İşim gereği, ’eskiden burada bir ağaç vardı’ diye başlayan ya da ‘bu caddede ağaçlar küçücüktü’ şeklinde kurulmuş cümlelerim çoktur. Önce, gittiğim şehirlerin ağaçlarına bakarım: mutlular mı? Bir şehirde ağaç çoksa orada tutunacak dal çoktur, yaprakta. Ağaçlar kökleri ile tutunur, gövdeleriyle dik durur, dallarıyla büyür, ”yapraklarıyla gürlerler”. Ağaç çoksa kuş da çoktur, seste. Bir şehirde Ağaç çoksa umutta çoktur. Ağaçları çok ve çeşitli olan Şehirlerin Baharı uzun olur.
Sözün özü, Bahar umutlanmaktır, bir düşünün abiler.
Otuz bir Mart'ta şehirler seçimlerini yapacak. ”Bu hain bu değil,bu öteki bu beriki” diyerek seçim yapmaya zorlamayın vatandaşı. Dünyanın sonu değil bu seçimler. Herkes kişisel bir ‘savaşın’ içinde; kimi iş, kimi aş, kimi yoksulluk, kimi işsizlik, kimi hastalıkla savaşıyor. İnsanları birbirine ‘düşman yaparak’ seçtirmeyin kendinizi. Barış içinde bir seçim yapalım.
Yani, Barış umutlanmaktır, bir düşünün abiler.
Şehirler sadece belediye başkanlarını değil, aynı zamanda şehir meclislerini de seçecekler. Yani meclis üyelerini. Meclis üyesi aday adaylarından bazılarının “Ben yoksam parti yok” tavrı yönetimleri sıralama yapmakta zorluyor. İlla ben olmalıyım diye kişisel ‘bekasını’ düşünüp, parti disiplinini ve ahlakını ayaklar altına alıp ‘ikbal’ peşinde koşanlar, seçimin ‘seviyesini’ düşürmekteler.
Yazık, partiler umutlanmaktır, bir düşünün abiler.
Partilerin genel politikası ve yerele yansıması üzerine bir yazı yazmak için masaya oturduğumda, o yolda bir çok ‘çukurluklar’ olduğunu görünce, Ece Ayhan’ın o dizesi yardımıma yetişti: ”Aşk örgütlenmektir, bir düşünün abiler.”
Bizler politikayı yeni bir dünya kurmakla ilgili sanıyoruz hep! Politika yapanlar, hayatın tıkanan damarlarını açmak, vatandaşa nefes aldırmak yerine daha çok tıkıyorlar. Eski, eskimiş politikaları yeniden üretiyorlar. Hayatın tıkanan damarlarını açmak şiire, sanata, şaire kalıyor. İyi ki şiir var. İyi ki bahar geliyor.