Birisi için LÂ’NET okumak, yani Allah’ın mağfiretinden, günahlarının bağışlanmasından mahrum kalasın manâsındaki, “LÂNET olsun sana, mel’un” veya “lânetullah” ya da “şeytan-ı lâîn” demekle veya “Allah seni KAHR etsin, yani HELÂK etsin, mahvetsin” ya da “KAHR u PERİŞAN eylesin” demekle hakaret suçu işlenmiş olur mu ?
Ya da BEDDUA etmek suç mudur ?
Mesela, EBLEHLİĞİ yüzünden söndürülemeyen o orman yangınlarının içinde YANMASINI temenni etmekle SUÇLU olunur mu ?
Mesele malûm:
Kendimize ait yangın söndürme UÇAKLARININ olmayışı ve sanki kasada parası kalmamış iflas etmiş şirket gibi uçak almaması ve Türk Hava Kurumu’nun elindeki uçakların da ÇÜRÜMEYE bırakılması ve İHALELİK 3 KİRALIK uçakla yangın sezonuna girildikten sonra FELAKET çökünce de bütün dünyadan YARDIM DİLENMEK durumuna düşürülmüş olmamız.
Bu günkü Hürriyet Gazetesi’ndeki Sedat Ergin bu meseleyi ele almış ve İspanya, Portekiz, Fransa, İtalya, Hırvatistan, Yunanistan ve İsrail’in elindeki imkânları tesbit edip bildirmiş.
Yazı epeyce uzun.
Özeti şu:
İSPANYA : Hem Hava Kuvvetleri ve hem de özel sektör görevli. Hava Kuvvetlerinin sahip olduğu 43, özel sektörün sahip olduğu 9 uçak var.
FRANSA: Havadan yangın söndürme faaliyetleri doğrudan İçişleri Bakanlığı’na bağlı Fransa Sivil Savunma ve Kriz Yönetimi Direktörlüğünün sorumluluğunda. 19 uçak, 40 helikopter var.
İTALYA: İçişleri Bakanlığı’na bağlı İtalya Yangın İdaresi sorumluğunda 19 uçak var. Ayrıca sivil kurtarma birimlerinin elindeki helikopter filosuna ek olarak Milli Savunma Bakanlığı’nın helikopter desteği de devreye giriyor.
HIRVATİSTAN: Hava Kuvvetleri Komutanlığı sorumluluğunda. 6 uçağı var.
YUNANİSTAN: Sivil Savunma Bakanlığı görevli. 40 uçağı var. Ayrıca kiralanmış 20 helikopteri var.
İSRAİL: İçişleri Bakanlığı’na bağlı Ulusal Yangın ve Kurtarma İdaresi görevli. 14 uçağı var.
(Not: Uçakların cinsi çeşitliliği, özellikleri ile hangi devlet yapımı olduğu ayrı ayrı belirtilmiştir. Yazı uzamısın diye buraya almadım)
Yazı şöyle bitiyor:
Ülkelerin hiç birinde orman yangınlarıyla mücadele görevinin olduğu gibi İHALE YOLUYLA teklif veren YÜKLENİCİLERE BIRAKILDIĞI bir MODEL YOK. Yani Türkiye’de 2021 yılı itibariyle UYGULANMAKTA OLAN MODELİN bir BENZERİNE RASTLAMAK SÖZ KONUSU DEĞİL.”
Benim yazı da şöyle bitsin:
İdaredeki ÂCİZİYYET ve dolayısıyla içine düştüğümüz FELAKET, (lânet edilmeye değer) MEL’ANET hâlinin resmen ve alenen görüntüsü ve delili değil midir ?
Elindeki UÇAKLARI ÇÜRÜMEYE TERK ETMEK suretiyle ülkemizi İHALEDEKİ 3 UÇAĞA MAHKÛM ve MECBUR bırakmanın mazereti ne olabilir, bunun ÖZÜRÜ nasıl kabul edilebilir ?
Veya böyle bir şey nasıl MAZÛR gösterilebilir ?
Üstelik, bu hususta UYDURULAN gerekçelere İNANMAYANI da, neredeyse Devlet’e karşı İSYAN eden HAİN gibi göstermeye kalkışmak veya (yeni uydurulan Türkçe ile) “PROVAKATÖR” ilan etmek akıl işi midir ?
Neyse …
İlk başta söylediklerimi söylemiş olayım mı olmayayım mı ?
SUÇLU ilan edilmekten KORKUYORUM !
Ne dersiniz ?
Belki de şöyle söylemek daha uygun olur:
GAFLET, DALÂLET ve hatta HIYANET !
(Dikkatsizlik, doğru yoldan sapma, hayınlık)
Bu suretle içinde bulunduğumuz FECİ durumdan kime ne pay çıkarılıyorsa veya sorumluluk yüklenebiliyorsa, bu 3 halden birini seçmek serbestliği verilmiş olur.
Uygun mudur ?