Hani, bir KURU ÇAYA köprü yaptırmış; geçenden 5 akçe, GEÇMEYENDEN de (döve DÖVE) 15 akçe alıyormuş ya …
(700 sene kadar önce Dede KORKUT’un yazdığı hikâyelerden birisidir)
Bu hâl, “HİKÂYEDİR, masaldır, yalandır, efsanedir, olmaz bööle şeyler” derken ve tatlı tatlı dinleyip gülüp geçerken, bir de baktık ki, tam olarak memleketin ve halkın başına BELÂ edilmiş bir gerçek hâline gelmiştir veya GETİRİLMİŞTİR.
Hem de 1 değil, 5 değil 15 değil …
Belki de, bu hikâyeden ilham alınarak, bu BELÂ başımıza MUSALLAT edilmiştir.
Hatta, “BELKİ” değil, MUTLAKA böyle yapılmış, böyle olması istenmiştir.
Çok yazıldı, çok söylendi; halen de yazılmaya devam ediliyor ve ömür boyu da devam edilecektir.
Zira, böyle bir BELÂ hiçbir milletin başına gelmemiştir, hiçbir Devlet böyle yapmayı “AKIL” edememiştir.
GEÇMEDİĞİMİZ köprüden, GİTMEDİĞİMİZ yoldan, KULLANMADIĞIMIZ geçitten ve UÇMADIĞIMIZ havaalanından dolayı PARA vermek zorunda kalıyoruz.
Müteahhidin eli Devlet’in KASASINDA; Devlet’in de bir eli bizim CEBİMİZDE ve öbür eli de BOĞAZIMIZDA !
Bakın, Devlet’imiz, ZAFER Havalimanı diye bir yaptırmış:
Kütahya-Uşak-Afyon’un orta yerinde (Kütahya’ya 45, Afyon’a 60, Uşak’a da 100 km. uzaklıkta)
Müteahhite demiş ki, “Sen burayı yap. Ben sana para vermiyecem. Ama buranın işletmesini sen yapacaksın ve kârı senin olacak. Ben sana garanti veriyorum ki, buradan 4 senede DÖRT MİLYON 73 BİN yolcu gelip geçecek, uçup gidecek. Eğer bundan aşağı olursa, GELMEYEN-gitmeyen, UÇMAYAN-geçmeyen her yolcu için sana PARA verecem”
Müteahhitin canına minnet. Bankadan krediyi çekmiş, inşaatı yapıp bitirmiş ve oturup, UÇACAK kaçacak yolcu beklemiş.
Ama, 4 senede toplam olarak, SADECE ve sadece, 170 bin 535 (YÜZ YETMİŞ BİN 535) yolcu gelip gitmiş.
Esasen, kim gelecek, kim geçecek ki ?
Zira buradan, sadece İstanbul’a sefer var. Ve buradan İstanbul’a gidebilmek için harcayacağın zamandan çok daha kısa bir zamanda, OTOMOBİLLE İstanbul’a ulaşman mümkün.
YOLCU gelmiş veya GELMEMİŞ, müteahhitin UMURUNDA değil ve hatta gelmemiş olmasından da MEMNUN olacak. Çünki, yolcuyla uğraşacağına, oturduğu yerde istediği parayı Devlet’ten alacak.
Devlet’imiz, bugüne kadar bu Müteahhite 26 MİLYON 691 bin 626 EURO ödeme yapmış. Yani, takriben 162 TRİLYON lira vermiş. Müteahhit, hemen hemen inşaat maliyetini çıkarmış.
Bu hâl 2044 yılına kadar devam edecekmiş.
Bunun gibi;
2016-2017 yıllarında Osmangazi Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü için Devlet’in kasasından çıkan para 4,5 KATRİLYON lira. Önümüzdeki sene bu iş için Bütçeye 5,5 KATRİLYON lira ödenek konulmuş.
Daha böyle bir sürü yer var.
Evet, Müteahhitin eli devamlı olarak Devlet’in kasasında.
Devlet’in eli de, Müteahhitleri DOYURMAK için devamlı olarak bizim BOĞAZIMIZDA.
KULLANMIŞ olmayı bırakın, henüz GÖRMEDİĞİMİZ ve belki de hiç GÖREMEYECEĞİMİZ yerlerin borcunu bizler ÖDÜYORUZ ve ödemeye de devam edeceğiz.
Bence, DELİ DUMRUL’un yaptığı veya yarattığı vaziyetten daha KÖTÜ durumdayız.
Çünki , bu DELİ bir fâni idi. ÖLDÜ gitti ve ahâli de kurtuldu.
Bizde bu hâl, Devlet’in varlığı ve teminatıyla ÖMRÜMÜZÜ aşıp giden bir zaman devam edip gidecek.
KURTULUŞ YOK; biz ölsek bile, bu BELÂ çocuklarımızın başında devam edecek.
Başımızdakiler de, şimdiye kadar yaptıkları gibi, bu MARİFETLERİNDEN dolayı ÖVÜNECEK !
Bazı CİNS ahâli de, bu övünmeye SEVİNECEK !?
Acaba bu BELÂLI vaziyeti, bu SEVİNMEKTE olan ahâliye anlatmak mümkün müdür ?
Anlatma fırsatı olsa bile, bunlar ANLAYABİLECEK midir ?
Ne dersiniz, hâlimiz ahvâlimiz böyle midir ?
(Not: Daha geniş bilgi bu günki Sözcü’de var)