Ankara Hukuk Fakültesi’ne girdiğim 1963’ten beri ŞAHSEN ve fiilen;
Baba mesleği olması itibariyle de DOĞDUĞUM günden, (yani 1946’dan) beri HUKUK câmîasının içindeyim.
Hukukun her dalında (hakimlik, savcılık, avukatlık ve noterlik olmak üzere) çalıştım; KİTAPLAR yazdım.
Bunca zamanda HAKKIN-HUKUKUN iyiye doğru gittiğini hiçbir zaman görmedim. Her zaman KÖTÜYE gittiğini ve son 15 senede de (SAHTE delil üretimi, İFTİRA, yalancı GİZLİ tanıklık, cahil ve PİS niyetli hakimlik ve savcılık işlemleri sebebiyle) yerlerde süründüğüne şahit oldum.
YARGIYA (adalete) GÜVEN araştırılması yapılmış ve “GÜVENİYORUM” diyenlerin oranı % 11,7’de kalmış.
Bence, bu oran bile ÇOK !
Çünki, DEVLET bile kendi yarattığı adalete GÜVENMİYOR !
Vatandaşlar nasıl güvensin ki ?
Bakın !
ŞEHİR HASTANELERİ denilen, ucu-bucağı olmayan binalar toplamı olan U’CÛBE bir iş yapıldı.
“U’CÛBE” diyorum çünki, içine giren herkes PİŞMAN ve PERİŞAN, girip de gördüklerini anlatanları duyanlar ŞAŞKIN !
(Bu işin, Devlet’e ve tabii ki vergi olarak bize yansıyacak olan maliyeti ise KORKUNÇ)
Devlet’imiz bir müteahhit ile anlaşmış ve ona BELEŞ bir arsa vermiş. O da buraya, o U’CÛBE binaları dikmiş.
Devlet, 25 sene boyunca buraya KİRA ÖDEMEYİ taahhüt etmiş. Üstelik, buralardaki her türlü (otopark, büfe, çayhane, lokanta gibi) işyerlerinin İŞLETME ve bunlardan kâr ETME hakkını da bahşetmiş.
Dikkat edin !
Yaptıran, TÜRKİYE Cumhuriyetinin DEVLETİ.
Yapan, Türkiye'deki TÜRK müteahhit şirketi.
Yapılan yer de, TÜRKİYE hudutları içerisinde. Ve hatta Türkiye’nin Başşehri ANKARA’nın (ve diğer şehirlerimizin) GÖBEĞİ.
Pekiiiii, Devlet’imiz ile bunu yapan şirket arasında bir ANLAŞMAZLIK çıktığı zaman bunu çözecek MAHKEME neresi ?
Sıkı durun !
İngiltere’nin LONDRA’sı !
Yani, Türkiye’nin Başşehrindeki bu yerin mahkeme işleri İNGİLTERE’nin Başşehri olan LONNDRA’ki hakimlere emanet.
Demek ki bizim DEVLET, kendi ADALET teşkilatına (adliyesine, mahkemesine, yargısına, hakimlerine) GÜVENMİYOR !
Fazla söze veya izaha gerek yok.
“GÜVENİYOR musunuz ?” diye soru sormak ABES; yani faydasız ve LÜZUMSUZ !
Vatandaşa bu durumu anlattıktan sonra “UTANIYOR musunuz ?” veya “UTANMIYOR musunuz ? diye sormak lazım, değil mi ?
Ne dersiniz ?
