Kara para aklamaktan aranan Avusturya'da tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz'ın Türkiye'deki mal varlığına konulan tedbirin kaldırılması kararını veren hakim, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politika Kurulu üyesi ve AKP Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı Korkmaz Karaca hakkında yapılan haberlere erişim engeli getiren Yasin Karaca olduğu ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politika Kurulu üyesi ve AKP Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı Korkmaz Karaca hakkında organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarının ardından çıkan haberler için 3. Sulh Ceza Hakimliğine başvurdu.
Karaca'nın başvurusu hakim Yasin Karaca tarafından karara bağlandı. Hakim Karaca, AKP'li Korkmaz Karaca hakkında çıkan haberler hakkında karar verdi. Hakim Karaca'nın daha önce Sezgin Baran Karkmaz hakkında da malvarlığının kaldırılmasına yönelik karar verdiği belirtildi.
6 Kasım 2020’de SBK Holding’in sahibi Sezgin Baran Korkmaz dahil öteki şüphelilerin de mal varlıklarına konulan önlem kararının kaldırıldığı ortaya çıktı.
Ortadan bir ay geçtikten sonra, 6 Kasım 2020’de İstanbul’daki 3. Sulh Ceza Hakimliği mahkemesinde hakim Yasin Karaca, Sezgin Baran Korkmaz başta olmak üzere o soruşturmada ismi geçen ve mal varlıklarıyla banka hesaplarına önlem konan bütün bireyler hakkındaki önlem kararlarını kaldırdı. Birkaç gün sonra bir öbür mahkeme bu kez de Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına çıkış yasağını da kaldırdı.
BAKAN YARDIMCISI SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU
Adalet Bakanlığı’nda Bakan Yardımcısı olan Hasan Yılmaz ve kararı kaldıran İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimi Yasin Karaca hakkında suç duyurusunda bulundu.
SBK Holding’in, diğer bağlı şirketlerin, Sezgin Baran Korkmaz’ın ve diğer 14 gerçek kişinin, 30 Eylül 2020 ve 23 Ekim 2020 tarihlerinde 4 ayrı mahkeme tarafından mal varlıklarına el koyma kararları verildi.
Dört farklı tarihte dört farklı mahkeme kararı uyarınca el koyma kararı olmasına rağmen İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili olan ve şu an Adalet Bakanlığı’nda Bakan Yardımcısı olan Hasan Yılmaz tarafından 6 Kasım 2020 tarihinde İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği’nden bu tedbir ve el koyma kararlarının resen kaldırılması istendi. Bu kapsamda, aynı gün olan 6 Kasım 2020 tarihinde İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimi Yasin Karaca tarafından tedbir kararlarını kaldırdı.
Tedbir kararlarının kaldırılmasını isteyen Hasan Yılmaz ve kaldıran Yasin Karaca hakkında görevi kötüye kullanma suçundan suç duyurusunda bulunan CHP’li Bülbül Ankara Nöbetçi Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe verdi. Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) 5 Kasım 2020 tarihli bir raporu olmadığını ancak savcılığın varmış gibi mahkemeden kararının kaldırılması yönünde talepte bulunduğuna dikkat çeken CHP’li Bülbül, dilekçede MASAK’ın açıklamasını hatırlattı. CHP’li Bülbül, “5 Kasım 2020’de MASAK’ın savcılığa rapor gönderdiği ve bu kapsamda suç işlendiğine dair bulgu olmadığı belirtilmişse de MASAK’ın 9 Haziran 2021’de yapmış olduğu açıklamada 5 Kasım 2020’de bir raporun olmadığı ifade edilmiştir” dedi.
“Mahkeme kararının verildiği tarihte herhangi bir rapor bulunmamaktadır. İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği tarafından alınan karar olmayan bir rapor üzerine verilmiştir” diyen CHP’li Bülbül dilekçede şu ifadelere yer verdi: “Ceza hukukumuza göre suçtan elde edilen mal varlığı gelirlerine dair bir soruşturma yürütülüyorsa, iddiaya konu suçtan elde edilen mal varlığı gelirlerine tedbir konulmakta, savcılığın vermiş olduğu bu karardan sonra ise MASAK’a bildirim yapılmaktadır.
