USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bu mazlum âlime ve eserlerine sahip çıkmak vazifemiz

12-04-2021

Bediüzzaman ve eserleri üzerine oynanan oyunları yazıyoruz. Yazmalıyız. Bu ümmet bu mazlum âlime sahip çıkmalı. Zira o, başta bu vatanın Müslüman gençleri olmak üzere ümmetin imanının selamette olması için hayatını fedâdan çekinmedi. Çok çileler çekti. Defalarca hapse girdi. Defalarca zehirlendi. Kendisine bu vatanın hür havası teneffüs ettirilmedi. Bundan da korkuncu, canından aziz bildiği eserlerine el uzatıldı. İşte şimdi GERÇEKLERİ ortaya çıkarma ve bu mazlum âlimin eserlerini KURTARMA zamanı. İşte bunun için yazıyoruz. Buyurun bunu da okuyunuz.

Mahir Usta, yaptığı araştırma ile Bediüzzaman’ın temel eserlerinden Sözler’e “Konferans” diye bir metnin nasıl ilave edildiğini sorguluyor. Topu topu beş kişinin dinlediği bir konuşmayı konferans diye takdim etmek ayrı, İslâm’ın temel esasları ile tartıldığında “illetli” olan bu metni yıllarca bu değerli eserin arkasına koymak, cinayet değil de nedir?

Murat Çetin, 14 Şubat 2021 tarihli Diriliş Postası’ndaki yazısında, “Risale-i Nur’u da tahrif ettiler” diyor ve örnekler veriyor.

İşte verdiği örneklerden biri:

“(…) Ekleme suretiyle tahrife örnek olarak, Fatiha Sûresi’nin son âyetlerini gösterebiliriz. Arapça İşârâtü’l-Îcâz tefsirinin ilgili kesiminde, Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri -350 bin tefsire iktidâen- Yahudi ve Hıristiyanların tevbe etmeden aynı inançla Yahudi ve Hıristiyan olarak ölmeleri durumunda hepsinin Cehennem’e gideceklerini beyan etmiştir.

“Ancak ismi ‘nâşirler’ ve ‘hizmetkârlar’ arasında geçen Tillolu Said Özdemir tarafından Lâtince İşârâtü’l-Îcâz’a ‘Bir kısım’ şeklinde iki kelime eklenmiştir. Özdemir, Latince şeklini Üstâd Bediüzzaman’a okurken ‘Bir kısım’ ifadesini gizlemiş, matbaada basılan nüshaya ise eklemiştir. Eklenen bu iki kelimeyle Hıristiyanların bir kısmının ‘Hıristiyan kaldıkları halde ehl-i necât oldukları’ ima edilerek ‘Dinler arası diyalog’ yol açılmıştır. Bu yoldan yürüyerek palazlanan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ülkemizin, hatta dünyanın başına belâ olmuştur.”

İşte tam bu noktada, bir hukukçu dostumdan dinlediğim mühim bir hâtırayı nakletmek isterim.

Bu değerli hukukçu dost şunları anlatıyor:

“1979 yılı Eylül ayında, staj için Ankara Adliyesi’nde bulunuyordum. Orada “Nurculuk Dosyası” diye bir dosya gördüm, incelemeye başladım. Dosyanın içerisinde Said Özdemir’e ait, el yazısıyla yazılmış şöyle bir not vardı: ‘Risalelerde, belirtilen kısımları çıkardım.’ Bu çıkarılan kısımlar neydi? Bunu Said Özdemir’e soramadım. Ancak 1985 yılında bizzat kendisi bana Osmanlıca teksir halindeki 26. Mektup 3. Mebhas’taki milliyet bahsinde Bediüzzaman’ın el yazısıyla sahife kenarına yazdığı çıktıyı gösterdi. Bediüzzaman şöyle diyordu: ‘İnşeAllah bu ordu kılıcını ayağına değil, asıl düşmanına vurur.’ Bu ifade hiçbir Latince nüsha Risale-i Nur’da yok. Kendi kendime, ‘Acaba o dosyada belirtilen çıkarılan kısımlardan biri de bu mu idi?’ dedim, ancak bunu Said Özdemir’e sormadım.”

Bediüzzaman’ın eserlerine yapılan “ilavelerden” bir kısmı da “Emirdağ Lahikası” isimli eserdeki Lahika mektuplarıydı. Bediüzzaman, burada yer alan 15 mektubu, “bunları koymayın!” dediği halde, Bediüzzaman’ın vefatından sonra konulmuştu. Niçin? Demokrat Parti’ye ve daha sonra Adalet Partisi’ne desteğe me’haz olsun diye. İşte bu da büyük bir tahrifattı ve büyük bir oyundu. Önce Demokrat Parti, sonra Adalet Partisi “taraftarlığı” adına, Ümmet-i Muhammed’in geniş bir kesimi küstürülmüştü. Üstelik, önce MHP aleyhine kitap neşredilmiş, milliyetçi camia küstürülmüş, sonra MSP aleyhine broşür çıkarılıp bu camia küstürülmüş, daha sonra CHP adına broşür çıkarılıp bu camia küstürülmüş, ayrıca tarikatlar aleyhine ileri geri konuşulmuş, bu camiâ küstürülmüş… Malum komite “Marovitch ve Thomas Michel abileriyle” birlikte öylesine kumpas kurmuşlardı ki, benim gibi 50 sene bu eserlerden istifade eden kimseye bile bazen, “Alın başınıza çalın!” dedirtecek uzmanlığı sergilemişlerdi. Ancak sonraları yaptığımız araştırmalarla bilecektik ki, bu kumpası yapanlar iki elin parmakları sayısınca kişilerdi. Bu eserleri okuyan camiânın olup bitenlerden haberi yoktu ve onlar gerçekten çok iyi niyetli, samimi kimselerdi. Bütün o kitle de Ümmet-i Muhammed de bu mazlum İslâm âlimine sahip çıkmalı. Doğrudan Kur’an’ın malı olan bu eserleri tahrifattan kurtarmalı, bunu yapmaya çalışanlara yardımcı olmalıdır. Bunu yapmak vazifemiz. O mazlum âlimin ruhu şâd edilmeli. Dünyada yüzü gülmedi, bâri eseri kurtarılarak berzah âleminde gülsün…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?