İşte ârif olanlarla paylaştığımız bilgilerde ve belgelerde görüldüğü üzere, şu anda tarihimizin en kritik anlarını yaşamaktayız. Bildiklerimizin tamamını yazmış olsak, belki şu anda bizi kös dinlemiş gibi dinleyenlerin de gözü faltaşı gibi açılacaktı. Ancak biz “efradını câmi, ağyarını mâni” üslup çerçevesinde kalmaya çalışarak ehl-i irfana bazı hakikatleri söylemeye çalıştık ve çalışıyoruz. Şu hususu ehemmiyetle belirtmek isteriz ki, vatanımızı elimizde tutmak için, emniyet, huzur ve refah içerisinde yaşamamız için birlik olmalıyız, birliği sağlayacak müesseselere sahip çıkmalıyız.
Yazılarımızda belirttiğimiz o zındıka komitesinin telkinleriyle Müslümanlar bölük pörçük oldu. Onlar durmadan birleştiler, bizi ise durmadan böldüler. Amerika kıtasında 50 devlet birleşti, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) adıyla tarih sahnesine çıktı. Müslümanların birlik unsuru olan Hilafet müessesesinin amansız hasmı İngiltere, halifeliği yıkmak, ortadan kaldırmak için yıllarca çalıştı, kendisi ise 60 devletin başına geçti. Kraliçe (şimdi kral) “İngiliz Milletler Topluluğu”nun başı oldu. 60 devletli Müslüman topluluğunun başı gitti. Kendileri ise bir başın etrafında toplandı. Müslümanları bölük pörçük yapanlar, şu anda 27 devlet olarak Avrupa Birliği (AB) çatısı altında buluştular.
Tarihe baktığımızda, Müslümanlar ne vakit “birliği”, yani “İttihad-ı İslâm’ı” sağlamışlarsa, izzetli olmuş, emniyet, huzur ve refah içerisinde yaşamışlardır. Hulefa-i Râşidin devri bunun müşahhas örneğidir. Selahaddin Eyyubi, Haçlıların işgali altındaki Kudüs-ü Şerif’i kurtarmadan önce bütün Müslüman unsurları Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye çatısı altında birleştirdi. Kendisi Kürt’tü, ancak Türk, Arap ve sair unsurlardaki bütün ehl-i imanı aynı gaye, aynı inanç etrafında birleştirdi. Cihad ordusunda tek detone, yani çatlak ses çıkmadı. Kumandan bazen bayrakları sallayarak, bazen bir el işaretiyle orduları sevk ü idare etti. Mücahidler “birlik şuûru”nu kavramışlardı. Neticede Kudüs fethedildi. Yavuz Sultan Selim, kahraman ceddi Fatih Sultan Mehmed’in birlik şuurundan gâfil, sözde Müslümanların, gaflet, dalâlet ve hıyanetleri ile neler çektiğini çok iyi bilmekteydi. Bu bakımdan kendisine en büyük gâye olarak, “İttihad-ı İslâm’ı tesis etmeyi” seçti. Bu düşüncesini manzum olarak şöyle dile getirmişti: “İhtilâf u tefrika endişesi / Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni. / İttihadken savlet-i a’dâyı def’e çaremiz, / İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.”
Anadolu’muzun güzide âlimlerinden Bediüzzaman, “Bu zamanın en büyük farz vazifesi, İttihad-ı İslâmdır” demektedir. Bu gayenin tahakkuku için çalışan idarecilerden biri de merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır. Başbakanlığı esnasında D-8’lerin kurulmasına öncülük etmişti. Türkiye, Endonezya, İran, Mısır, Pakistan, Malezya, Nijerya ve Bangladeş‘in başı çektiği bu birlik, şayet fırsat verilseydi, D-60 olacaktı. D-8’in kurulduğu zaman dilimini hatırlayınız, o 8 ülkede ve o ülkelerin etrafında bir huzur ve emniyet havası meydana gelmiş, terör hadiseleri sona ermişti.
“Birlik olmak” Rabbimizin emridir. Âl-i İmran Sûresi’nin 103. âyet-i kerimesinde meâlen şöyle buyrulmaktadır: “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a, Kur’ân’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetlerini hatırlayın; hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmiş ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah, size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.”
Sevgili Peygamberimiz (asm), Müslümanların birliğini, taşları birbirine kenetlenmiş ve omuz omuza vermiş binalara benzetmiştir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Mü'minin mü'mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.”
Tarih boyunca düşman hep “birliğimizi” parçalayarak bize galip geldi. Endülüs Emevi Devleti birliği kaybetti. Neredeyse her şehir ayrı beylik oldu, ayrı baş çekti. Bu parçalanmışlığın, bölünmüşlüğün, birbiriyle uğraşmanın neticesinde 750 yıllık İslam yurdu düşman çizmeleri altında ezildi. Osmanlı Yıldırım Bayezıd’dan sonra kardeş kavgalarıyla neredeyse paramparça olayazdı. İkinci Meşrutiyet’ten sonra 147 parti kuruldu. Ülke sekerata girdi. Hilafet müessesesi gitti, ümmet imamesi kopmuş tesbih gibi darmadağın oldu.
Vatanımızı korumanın da, bütün âlem-i İslam’ın dirliği de “BİRLİK”le sağlanır. Birlik olmazsa, dirlik de olmaz. Tıpkı Endülüs Müslümanları ve son Sultan Abdullah gibi dizimizi dövüp ağlarız.