Tarih boyunca nice zâlim başlar ve zâlim topluluklar gelmiştir. Bu zâlimlerle mücadele edenler, tarihteki şerefli sayfalarda yerini almıştır. Zulme ve zâlime seyirci kalan, sessiz kalan topluluklar da o zâlimlerle birlikte helak olmuşlardır.
Peygamber Efendimizin (asm) bu konudaki şu hadis-i şerifini her zaman göz önünde bulundurmalıyız:
“Ebu Bekr es-Sıddîk radiya’llahu anh’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:
“Ey insanlar! Siz, ‘Ey îmân edenler, siz kendinize bakınız, doğru yola giderseniz, yolunu şaşırmış kimselerin zararı size dokunmaz’ meâlindeki âyeti okuyorsunuz; hâlbuki ben Peygamber aleyhi’s-selâm’ın, ‘İnsanlar zâlimi görürler de, onların zulmetmesine mâni olmazlarsa, Allahu Teâlâ’nın bütün insanları azâba uğratması pek yakındır’ buyurduğunu işittim.” (Riya’züs-Sâlihîn, c. 1, s. 238, 195 no’lu hadis)
Şu anda bütün dünya bu hadis-i şerifin masadakıdır. Yani muhatabıdır. Bakınız, Gazze’de insanlık tarihinde eşine ender rastlanan bir zulüm sahneleniyor. Batı’da beş kişi öldürülse bütün dünya ayağa kalkıyor, hatta yaklaşık 60 ülkenin devlet ve hükümet başkanları protestoya iştirak ediyor; Gazze’de bugüne kadar 35 bine yakın sivil insan can verdi. 75 bine yakın yaralı var. İnsanlar ve çocuklar açlıktan can vermeye başladı. Hemen hemen bütün dünya seyirci. Gazze bombalandıktan haftalar sonra İslam ülkelerinin liderleri bir toplantı yaptı. İsrail’in vahşilerin de vahşisi lideri şöyle dedi: “Sakın konuşmayın, oturun oturduğunuz yerde. Yoksa sizi o makamda oturtmayız!” Bu küstahça ifadeler karşısında bir kişi de çıkıp da; “Konuşma lan! Sen kim oluyorsun! Bize nasıl karışırsın!” demedi / diyemedi. O tarihten sonra bombardımanlar daha da şiddetlendi. Peki bunu diyemediler, Mısır’ın idarecilerine; “Refah kapısını açın. Yardım gönderelim!” diyemezler miydi, bunu da demediler.
Haydi diyelim Mısır’ın şu anki idarecileri diktatör, zâlim. Mısır’da kaç milyon Müslüman var. Hepsi harekete geçip Refah kapısına yürüyemez mi? Evet o zalim kendi halkının üzerine ateş açtırıp iki binden fazla masumu katletti, kaç kişiyi idam ettirdi. Şimdi de İhvan-ı Müslimin’in önde gelen idarecileri hakkında idam kararı verdirtti. Peki 20 milyon insan, “Yeter artır, yeter! Kardeşlerimizin açlıktan ölümüne rıza göstermeyiz!” dese, herkes eline bir bidon su alsa, bir poşet yiyecek alsa, Gazze’ye doğru yürüse, buna kim mani olabilir?
Ey uyuyan Müslümanlar, yukarıdaki hadis-i şerifi tekrar tekrar okuyun! Afganistan, Pakistan, Endonezya, Malezya, Türkiye, İran… Say sayabildiğin kadar. Altmışa yakın İslam ülkesi, neredesiniz? Niçin sesiniz soluğunuz çıkmıyor?..
Sadece İslam ülkeleri değil, bütün dünya seyirci. Peygamber Efendimiz (asm); “İnsanlar zâlimi görürler de, onların zulmetmesine mâni olmazlarsa, Allahu Teâlâ’nın bütün insanları azâba uğratması pek yakındır” buyuruyor. Bu “azap” nasıl olur? Onu bilemeyiz. Koronavirüs benzeri bir musibet mi olur, zelzeleler zinciri mi olur, tufanı andıran sel baskınları mı olur, şiddetli kasırgalar mı olur, haşereler mi olur… Bilemeyiz. Ancak o mazlumların ahlarının yerde kalmayacağı kesin.
Şu mübarek Ramazan-ı Şerif’te nefis muhasebesi yapalım. İtiraf edelim, Müslümanlar olarak imtihanı kaybettik. Evet, bir başımız yok. Yani Halife-i Müslimîn yok. Müslümanların tek bir devleti yok. Cihadı yönetecek bir lideri, bir idarecisi yok. Zalim, meydanı boş bulmuş, istediği gibi at oynatıyor. Ancak bu devran böyle devam edip gitmez. Neticede zulm ile âbâd olmak isteyen kahr ile berbad olacaktır. Âyet-i kerime (İsra Sûresi 8. âyet) ve hadis-i şerif (Yahudilerin toptan helak olacağını, taşların ve ağaçların bile dile geleceğini belirten hadis) bunu haber vermekte. Rabbim mazlumların imdadına koşmayı samimiyetle arzu eden ve cihada müştak kimselere sağlıklı ömür versin, o günlerde mazlumların intikamını alma şerefini tattırsın.