Bugün AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 8 bin 506 lira olarak açıklanan asgari ücret hakkında Patronların Ensesindeyiz Genel Koordinatörü ve Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi Selahattin Kural açıklama yaptı.
Kural, açıklanan asgari ücretin açlık sınırından 750 lira fazla, yoksulluk sınırının ise oldukça altında olduğuna işaret ederek, “Erdoğan’ın ‘sırtımızda yumurta küfesi var, herkesin her söylediğiyle adım atacak halimiz yok. Bakanımızla, işveren sendikamızla oturur karar veririz’ demesi işçiyi, emekçi halkı yok saymaktır” dedi.
"Bu adaletsizlik ortadan kalkmalı"
Açıklamanın tamamı şöyle:
Asgari ücreti yine patronlar belirledi. Tartışmalar başlamadan önce işçinin lehine bir ücret belirlenecek denilerek 8500 TL olarak açıklandı. Bu ücret emekçileri açlıkla karşı karşıya bırakmanın anlamıdır. Utanmadan açlık sınırı seviyesinde ücreti “refahlatıcı” bir ücret olarak açıkladılar. Bu ücretle siyasi iktidar, patronlar, sendikacılar kendileri geçinsinler.
Kimsenin bu masadan emekçinin kesesini rahatlatacak bir beklentisi yoktu. Zaten Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ın 9 bin TL’lik açlık sınırında olan rakamı açıklamasının ardından Erdoğan’ın “sırtımızda yumurta küfesi var, herkesin her söylediğiyle adım atacak halimiz yok. Bakanımızla, işveren sendikamızla oturur karar veririz” demesi işçiyi, emekçi halkı yok saymaktır. Bu ülkeyi asıl yaratanlar yok sayılamaz. Bu ülkenin sırtına kambur olmuş patronlarla AKP iktidarının başbaşa verip belirleyeceği asgari ücret rakamından da işçilere en ufak bir hayır gelmez. En başta bu işçi düşmanı tablo dağıtılmalıdır.
Bugün öncelikli ihtiyaç işçilerin insanca yaşayabileceği, geçinebileceği koşulların yaratılmasıdır. Hep söylüyoruz barınma, beslenme, eğitim, sağlık bunlar temel insan hakkı. İşçiler bugün bu temel haklarından mahrum durumdalar. Önce bu adaletsizliğin ortadan kalkması lazım. Masada işçi tarafını temsil eden sendikanın belirlediği Kasım ayı açlık sınırı 7786 TL, yoksulluk sınırı 25364 TL. Açıklanan rakam açlık sınırından 750 TL fazladır. Bir açlık ücretidir. Ortalama ücret açlık sınırı seviyelerinde, asgari ücretin altındadır. Gıdadan, faturalara, kiralara, emekçilerin bütün yaşamsal giderlerinde büyük bir artış var. Her şeyin ücreti ay ay yükseliyor. Üstüne kış aylarıyla birlikte doğalgaz ve elektriğin daha fazla kullanılması da bu hesaba eklenince alınan zamların hiçbir şeye yetmeyeceği ortada. Öte taraftan işçi maaşlarını bir maaliyet kalemi olarak gören patronlar kârları düşmesin diye maaşlardaki en ufak artışı fiyatlara yansıtıyor ve hayat pahalılığı da artarak devam ediyor. Daha ilk aylarda ücretlere yapılan zamdan eser kalmayacak. Et, süt, sebze, ekmek hepsi zamlanıyor. Emekçiler en temel besin kaynaklarına ulaşamıyor.
Emekçilerin durumu buyken patronlarsa kâr etmeye devam ediyor. Henüz asgari ücret tartışmaları başlamadan önce yapılan “refah düzeyini yükseltecek bir asgari ücret olacak” gibi laflar söyleyerek şirin görünmeye, işçi dostu görünmeye çalışıyorlar. Buna neden olanı biliyoruz. Patronların karşısında işçiler olmayınca rahat rahat konuşuyorlar. Sırtımızda yumurta küfesi var diyerek işçiyi yok sayıyorlar. Ama bunun ötesinde patronların kârları sürekli artıyor. Patronların bu ikiyüzlü söylemlerine karşı yaşanabilir bir mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor.
Asgari ücret tartışmaları işçilerin temel gereksinimleri üzerinden değil, patronların kârları üzerinden yapılıyor. Sarı sendikasından, DİSK’ine kadar herkes tartışmayı böyle yaptı. Üstüne, “daha fazla rakamlar da söylenebilir ama önemli olan gerçekçi rakamı söyleyebilmek” diyerek patronların vereceği rakamı tutturmaya çalıştılar. Kârları için işçileri daha uzun çalıştıran, işyerinde ölmesine neden olan, haklarını gasp eden patronlarla işçiler var oluş nedenleri olarak kavgalıdır. İkisinin çıkarları ortak değildir. Doğru olan işçinin patrondan istediğini almasıdır. Hak verilmez alınır yerine “aman tadımız kaçmasın” denilerek, patronun ağzından çıkanı kabul ettiler. Marifet bu olunca o yüzden aradıkları şey “gerçekçi” rakam oldu. Nedir gerçekçi rakam? İşçinin sağlıklı bir şekilde yaşayabilmesi mi, yoksa patronun kârları mı? Kazanan ata oyun oynamak gibi bir şey bu. Patronların verebileceği rakamı tutturmaya çalışan sendikalar… Buna mahkum değiliz. Ülkenin her şeyini var eden işçiler açlık ve sefaleti yaşıyor. Kış günü elektriğe, doğalgazı kullanmaya çekiniyor. Borç batağına batmış durumda. Bu eşitsizlik ve patronların siyasi iktidarın ahlaksızlığı son bulacak. Bu ülkenin zenginliklerini var eden işçiler, her şeyin en iyisini hakediyor.