Bu kapsamda, iddialara konu kişilerin yapmış olduğu işlemlerde ve para hareketlerinde şüpheli bir durum olup olmadığı araştırılmaktadır. Tedbir kararı MASAK raporu olmaksızın kaldırılmıştır. Mahkeme tarafından aynı gün içinde karar verilmiştir. Bu durum hayatın olağan akışına uygun değildir”
Karar gazetesi yazarı İsmet Berkan şunları yazmıştı:
“ADETA SORUŞTURMA KAPANMIŞ GİBİYDİ”
“Oysa gözaltına alınmayan, bırakın gözaltına alınmayı sözüne bile başvurulmayan Sezgin Baran Korkmaz kendinden çok emin konuşuyordu o günlerde” diyen İsmet Berkan, HaftalıkGazete isimli internet sitesinde dava ile ilgili dikkat çeken ayrıntıları aktardı.
Ortadan bir ay geçtikten sonra, tam tarihiyle 6 Kasım 2020’de İstanbul’daki 3. Sulh Ceza Hakimliği mahkemesinde hakim Yasin Karaca, Sezgin Baran Korkmaz başta olmak üzere o soruşturmada ismi geçen ve mal varlıklarıyla banka hesaplarına önlem konan bütün bireyler hakkındaki önlem kararlarını kaldırdı. Birkaç gün sonra bir öbür mahkeme bu kere Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına çıkış yasağını da kaldırdı. Adeta soruşturma kapanmış üzereydi.”
“ORTADA BİR MASAK RAPORU YOKTU”
Önlem kararının hatırlatan Berkan, MASAK’ın durumuna dikkati çekerek şunları paylaştı:
“6 Kasım’da önlem kararını kaldıran hakim Yasin Karaca’nın kararının bir yerinde şöyle deniyordu: “… 05/11/2020 tarihli Mali Kabahatler Araştırma Heyeti Başkanlığının yazısı ve tüm belge kapsamında yapılan değerlendirmede ilgi sayılı yazılı kararlar ile mal varlıklarına önlem konulan gerçek ve hükmî şahısların üzerine atılı bulunan aklama cürmü istikametinden öncü hataların işlendiğine ait somut bulguların soruşturmada gelinen basamakta tesbit olunamadığı…”Bu cümleyi okuyan herkes, MASAK’ın bir rapor yazıp mahkemeye “Ortada hata yok” dediğini düşündü.
Halbuki bugün ortaya çıkıyor ki, o tarihte SBK ile ilgili olumlu yahut olumsuz rastgele bir MASAK raporu yoktu. Tıpkı soruşturma 29 Aralık 2020 günü tekrar alevlenip, hatta bu sefer gözaltı kararları da verilince, pek çok kişi (ve bu ortada bu mevzuyu tekrar alevlendiren Sedat Peker de) MASAK’ın 1,5 ay ortayla birbirinin tam zıddı iki farklı rapor yazdığını düşündü. Zira ikinci rapor, önemli bir kara para aklama kuşkusundan kelam ediyordu.”
Berkan’ın yazısını tamamı şöyle:
“Türkiye, 2020 Ekim ayında, o güne kadar ismi çok da bilinmeyen Sezgin Baran Korkmaz ve onun holdingi SBK’dan, Amerika’dan gelen şikayet üzerine açılan bir soruşturma ve o soruşturma yüzünden SBK’nın mal varlığıyla banka hesaplarına konan önlem sayesinde haberdar oldu. Birden ortalığı “Kim bu Sezgin Baran Korkmaz” yazıları kapladı. (Güzel yazılardan biri GazeteDuvar’da Cansu Çamlıbel‘inkiydi.)
Türk medyası, biraz körün fili tanımı misali ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. En bilinen şey Amerika’da Utah eyaletinde bir davanın olduğu, bu davada yargılanan ve itirafçı olan Jacob Kingston’un açıklamaları sonrası mahkemenin Türkiye’ye bir yazı yazdığıydı. ABD’deki dava, bir vergi kaçakçılığı ve hayali üretim/hayali ihracat davasıydı. Bio-yakıt üretiyoruz diye Amerikan devletinden vergi teşviki alan bir şirket vardı, dönen para milyarlarca dolardı fakat Amerikan hükümeti kendi 511 milyon dolarının peşindeydi. Mahkemeye nazaran bu paranın 134 milyon doları Türkiye’ye, SBK Holding ve iştiraki şirketlere gönderilmişti.
Türk medyasına nazaran Sezgin Baran Korkmaz için işte bundan dolayı hem yurt dışına çıkış yasağı konmuş hem de banka hesaplarıyla mal varlığına önlem getirilmişti.
