlayan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin değerlendirmeleriyle devam eden tartışmayı nasıl okuyorsunuz? Bu tartışma neden açıldı sizce?
Bu tartışmaya ilişkin 2 şey söyleyebilirim. Birincisi iktidar bizi Anayasa değiştirme minderine çekmeye çalışıyor. Biliyoruz ki oradaki niyeti halis değil. Daha demokratik bir anayasa yapmak değil, aksine Anayasa Mahkemesi'ni güçsüzleştirme niyeti var elbette. Sadece bizi değil, bütün muhalefeti, siyaseti. İkincisi Tayyip Erdoğan'ın çok rahatsız olduğu bir şey var; o da gündemin kendi dışında belirlenmesi. 2 haftadır bütün Türkiye değişimi konuşuyor. Mutlaka bazı anket sonuçları onun önüne de gidiyor ve bizi kendi gündeminin içine çekmek için bir tuzak kurdu. O yüzden grup toplantısında "Bizi meşgul etmeyin" dedim.
Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki değişimin yerel seçimlere çok olumlu yansıyacağı bir atmosferdeyiz. Bu olumlu atmosferi Tayyip Erdoğan'ın bir takım siyasi uyanıklıklarına terk etmek istemiyoruz.
- "MHP ve AK Parti arasında çatlak var, AK Parti MHP’yi sırtından atmak istiyor" yorumları için ne dersiniz? İddia edildiği gibi Erdoğan yeni bir ortak arayışında olabilir mi?
Bunların hepsi kayda değer değerlendirmeler ama ben bu gündemle meşgul olup esas gündemi kaçırmak istemiyorum. Bu ülkenin yoksulluk gündemi var, işsizlik gündemi var, deprem bölgesinde çok ciddi sıkıntıları var, öğrencilerin barınma sorunu var. Sistem asansörde öldüremediğini zehirleyerek öldürmeye çalışan bir noktaya geldi. İktidarın gündemiyle meşgul olmak isteyenler meşgul olsunlar. Biz gerçek gündemle meşgul olacağız. İktidarın gündemine de çok net bir yerden yaklaştık; Anayasa'yı yok saymak darbe girişimidir, buna direneceğiz. Onun dışında kendi gündemimizle ilgileneceğiz.
'KÜRT SEÇMEN DE MİLLİYETÇİ SEÇMEN DE AK PARTİ VE MHP'NİN ONLARI HANGİ AYAZDA BIRAKTIĞINI UNUTMAZ'
- İki parti arasındaki kriz görüntüsü, kendi krizleriyle boğuşan bir İYİ Parti, son derece önemli olan Kürt oyları... AK Parti'nin HEDEP ve İYİ Parti'ye göz kırptığı ve bir yerel seçim hesabı olduğu yorumuna katılır mısınız?
Her şey mümkün olabilir ama “Kış geçer, kurt yediği ayazı unutmazmış” derler. Bu ülkenin muhalefeti Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ve MHP'nin onları hangi ayazlarda bıraktığını unutmaz. Örneğin kongrelerinin yargı oyunlarıyla, saray müdahalesiyle iptal edilmesini milliyetçi seçmen unutmaz. “Türkiye'de herkes eşittir ama Kürtler daha az eşittir”, “Kürtlere belediye başkanı seçtirmeyiz"i Kürt seçmen unutmaz. Yani kış geçer kurt yediği ayazı unutmaz, Kürt de yediği ayazı unutmaz.
YENİ ANAYASA: CUMHUR İTTİFAKI'NIN MUTFAĞINDA PİŞMİŞ BİR YEMEĞİ, “GELİN BİRLİKTE YİYELİM” DERLERSE BİZ YOKUZ
- İktidarın sınırlarını çizdiği bir anayasa değişikliğine karşı olduğunuzu açıkça ifade ettiniz. 50+1 tartışmalarıyla birlikte düşünecek olursak, parlamenter sisteme geri dönüşün önünü açacak, belki yarı başkanlık sisteminin tartışılabileceği bir değişiklik önerisiyle kapınız çalınırsa cevabınız ne olur? Kırmızı çizgileriniz ne olur?
Buradaki birinci ön şartımız şu; iki parti bir araya gelip “Biz bir anayasa yaptık. Bu anayasaya destek verin” derlerse yani 2017 modelinde bir şey yaparlarsa biz orada yokuz. Anayasa değişikliği toplumsal mutabakatla olur. Bu metnin yazılması için toplumun tamamının temsil edildiği bir yerde, bir metnin olgunlaştırılması lazım. Bu zemin Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Meclis'in yasal komisyonlarıdır. Partiler arası ön komisyon olabilir. Parlamento dışı muhalefeti de dışlamamak şartıyla ön görüşmeler yapılabilir. Bir metin müzakere edilecekse o metnin Anayasa Komisyonu'nda görüşülmesi lazım. Yani Cumhur İttifakı'nın mutfağında pişmiş bir yemeği, “Gelin birlikte yiyelim, üstüne sosu birlikte dökelim” derlerse biz o işte yokuz.
Kapımızı çalar ve “Biz şu standartlarda bir anayasa yapmak istiyoruz; yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, parlamenter sistem”, o zaman katkı sağlarız. Ama “Yemeği pişirdik. Gelin sosu birlikte dökelim” biz yokuz.