Ekranlarda, medyada boy gösteren kelli-felli adamları anlayamıyorum. Deprem olur, başlarlar konuşmaya; “Yok fay hattı şöyle de, bu deprem fay hattını kırdı da, şöyle oldu da böyle oldu da…” Bir çuval laf ederler, bir kere de “Allah!” demezler. Şimdi koronavirüs sebebiyle yine aynı terâne… Virüs aşağı, virüs yukarı… Yahu iyi de bir kere de “Allah!” deyin be mübarekler. Anladık belki laiksiniz, ancak hiç olmazsa can boğaza gelince Allah deyin, Allah’ı hatırlayın…
Gerçekte bir yaprak bile Allahu Azimüşşân’ın izni olmadan kıpırdamaz. Allah, zerreden yıldızlara kadar bütün mahlukatı yaratan ve hareketlerini bilendir. Virüs de Allah’ın tekvinî kanunlarındandır. Elbette bu hastalıktan korunmak için tedbirlerimizi alacağız. O tedbirlere riâyet, Allah’ın tekvinî kanunlarına uymak demektir. Ondan dolayı da mükâfat alacağız. Ancak niçin bu musibetten ders ve ibret almıyoruz? Niçin hatalarımızdan dolayı tevbe istiğfar etmiyoruz? Niçin Rabbimize yönelmiyoruz?
Bu kâinatın Sâhibi, Mâliki, Rabbi, Hâkimi olan Allahu Azimüşşan, gaflete düşmeyelim, İlâhî hükümleri çiğneyip de haddi aşmayalım, dikkatli olalım, imtihanı kaybetmeyelim diye geçmiş kavimlerin hallerini Kur’an-ı Kerim’de bizlere haber vermiştir. O kıssalar aslında bir kanunun ucudur. “Siz de böyle haddinizi aşarsanız, böyle azap görürsünüz!” demektir. Nuh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi, Lût kavmi, Eyke ahâlisi ve daha pek çok inkârcı, zâlim ve azgın kavimlerin başlarına gelenler sûrelerde genişçe anlatılmış, yüzlerce tefsirlerde o kavimlerin hikâyeleri nakledilmiştir. Bakınız Nemrut kavmi, o devrin en güçlü topluluğu idi. Hz. İbrahim (as) ise âdeta tek başınaydı. O zâlimler topluluğunun karşısında durdu, onları Allah’ın dinine dâvet etti. O zâlimler reddettiler. Allahu Azimüşşân da sivrisinek tâifesini gönderdi ve sivrisinek o kavmi helak etti. Koca Nemrut’u gebertmeye de bir sivrisinek yetti.
Firavun, devrinin en güçlü hükümdarı idi. O ve kavmi Hz. Musa (as) ile Hz. Harun (as)’ın dâvetlerini reddettiler. Allahu Teâlâ da türlü musibetlerle onların o mağrur burunlarını kırdı. Yıllarca kuraklık ve mahsul kıtlığı ile cezalandırıldılar (A’raf Sûresi / 130). Akıllanmadılar, imana gelmediler. Bu defa da Cenab-ı Hak üzerlerine tufan, çekirge, haşarat, kurbağalar ve kan gönderdi. (A’raf / 133). Bu hayvanlar, onların ağızlarına ve gözlerine girecek derecede çok idi. Daha sonra gökten kan yağdı, suları kan oldu ve kan içtiler. Yine de akıllanmadılar, imana gelmediler, Allahu Teâlâ da onları suda gark etti.
Ben-i İsrail, Hz. Musa ve Hz. Harun Aleyhimüsselama karşı geldi. Allah’ın dini ile alay etmeye kalktılar. Allahu Teâla da, Tur dağını başlarının üzerine kaldırdı, Cumartesi av yasağını ihlal edenleri maymun suretine çevirdi, “Hıttatun” [günahlarımızı affet!] demek yerine “hınta” [buğday] diyerek alay etmeye kalktılar, secde etmek yerine Kudüs-ü Şerif’e kıçları üzerine sürünerek girdiler. Cenab-ı Hak da onları günümüzün koronavirüsü gibi veba virüsü ile cezalandırdı. Bir rivayete göre bir günde 70 bin kişi öldü. (Bakara Sûresi / 58-59)
Cenab-ı Hak bu dünyayı muhteşem bir devlet modeli sûretinde yaratmıştır. Hükümleri ile de, “Bu dünyanın Sultanı Benim! Ben Sultanlar Sultanıyım!” demiştir. Yasaklarını da gayet net olarak beyan buyurmuştur. O yasakların ihlâli durumunda hem bu dünyada hem âhirette ceza vereceğini belirtmiştir. (İçki içenlerin, zina edenlerin, hırsızlık yapanların, faiz yiyenlerin ve diğer yasakları ihlâl edenlerin, dini ve hükümleri ile alay edenlerin cezalarının ne olacağını da Kitab-ı Kerîm’inde ve Habîb-i Ekrem’in (asm) lisanıyla açıklamıştır.)
Bakınız şu koronavirüs sebebiyle devlet birtakım tedbirler aldı, yasaklar koydu. Gaziantep’ten yola çıkan bir yolcu otobüsü durduruldu. Her iki koltukta bir kişi oturması gerekirken, bu kurala uyulmadığı görüldü. 46 yolcunun her birine 3 bin küsur lira para cezası kesildi. Otobüs de trafikten men edildi ve para cezası yazıldı ve o 46 kişi de 14 günlük karantinaya alındı. Devlet olmanın gereği budur.
Peki devlet böyle yaparken Allahu Azimüşşân kendi hükümlerini, kurallarını çiğneyenleri, alay edenleri cezalandırmaz mı? Yahu niçin olup bitenlerden ders ve ibret almıyoruz. Niçin “Fefirrû ile’llah” [Allah’a sığının!] (Zâriyat Sûresi /50) deyip Allah’a sığınmıyoruz, -kâfirler, inançsızlar şöyle dursun- biz Müslümanlar olarak niçin “adam gibi Müslüman” olmaya çalışmıyoruz? Niçin?...