ALLAH ALLAH, TÜRKİYE KARA PARAYLA GAYRET Mİ EDİYORMUŞ?
Bu haberler başından beri çok ilgimi çekti; zira Türkiye evet memleketler arası birtakım yükümlülüklerimiz bizi mecbur bıraktığı için kara paranın aklanmasıyla ilgili mevzuları araştırmak üzere Maliye Bakanlığı içinde “Mali Kabahatleri Araştırma Kurulu” (MASAK) isimli bir konsey oluşturmuştu ancak Türkiye’nin kara parayı tedbire konusunda sahiden kararlı olduğunu söylemek zordu.
Başlangıçta bir milletlerarası mutabakatla kurulan fakat sonradan OECD’nin bünyesine giren FATF’ye ahenk emeliyle kurulan bizim MASAK, uzun vakitten beri gerek terörün finansmanı ve gerekse uyuşturucu kaynaklı kara parayla çaba konusunda OECD’nin önemli eleştirisi altında. Son olarak Avrupa Birliği de bu tenkitlere katıldı.
Türkiye, ülke dışından gelen paraların kaynağını, bu paraların vergisi ödenmiş çıkar olup olmadığını, parayı transfer eden kişinin kimliğini çok da merak eden bir ülke değil. MASAK’ın mesela eski Sovyetler Birliği coğrafyasındaki ülkelerin hata gelirlerinin Türkiye’de aklanmasına ait bir soruşturma yürüttüğünü de, bu paraları kuşkulu bulduğunu da bugüne kadar hiç duymadık. Meğer, Türkiye’den vergisi de kuruşu kuruşuna ödenmiş mesela bir 250 bin Euro’yu Avrupa’da bir bankaya göndermeye kalkın, bakın başınıza neler geliyor.
KAMUOYU ÖNÜNDE MAHKUM EDİLDİ
Her neyse, MASAK’ın işini ne ölçüde yaptığı bugün hususumuz değil. Hususumuz, Sezgin Baran Korkmaz’a açılan birinci soruşturma.
Bu soruşturmayla ilgili haberler daima bu Amerika’daki kara para aklamasıyla ilişkilendirilerek sunulduğu için kamuoyunda SBK’nın bu kabahati işlediği izlenimi kolay kolay doğdu. Nasıl doğmasın ki, Amerika’da yargılanan o bireyler Türkiye’ye kaçmak üzere bir özel uçağın kapısında yakalanmışlardı zati. Fakat bu yakalama olalı bir yılı aşkın müddet geçmişti, kimse buna çok takılmadı. Bu taktikler geçmişte FETÖ tarafından yaygın olarak kullanılan taktiklerdi lakin anlaşılan kimse bu taktiklere karşı bağışıklık kazanmış değildi.
SBK’NIN SÖZÜ BİLE ALINMADI
Meğer gözaltına alınmayan, bırakın gözaltına alınmayı tabirine bile başvurulmayan Sezgin Baran Korkmaz kendinden çok emin konuşuyordu o günlerde.
Ortadan bir ay geçtikten sonra, tam tarihiyle 6 Kasım 2020’de İstanbul’daki 3. Sulh Ceza Hakimliği mahkemesinde hakim Yasin Karaca, Sezgin Baran Korkmaz başta olmak üzere o soruşturmada ismi geçen ve mal varlıklarıyla banka hesaplarına önlem konan bütün bireyler hakkındaki önlem kararlarını kaldırdı. Birkaç gün sonra bir diğer mahkeme bu kere Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına çıkış yasağını da kaldırdı. Adeta soruşturma kapanmış üzereydi.
MASAK “SUÇ YOK” MU DEDİ?
6 Kasım’da önlem kararını kaldıran hakim Yasin Karaca’nın kararının bir yerinde şöyle deniyordu: “… 05/11/2020 tarihli Mali Cürümler Araştırma Konseyi Başkanlığının yazısı ve tüm evrak kapsamında yapılan değerlendirmede ilgi sayılı yazılı kararlar ile mal varlıklarına önlem konulan gerçek ve hukukî bireylerin üzerine atılı bulunan aklama kabahati tarafından öncü kabahatlerin işlendiğine ait somut bulguların soruşturmada gelinen kademede tesbit olunamadığı…”
Bu cümleyi okuyan herkes, MASAK’ın bir rapor yazıp mahkemeye “Ortada cürüm yok” dediğini düşündü. Meğer bugün ortaya çıkıyor ki, o tarihte SBK ile ilgili olumlu yahut olumsuz rastgele bir MASAK raporu yoktu.
