Çocuklarımızın geleceği, yalnızca bireysel hayatlarımızı değil, aynı zamanda ülkemizin yarınlarını da şekillendirecek bir miras taşıyor. Ancak bugün içinde bulunduğumuz ekonomik, siyasi ve toplumsal koşullar, bu mirası büyük bir belirsizlikle kuşatmış durumda. Bu, yalnızca ekonomik sorunlardan ya da kısa vadeli krizlerden öte; jeostratejik ve jeopolitik açıdan da güçlü bir değişime ihtiyaç duyduğumuzun sinyallerini veriyor.
Geleceğimizi güvence altına almak, yalnızca bugünün sorunlarını çözmekle değil, aynı zamanda bu sorunların tekrarlanmasını önleyecek sağlam temeller inşa etmekle mümkün olabilir. Küresel ve bölgesel dengelerde söz sahibi olabilen, bağımsız kararlar alabilen, ekonomik olarak güçlü ve toplumsal adaleti sağlayabilen bir Türkiye, yalnızca bu dönemin değil, çocuklarımızın yarınlarının da teminatı olacaktır.
Çocuklarımızın gözlerinin içine bakarken, onlara daha adil ve güvenli bir ülke bırakabileceğimize dair bir inanç taşımamız gerekiyor. Bu inanç; kararlılıkla, akılla, bilimle ve milli değerlere bağlılıkla yeşerebilir.