Yakın Tarih Ansiklopedisi’nin 1. Cildinin çıkması, bütün ülkede ses getirdi. Bütün dinî guruplar bu çalışmaya sahip çıkmışlardı. Perde gerisinde saklanmış olan ve gazete yönetimini ele geçirmeye hazırlanan kimseler de şok olmuşlardı. Onun için ellerini çabuk tuttular ve Hüseyin Demirel’i, “Gazeteyi iflasa sürükledi” gerekçesi ile yönetimden uzaklaştırdılar ve evine gönderdiler. Halbuki bu isim yıllarca gecesini gündüzüne katmış, gazeteyi omuzlamış bir isimdi. Önceki yazımızda bahsettiğimiz gibi yüz bin adetlik “Referanduma Doğru” broşürü yüzünden tökezlemişti. Demirel verdiği sözü tutmamış, merhum Hüseyin Demirel ortada kalmış, kendince çözüm yolları araştırmıştı. Yakın Tarih Ansiklopedisi projesi de bunlardan biri idi. Gerçekten de ilk dört ciltte görüleceği üzere bu eser Türkiye’de en çok satan eserlerden biri olmuştu. Hüseyin Demirel’in işbaşından uzaklaştırılmasından sonra, Yönetim Kurulu Başkanı Faik Cengiz, bir gün bana şöyle dedi: “Burhan kardeş, bu ansiklopediden dolayı öylesine çok para geliyor ki, parayı koyacak yer bulamıyorum.” Buraya bir parantez açarak ilave edeyim. Toplamda 12 cilt olan bu ansiklopedinin birçok maddesinin yazarı, yayın kurulu üyesi, mizanpajcısı, musahhihi, vs. olarak görev yapan şahsım tek kuruş para almamıştım. Diğer arkadaşlarım da öyle. Öylesine yoğun bir tempoda çalışıyorduk ki, bazen saat 02’de eve gidiyor, sabah namazını kılıp geri dönüyorduk. Bir defasında Cemil Çiçek’in devlet bakanlığı devresinde “Aile Şurası”na davet edilmiştim. (Daha önce de Namık Kemal Zeybek’in bakanlığı devresinde Dil Kurultayına gitmiştim. Oradaki maceramız da ayrı. Allah nasip ederse yeri gelince anlatırız.) Kurultaya gittim ama, nasıl? Elimde poşetlerde dokümanlar, bir elimde daktilo. O sırada “Çerkez Ethem Hain mi Kahraman mı?” seri yazısı gazetede yayınlanıyor ve ben de bir yandan o seri yazıyı yazıyorum. Oturumların dışında otel odasına çekilip yazımı yazıyorum. Sonra da Ankara bürosundan bu yazıyı ve günlük yazımı gazeteye faks çekiyorum. Hüseyin Demirel yok, derken Mustafa Kaplan rahatsızlandı, o da yok. Yük Bünyamin Ateş’le benim üzerimde kaldı. Konuları paylaştırdığımız arkadaşlar da harıl harıl çalışıyor, yaptıkları malzemeleri bize getiriyorlar. Biz de biten konuları dizdirip mizanpajını yapıp ansiklopedi ciltlerini baskıya hazırlıyoruz. İşte o yoğun tempo sırasında bizde de sıkıntı baş gösterdi. Raytingkramp denilen yazar hastalığına yakalandık. O halde çalışmamıza devam ettik.
Yakın Tarih Ansiklopedisi’nin birinci cildini neşretmiştik ki Demirel’den bir mesaj geldi. Mesajı getiren milletvekili Recep Özel’di. Demirel, “Söyleyin çocuklara bu çalışmayı durdursunlar!” demişti. Patron (Mehmet Kutlular) bunu bize iletti. Gerçek şuydu ki, o tarihte gazete yönetiminde bütünüyle söz sahibi olan bizdik. Yani başta Hüseyin Demirel olmak üzere gazeteyi ve Yakın Tarih Ansiklopedisi’ni hazırlayan ekip. Sonradan başımıza gelmeyen kalmadı. Başta da söylediğim gibi Hüseyin Demirel gazete yönetiminden uzaklaştırıldı. Arkadaşımız bunu hazmedememişti. Kanser hastalığına yakalandı ve kısa bir müddet sonra da vefat etti. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Bir yazısından dolayı Şile’deki cezaevinde hapis yatarken ziyaretine gitmiştim, orada ve sonradan mektuplaşmalarımda bana şöyle dedi: “Ben senin tencere kapak komple ve mükemmel bir gazeteci olarak yetişmeni istiyorum. Hapisten çıktıktan sonra o projesini uygulamaya koydu. Fotoğraf çekmekten, karanlık odada fotoğraf tab etmeye, pikaj-montajdan, sayfa sekreterliğine, editörlükten tashihe varıncaya kadar bu mesleğin her sahasında görev aldım. Belki çok yoruldum, ancak bildiklerimi onlarca arkadaşıma aktardım. Bunlar muhtelif gazetelerde çalıştılar. Onların duâsı yeter…
Yakın Tarih Ansiklopedisi’ni yayınladığımız için başımıza gelmeyen kalmadı, demiştim. Birileri bizi vurdurmak için mafya ile anlaşmıştı. Adam başı 500 milyon liraya (o zamanki para birimi) o mafya ekibi bu projeden bahsederken bizi tanıyan eski ve tövbekar bir mafya babası, “Onlara bunu yapamazsınız!” diyor ve bunu gelip patrona haber veriyor. Bu olayı da biz Mehmet Kutlular’ın ağzından duyduk.
Tarihî hadiseleri anlatmaya devam edelim. Bizim de omuz vurmamızla Demirel’in siyasî yasağı kalkmıştı. 24 Eylül 1987’de de DYP Genel Başkanı seçilecekti.
Nice zamandır gazete idaresine el koymak isteyen, ancak bizim yüzümüzden buna fırsat bulamayan bir ekip 1990’da bir “darbe” yapıp, milletin malı olan gazete binasına, matbaaya, yayınevine ve bütün mala-mülke el koydular ve bir gece yarısı gazete binasına gelip yerlerimize oturdular, köşe yazılarımızı çıkarıp yerine kendi yazılarını koydular. Bunu yapmalarının temel gerekçelerinden biri olarak da yine Yakın Tarih Ansiklopedisi’ni yazmamızı gösteriyorlardı. Sonradan öğrenecektik ki işin içinde yine Demirel vardı.