GAZİANTEPSPOR KAPISINA KİLİT VURMUŞ !
Antepliyim.
Hiç ÜZÜLMEDİM.
Halka hiç bir faydası olmadığı halde halkın sırtından, TRİLYONLARCA liraların savrularak bazı insanların SALTANAT sürmesine, SİYASET yapmasına, PARA yemelerine ve hatta KAÇAKÇILIK yapmalarına vesile olan bir yerdi.
Hatta, Türkiye’de diğer “BÜYÜK” takımların TAMAMI böyle yapsa SEVİNİRİM.
Esasen hepsi de KATRİLYON liralık BORÇLARINDAN dolayı MÜFLİS haldeler. Ve devamlı olarak Devlet desteği ile ayakta kalabilmekteler. Yani halkın parasını yiyip bitirmekteler.
Bu vesileyle eskiden yazdığım bir yazımı özetleyerek aşağıda bilgilerinize arz ediyorum.:
SPORUN MANÂ VE ÖNEMİ
…
Günümüzde ve memleketimizdeki haliyle spor da, sadece FUTBOLA indirgenerek ŞAHSİ çıkar ve şahsi REKLAM aracı haline getirilmiştir
…
Günümüzde, sporun asli gayesi olan, sportmence yarışma, yerini, kazanmak için her yolun denendiği ve mubah sayıldığı bir savaşa terk etmiştir. Bu yüzden eskinin sportmence yarışma anlayışı, kazanmayla eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Durum böyle olunca eskinin özlemini çekmemek mümkün değildir zannederim. İlle de kazanacak diye, kobay gibi laboratuarlarda yetiştirilen insanları, erkekleşmiş kadınlarla, erkeklik gücünü kaybetmiş erkekleri her gün artan bir şekilde spor sahalarında gördükçe eskiye özlem duymamak mümkün mü ? (eskiden, bir boş zamanları değerlendirme ve mahalli bir eğlence aracı olduğu zamanlar)
Evet ille de kazanmak ! Ne pahasına olursa olsun ! Kaybetmeye tahammül yok. İşte bu sebebin bir sonucu olarak, 1971 yılında Kayseri’de yapılan Kayserispor-Sivaspor futbol müsabakası sırasında çıkan olaylarda 50 kişinin ölmesi; 1985 yılında Brüksel’in Heysel stadında 38 kişinin, aynı günlerde İngiltere’nin Bradfort şehrinde ateşe verilen stadda meydana gelen ve 52 kişinin ölümüne yol açan olayla, 1974 senesinde bir maç sonrası El Salvador ile Honduras devletinin savaşması karşımıza çıkmaktadır. Bu çeşit olayların ilgi çekici bir yönü de, kendilerini insan hakları ve hürriyetler havarisi olarak yutturan ve bizleri de “Barbar” olarak tanıtmaya devam eden güya hür ve demokratik Avrupa ülkelerinde meydana gelmiş olmasıdır. İngiltere’nin Holigan denilen dazlak serserilerinin Yurdumuza bile gelip azgınlıklarını yapabildiklerini de unutmamaktayız. Gerçi bu azgınlardan bizimkiler de nasibini almış olmalıdırlar ki, birinci ligin başlarındaki takımların birbirleriyle yaptıkları maçlardan sonra azgınlaşıp etrafa saldırdıklarını sık sık görmekteyiz.
Nedense bu tip azgınlıklar ve saldırganlıklar hep futbolda ve futbol adına yapılmaktadır. Hem futbolcu ve hem de seyirci ve taraftar tarafından yapılan bu saldırganlık ve vahşiliklerin ardı arkası kesilmediği gibi gün geçtikce arttığını görmekteyiz. Başka hiçbir spor dalında görülmeyecek derecede hırçın, kavgacı ve saldırgan bir spor dalı olarak karşımıza futbol çıkmaktadır.
Gaziantep’te, (2001 yılına kadar) 10 seneye yakın Amatör Spor Disiplin Kurulu üyeliği ve son 2 sene de Başkan olarak görev yaptım. Her hafta oynanan 10 futbol müsabakasının 5 tanesinde olay çıkmakta ve evrak, Kurulumuza gelmekteydi. Olay çıkaranlar en başta futbolcunun kendisi, sonra antrenörü, idarecisi ve daha sonra da seyirci... Buna birinci derecede sebeb olan ise HAKEMİN KENDİSİYDİ.
