Müslümanlar olarak çok tuhaf bir devrede yaşamaktayız. Bizi yaratan, bize İslâm nimetini ihsan eden Rabbimiz (cc), bize gayr-i müslimlerle dost olmamamızı emrediyor, Allahu Teâlâ’nın en sevgili kulu Peygamber Efendimiz (asm), gayr-i müslimlere benzemeyi şiddetle yasaklıyor. İslâm ülkelerinde ise bunun tam tersi yapılıyor. Bu konu ile ilgili pek çok âyet-i kerime ve hadis-i şerif var. Biz gözümüzü bir nebze açması için ilk önce âyet-i kerimelerden üç tanesine meâlen bakalım:
“Sen onların dinine uyuncaya kadar ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden razı olurlar. De ki, ‘Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur.’ Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına bilfarz uyacak olursan, and olsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara Sûresi / 120)
“Ey îman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin: (Bunu yaparak) Allah’a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” (Nisa Sûresi / 144)
“Ey îman edenler! Yahûdileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğuna yol göstermez.” (Mâide Sûresi / 51)
Sevgili Peygamberimiz (asm) de bizlere, onlara (yani gayr-i müslimlere, Hıristiyan ve Yahudilere) her hususta muhalefet etmemizi, onlara benzemememizi emrediyor.
Abdullah b. Ömer’den (ra) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Kim kendini bir kavme benzetirse, o da onlardandır.” (Ahmed: 2 / 50-92, 7 / 142, Ebu Davud Libas: 4031)
Hz. Aişe’den (ra) rivayet edildiğine göre, Rasulullah (sav), namaz kılarken elleri böğürlerine koymayı mekruh sayarak: “Yahudilere benzemeyin.” buyurmuştur.” (Buhari el-Amel fi’s-Salat: 17; Müslim Mevarid: 47; Ebu Davud Salat: 172; Tirmizi Salat: 164)
Abdullah b. Amr diyor ki: “Rasulullah (sav) benim üzerimde boyanmış iki elbise gördü ve şöyle buyurdu: ‘Doğrusu bunlar kâfirlerin giysilerindendir. Onları giyme.’” (Müslim, Libas: 29-31; Ebu Davud, Libas: 8; Nesai, Zinet: 43)
Ülkemizde Batı’ya, yani Avrupa’ya yanaşma politikasının uygulanmaya başlanmasından sonra binlerce kanun çıkartıldı. Son 17 senede bu “Avrupalılara benzeme” kararlarında âdeta bir patlama oldu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geçenlerde şu açıklamayı yaptı: “Son 20 yılda Avrupa Müktesebat ve Avrupa Birliği (AB) Konseyi standartları ile uyumlu 2 binden fazla yasa çıkardık.” Çavuşoğlu, bu kanunları niçin çıkardıklarını şu şekilde açıklıyor: “Zihniyet dönüşünün sağlanması için yaptık.”
AB, bizi aralarına almamıştı. Ancak bizi de bırakmıyor, elini yakamızdan çekmiyordu. Şeytan çarpmışçasına, bizi illa da kendilerine benzetmek istiyorlardı. Kendilerinde aile mefhumu kalmamıştı. Zina serbestti. Kadınların evinde oturup anne ve ev hanımı olmasından ziyade dışarıda olmasını istiyorlardı. Kadın kadına, erkek erkeğe evlilikler serbestti. Çocuklar dede-nine, anne-baba sevgisinden ve ilgisinden mahrum büyüyorlardı. Deniz, spor, film, tiyatro, san’at, reklam diyerek kadın vücudunu teşhir ediyorlardı.
Derken derken her hususta bizi kendilerine benzettiler. Bizi “resmen” aralarına almadılar, ancak bizi araya alarak pres yaptılar. Zorla kendilerine benzettiler. Sonunda bundan kendileri de rahatsız oldular. Papa; “Müslüman kadınları bizim kadınlar gibi giyinmeye başladı. Arada fark kalmadı. Sizler (Hıristiyan kadınlar) farkınızı ortaya koyun. Boynunuza haç kolyesi takın!” dedi. Şimdi ister misiniz, bizimkiler gıcıklık olsun diye boyunlarına o kolyeden taksınlar!..
Yaklaşık bir asırda, neredeyse her hususta onlara, yani Avrupalılara benzedik. Bizi aralarına almadılar, ancak bizi kendilerine benzettiler. Yine de bizden memnun olmadılar. Şimdi de kalkmış; “Şu 78 başlığa iyi çalışın. Bu 78 maddeyi gerçekleştirin, öyle gelin!” diyorlar. Ölür müsün, öldürür müsün!..