Yıllar önce, bir arkadaş grubuyla Osmanlı Meclis-i Meb’usan’ında bulunmuş Tevfik Demiroğlu’nu Fatih’teki evinde ziyaret etmiştik. Kendisi, Bediüzzaman Hazretleri’nin işgal yıllarında, işgalci İngilizlerin hilesini, tuzağını başına geçiren “Hutuvat-ı Sitte” isimli eserini dağıtanlardan biriydi. Hatıralarını dinlemiştik. Ayrılırken, arkadaşlarımızdan biri; “Efendim, kartınız var mı, lütfetseniz de hatıra kalsa” dedi. Merhum Tevfik Bey şöyle dedi: “Kendimiz kart olduk…”
“Hacı Beşler”den Ali Fuat Ural bana; “Demirel’le ilgili hatıralarınızı yazsanız” deyince, bu “kendimiz kart olduk” anekdotunu hatırladım. Şöyle bir düşünüyorum da, yakın tarihin en mühim hâdiselerine bir gazeteci olarak tanıklık etmiş, pek çok mühim sima ile birebir görüşmüştük. Ülke idaresinde mühim söz sahibi olan Süleyman Demirel’le ilgili hatıralarımız da birer “tarihî belge ve bilgi” olmuştu. Arkadaşımızın dediği gibi, bunlar kayıt altına alınmalıydı. “El ilmu saydun, ve’l kitabeti kaydun” [ilim bir avdır, yazı ile avlanır” denilmiştir. Demirel’le ilgili hatıralarımızı anlatmadan önce bu mühim simanın siyaset ve idarecilik hayatına hülasa olarak bakalım:
Süleyman Demirel (1924-2015), ülkemizin yakın tarihine damga vurmuş bir siyasetçidir. 1965-1993 yılları arasında yedi farklı hükümette toplam 10 yıl 5 aylık süreyle başbakanlık görevinde bulunmuştur. 1993-2000 yılları arasında da cumhurbaşkanı görevini ifa etmiştir.
1960 darbesini uzaktan takip eden Demirel, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbelerinin doğrudan muhatabı olmuş, 1996-1997’deki (28 Şubat 1997) postmodern darbesinde ise darbecilerden yana taraf olmuştur.
Demirel, başbakan ve cumhurbaşkanlığının yanı sıra ülkenin siyaset tarihine damga vurmuş mühim partilerinin genel başkanlığını yapmıştır. 1964-1980 yılları arasında Adalet Partisi’nin (AP), 24 Eylül 1987-1993 yılları arasında da Doğru Yol Partisi’nin (DYP) genel başkanlığını yapmıştır.
1980’e kadar tek başına iktidar da olmuş, koalisyon hükümetlerinde de başbakan olarak bulunmuştur. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra pek çok politikacı gibi kendisine de “siyasî yasak” getirilmiş, 6 Eylül 1987’de yapılan halk oylamasından sonra bu siyaset yasağı kalkmıştır. Siyasî yasakların kalkmasından sonra yapılan ilk genel seçimde de (20 Ekim 1991’de) DYP oyların %27’sini alarak 178 milletvekili elde etmiş ve böylece TBMM’de 1. parti olduğu için hükümeti kurmakla görevlendirilmiş, Demirel de 20 Kasım 1991’de Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) bir koalisyon hükümeti kurmuştur.
17 Nisan 1993’te 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefat etmesi üzerine, yapılan 9. cumhurbaşkanlığı seçimine katılmış, 16 Mayıs 1993’teki 3. turda SHP ve MHP’nin desteğiyle 244 oy alarak 9. cumhurbaşkanı seçilmiştir. Demirel, 16 Mayıs 2000’de görevini Ahmet Necdet Sezer’e devretmiştir.
Şimdi gelelim bizim “Demirel’li yıllar”ımıza… İmam hatip 4. sınıfında iken (Biz dört yıllık ortaokulun son mezunu idik. 12 Mart 1971 darbesini yapanlar imam hatibin orta kısmını kapattılar.) Risale-i Nur camiası ile, lise 1’de iken de Millî Görüş camiası ile tanışmıştım. O tarihte Yeni Asya gazetesi çatısı altında toplanmış olan Risale-i Nur camiası ülkemizin en geniş sivil toplum kuruluşu idi. Bediüzzaman Hazretleri’nin hizmetkârlarının büyük ekseriyeti de o camiada idiler. 1975’te üniversite tahsili için İstanbul’a gittim ve bu camiaya ait evlerden birinde kalmaya başladım. O tarihlerde gerek gazetenin, gerek camianın AP ve Demirel sempatisi ve desteği aleniydi. Bu desteğin sebebini bize şöyle izah ediyorlardı: “Bizim gayemiz İ’la-yı Kelimetullah. Demirel, hürriyet sağlayacak, bize yol açacak.” O tarihte Mersinli bir okuyucumuzdan bizzat şunu dinlemiştim: “Demirel’i Güniz Sokak’taki evinde ziyarete gitmiştik. Kalabalık bir gruptuk. Bize masanın üzerindeki Risale-i Nur eserlerinden okudu. Bir soru üzerine de şöyle dedi: ‘Arkadaşlar açık söyleyeyim, ben şeriatı getiremem. Buna gücüm yetmez. Ancak sizin bu gaye uğruna çalışmalarınızın önünü açabilirim. Size hürriyet sağlarım.”
Tuhaftır, defalarca hükümet kurmasına rağmen, TCK’nın 163. maddesini kaldırmaya yanaşmayacaktı. Solcuların canını yakan 141 ve 142. maddeler ile Müslümanların canını yakan 163. madde Turgut Özal’ın başbakanlığı zamanında kaldırılacaktı. 5816’yı kaldırmanın ise adını bile ağzına almayacaktı…