…
Ve diyebilirim ki, nerede bir kavga varsa orada mutlaka futbol maçı ve nerede bir futbol maçı varsa orada bir kavga olmaktadır.
Sporu spor olarak değil de sadece ve sadece kazanmak hırsına bağlamanın bir sonucu: Tahammülsüzlük, hazımsızlık, saldırganlık ve azgınlık...
Sporun gayesi değişip çeşidi arttıkca, karşımıza muazzam bir ekonomik olay çıkmaktadır. Bugün bir Olimpiyat oyunları düzenleyebilmek, çok zengin bazı ülkeler hariç birçok ülkenin altından kalkamayacağı bir yük haline gelmiş, spor, adeta ayrı bir sanayi kolu halini almıştır. Ancak PAHALI spor yapmak, fazla para sarf etmek, İYİ SPOR YAPMAK demek DEĞİLDİR.
Bu bakımdan bilhassa futbol kulüplerinin astronomik rakamlarla transfer ücretleri ödedikten sonra İFLASIN eşiğine gelmelerine ve daha sonra da ilanlarla PARALI BAŞKAN aramalarına bir mâna verememekteyim. Bu davranışlar sonunda da karşımıza, daha sonra hapislerde çürümeye mahkum olan veya hapisten firar eden veya kirli para paylaşımında anlaşmazlık çıktığı için öldürülen UYUŞTURUCU ve silah KAÇAKÇISI kişilerin ardı ardına “Spor Kulübü Sayın Başkanı” olabildiklerini görüyoruz. Çok uzağa gitmeye gerek yok Gaziantepspor’un geçmişine bir bakın hepsini göreceksiniz. (Hollanda’daki cezaevinden helikopter ile kaçırılan) HALİL HAVAR, HALİL KIRMIZI, HASAN NEHİR. Hepsi de öldürüldü. Başka yerlerde (sağ kalan) diğerlerinin bir kısmı da bunlardan farklı değildir.)
Oluk oluk akan parayla dünyanın öbür uçlarından devşirilip getirilen futbolculara verilen trilyonlar ve sonunda tıkanıp İFLAS eden büyük takımlar. Bu noktada çoğu büyük adam pozlarında gezinen antrenörler kızmasınlar, futboldan anlamam ama, böylesine hazır gelmiş futbolculara ben de antrenörlük yaparım ve o büyük geçinen antrenörlerden çok daha kötü sonuçlar da almam. Nasıl olsa tesadüfi bazı galibiyetler hariç Avrupa takımlarına gücümüz yetmiyor. Türkiye Ligi’nde de, trilyonluk futbolcularla elbet 3 veya 5. oluruz. Maç esnasında saha kenarında sağa sola koşuşturup kameralara poz verme, galibiyetten sonra artistik edalarla birkaç büyük laf, mağlubiyetten sonra da, ya hakemi suçlama ya da suçu birkaç futbolcunun üstüne yıkma... İşte sana Türkiye’de antrenörlük. Oyunu Türk gibi oynayıp, parayı Avrupalı gibi Dolar olarak alan hazır elemana daha fazla ve daha başka ne yapılabilir ki ? Şimdikilerin yaptığını... İşte onu ben de yapabilirim.
Son örneği ise FATİH TERİM ! “Ben ders almam, ders veririm” diye burun büyüklüğü yapan Adamın maaşı YÜZKIRKÜÇ BİN liraya çıkarıldı amma yine de beğendiğini zannetmiyorum. (Şimdiki maaşını ise rakamla ifade etmek zor olduğu için ÇUVALLA para demek daha doğru olur)
Bu ve bunun gibi Adamların (ve yukarıda bahsettiklerimin) varlığı ve sebeb oldukları SIKINTILAR bile Sporun spor olmaktan çıktığını göstermeye yeterlidir.
Ve spor için YÜZ KARASIDIR, REZİLLİKTİR.