Bay BAHÇELİ bey, singirlenmiş ve “Çanakkale Köprüsü’nden geçiş ücreti olan 200 liraya FAZLA diyerek BEĞENMEYENLER, Boğazı YÜZEREK GEÇSİN” demiş.
Bahçeli KAFAYA uygun değişik bi teklif ve (pahalı diyenlere) eyi bir "TENKİD" !
Ama, aman ha sakın denemeye kalkmayın zira, Devlet’imiz, bööle GEÇİŞ yapanlardan mutlaka, KAÇAK GEÇİŞ yaptığından bahisle CEZALI ücret alır.
Zaten heç GEÇMEDİĞİMİZ halde ve evimizde oturduğumuz yerde oradaki EKSİK geçişler için ÖDEME yapıyoruz ya …
Biliyorsunuz, ama hatırlatmakta bir mahzur yok:
Bu Köprü’den günlük 45 BİN araç geçme GARANTİSİ verildi ve bu durumun 22 sene devam etmesi de sözleşmeye bağlandı.
1 günde 24 saat, 1440 dakika ve 86 bin 400 saniye var.
2 saniyede bir araç geçmeli ki, günde 45 BİN araç geçmiş olsun.
Feribotla geçen araç sayısı (en fazla) günlük 9 bin küsur.
Garanti sayısına ulaşılabilmesi için bu sayının bu günden itibaren 5 misline çıkması lazım.
Çıkar zaar ?
Büyüklerimizin de mutlaka bi bildiği vardır ki, MÜTAYİT ile böyle bi sözleşme yapılmıştır.
Ben Büyüklerimize güvenirim.
Ama şunu da hatırlatmakta fayda görürüm:
DELİ DUMRUL’u BİLİRSİNİZ !
Hani, bir KURU ÇAYA köprü yaptırmış; geçenden 5 akçe, GEÇMEYENDEN de (döve DÖVE) 15 akçe alıyormuş ya …
(700 sene kadar önce Dede KORKUT’un yazdığı hikâyelerden birisidir)
Bu hâl, “HİKÂYEDİR, masaldır, yalandır, efsanedir; olmaz bööle şeyler” derken ve tatlı tatlı dinleyip gülüp geçerken, bir de baktık ki, tam olarak memleketin ve halkın başına yüklenmiş ve GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR.
Hem de 1 değil, 5 değil 15 değil …
Belki de, bu hikâyeden ilham alınarak, bu iş başımıza MUSALLAT edilmiştir.
Hatta, “BELKİ” değil, MUTLAKA böyle yapılmış, böyle olması istenmiştir.
Çok yazıldı, çok söylendi; halen de yazılmaya devam ediliyor ve ömür boyu da devam edilecektir.
Zira, böyle bir DERT hiçbir milletin başına gelmemiştir, hiçbir Devlet böyle yapmayı “AKIL” edememiştir.
GEÇMEDİĞİMİZ köprüden, GİTMEDİĞİMİZ yoldan, KULLANMADIĞIMIZ geçitten ve UÇMADIĞIMIZ hava alanından dolayı PARA vermek zorunda kalıyoruz.
Bence, DELİ DUMRUL’un yaptığı veya yarattığı vaziyetten daha KÖTÜ durumdayız.
Çünki , o DELİ bir fâni idi; ÖLDÜ gitti ve ahâli de kurtuldu.
Bizde bu hâl, Devlet’in varlığı ve teminatıyla ÖMRÜMÜZÜ aşıp giden bir zaman devam edip gidecek.
KURTULUŞ YOK; biz ölsek bile, bu BORÇ çocuklarımızın başında devam edecek.
Kendi paramızla (ödediğimiz VERGİLERİMİZLE) yaptırdığımız yerlerden yine PARA vererek geçmekteyiz. Hem de ÖMÜRLER boyunca.
Olacak iş midir ?
Görüyorsunuz ya, Müteahhitlerin eli Devlet’in kasasında; Devletimizin ELİ de devamlı olarak bizim CEBİMİZDEDİR.
HAYRETİMİZ ŞAŞMASIN da daha n’olsun ?
Bu gidişle bu Devletimiz, bulvarlar üzerindeki (mesela, Ankara Bakanlıklar’daki Meşrutiyet cd.den Güvenpark tarafına olan) ÜST GEÇİTTEN ve Kızılay metrosundaki ALT GEÇİTTEN geçenlerden de ÜCRET alırlarsa hiç şaşırmayın.
Zira bunların, ücretli KÖPRÜLERDEN veya BOĞAZ TÜP GEÇİTİNDEN ne farkı var ki ?
GEÇİT, GEÇİTTİR !
GEÇSEN de geçmesen de, Devletimiz GEÇİRİR !