Tıpkı soruşturma 29 Aralık 2020 günü tekrar alevlenip, hatta bu sefer gözaltı kararları da verilince, pek çok kişi (ve bu ortada bu mevzuyu tekrar alevlendiren Sedat Peker de) MASAK’ın 1.5 ay ortayla birbirinin tam aksisi iki başka rapor yazdığını düşündü. Zira ikinci rapor, önemli bir kara para aklama kuşkusundan kelam ediyordu.
MASAK KENDİNİ SAVUNDU ORTALIK KARIŞTI
MASAK, 1.5 ay ortayla iki farklı rapor düzenlemekle suçlanınca dayanamadı ve 9 Haziranda bir açıklama yaptı. Açıklamaya nazaran 5 Kasım 2020’de MASAK’ın bir raporu yoktu. O tarihte soruşturma makamlarına yalnızca “Bu iş için müfettiş görevlendirmek lazım, görevlendiriyor ve incelemeye başlıyoruz” diye bir yazı gönderilmişti. Bahisle ilgili orta rapor 28 Aralıkta yazılmış, kesin rapor ise 20 Ocak 2021 günü savcılığa gönderilmişti.
Bu açıklama yapılınca gözler doğal olarak İstanbul’daki 3. Sulh Ceza Hakimi Yasin Karaca’ya ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına çevrildi. Mahkeme, nasıl olmuştu da olmayan bir MASAK raporuna dayanarak önlem kararlarını kaldırmıştı? Mahkemeye “Tedbir kararlarını kaldır” diye yazı yazan lakin yazısında hiçbir münasebet göstermeyen periyodun İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz’a döndü. (Hasan Yılmaz, İstanbul’a başsavcı olarak atanmadı, onun yerine Adalet Bakanlığı’na bakan yardımcısı oldu.)
Bunun üzerine yazılacak bir sürü şey, yapılacak çok sayıda spekülasyon var fakat bu etapta duralım; bakalım hakim ve savcı bu mevzuyla ilgili bir açıklama yapacaklar mı? Yargıçlar Savcılar Şurası mevzuyu gündemine alacak mı? Biraz bekleyelim.
İKTİDAR İÇİNDE GÜÇ SAVAŞI MI?
Mevzunun yargısal tarafı için bekleyelim lakin işin öbür taraflarını konuşmak için beklemeye gerek yok.
Net biçimde gözüküyor, oyun bozucu açıklamayı MASAK ve Hazine ve Maliye Bakanlığı yaptı. Neden bu türlü bir açıklama yaptı Maliye? Onları buna mecbur eden hiçbir şey yoktu. Ne bir kamu kurumu birinci sefer haksız biçimde eleştiriliyordu ne de her haksız tenkide yanıt verilmişti. Ancak buna yanıt verildi.
Maliye yanıt verdi; zira hem bakanlığın kendisi hem de bakan, bu süreçte “temiz” olduklarını duyurma gereği hissetti.
Bu açıklama, Ankara’da iktidar içinde Sedat Peker’in görüntülerini yayınlamaya başlamasıyla birlikte başlayan iç tartışmanın dışa vurumlarından biri.
Yargıda uzun vakitten beri bir “İstanbul Grubu”ndan kelam ediyoruz. Özel bir güç birikmesi yaşanıyor burada ve o küme çok aktif. İşte kümenin önde gelenlerinden biri olduğu daima konuşulan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan bir gün apansız Yargıtay üyeliğine atandı. (27 Kasım 2020) Yargıtay’da birkaç hafta geçirdikten sonra yapılan seçim sonunda da açık oy farkıyla birinci olup Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi’ne üye olarak atandı. (23 Ocak 2021)
İrfan Fidan’ın yerine geleceği düşünülen Hasan Yılmaz ise az evvel söyledim Adalet Bakan Yardımcısı olarak atandı. Yılmaz’ın atama kararnamesi 17 Ekim 2020’de çıktı fakat Yılmaz Başsavcı Vekilliğini Kasım ayının birinci haftasının sonuna kadar sürdürdü. SBK’ya önlemin kaldırılmasını isteyen 5 Kasım 2020 tarihli yazısı bu periyotta.
