Bazan bir filmin içindeymişiz gibi geliyor, bana! Sizi bilmem ben öyle hissediyorum. Film bitecek, herkes rol yapmaktan vazgeçecek normal hayatlarımıza döneceğiz.
Rol yapmak yok, normal hayat!
Bu kadar çok “figüranın” kullanılması normal hayatta olmaz olsa olsa bir filmde olur, diye düşünüyorum.
Eğreti o kadar çok ‘şey’ var ki,’mış’ gibi yapılan.
O kadar “eğreti” duruyorlar ki, bir figüran acemiliğinde! Otururlar, her an kalkacak gibi dururlar. Konuşurlar, her an susacak gibi dururlar. Bakarlar,görmez gibi yaparlar. Duyarlar, duymaz gibidirler.
Bazı insanlar bazı yerlere “eğreti” dururlar. Kendileri de bilir eğretiliklerini. Her an kalkacakmış gibi ceketlerini alıp gideceklermiş gibi! Böyle olduklarını bilirler böyle değillermiş gibi yaparlar. ”Gel” deyince gelirler “git” deyince giderler.
Rol dağılımı öyle inceliklidir ki:
“Sen filmde mühendis gibi davranacaksın, sen filmde doktor gibi davranacaksın, sen mi? Sen, dur bakalım dön şöyle bir, dön dön sen filmde ‘siyasetçi’ gibi davranacaksın, sen gazeteci gibi, sen patron gibi, sen işçi gibi, sen caddede karşıdan karşıya geçeceksin, sen ağlayacaksın sen güleceksin, sen salak aşık gibi, sen feleğin çemberinden geçmiş gibi, sen korkuluk gibi sen sen dur bakim lider gibi, sen dernek başkanı gibi, sen mahallenin delisi, sen anasının kuzusu, sen Suriye’den gelen arapsın, sen Afganistan’da Amerikan askerine emanet edilen bebeksin, sen Konya’da bir kürtsün, sen Van’da bir Türk, sen sele kapılan, sen yangından kaçan, sen dere yatağında çöken evsin.”
Böyle bir rol dağılımına düşmüş gibi hissederim kendimi.
Seçilmiş değilde zoraki bir rol dağılımı gibi.
Figürasyon her yerde her şeyde; İşte, aşkta, politikada, arkadaşlıkta, dostlukta, etnisitede, dinde...
Rollerimiz bitecek, motor stop hadi herkes gerçek hayatlarına dönsün.
Gerçek hayatlarınız,hayatlarımız:Sana verilen bir rolü değilde kişiliğini, öngörünü, duruşunu, fikirlerini, demokratlığını ortaya koyabilecek, bugüne ve geleceğe umut olacak bir rol yazabiliyor musun kendine. Ne şu ne bu kendin olabiliyor musun?
Bazan kendimi bir figürasyonun orta yerinde rolümü beklerken bulurum, dalga geçerim kendimle: ”Sana rol yok,şu köşede sıranı bekle” derim.
Arada bir kendimi hatırlatmak için “Beni de alın, beni de alın” diye seslenirim!
Ben de iyi oyuncuyum “iyi politika yaparım, iyi köşe yazarım, iyi aşığım, iyi voleybol oynarım, iyi smaç vururum, iyi tenis oynarım, iyi peyzaj yaparım, iyi mühendisim...”der, gülerim.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?