HAYRETTİN KARAMAN denilen DİN Perefesöründen “MÜSLÜMANCA” bi söz:
"İKTİDARA ZARAR VERECEKSE DOĞRULARI SÖYLEMEK CAİZ DEĞİLDİR”
Müslümanlık şöyle bir şeydir:
BÎAT edeceksin, İTÂAT edeceksin, boyun EĞECEKSİN, sormayacaksın SORGULAMAYACAKSIN;
Ve LİDER denilen adama KUL-Köle olacaksın.
Bu MÜSLÜMANCA lafın temeline bakmak lazım.
Bir bakın hele !
İslâm ülkelerinde bir defa başa geçenler, “Ben, ALLAH’tan başkasına HESAP VERMEM !” demektedirler.
Ne demektir bu ?
Özetin de özeti olarak bu meseleye bir göz atalım:
Bazı otomobillerin arkasında yazılıdır:
"HAKİMİYET ALLAH’ındır"
(En’am 57. Âyet: “… HÜKÜM ancak Allah’ındır” der)
veya HÜKMÜ ancak Allah verir
Hz. ALİ ile MUAVİYE arasındaki SIFFİN Savaşı sırasında HALİFELİĞİN kime ait olduğu hususunda HAKEM tayin edilmesine razı olması yüzünden Hz. ALİ’den ayrılan ve MUAVİYE’ye de karşı oldukları için kendilerine HARİCÎLER denilen o Mezhebe göre Allah, bu siyasî hakimiyetini MÜSLÜMAN toplum aracılığıyla kullanır. Bir şahsın hüküm verme hakkı yoktur.
ŞİÎ Mezhebi mensubları da bu kafadandır.
Ancak bunlar, hakimiyetin kullanıcısı olarak MASÛM İMAMLARI kabul ederler.
Şiîlerin İMAMLARI MASÛMDUR, yani yanlış YAPMAZLAR, yanılmazlar, SUÇ İŞLEMEZLER.
Bu hususta öyle katı fikirdedirler ki, kendi İMAMLARINA inanmayanları MÜSLÜMAN olarak kabul etmezler.
(Bu İmamlar: 1)Ali bin Ebî Tâlib (Hz.Ali). 29.7.599 da doğmuş 28.1.661 şehid edilmiştir. 2)Hasan bin Ali. 624 de doğmuş 28.3.670 de zehirlenerek şehid edilmiştir. 3)Hüseyin bin Ali. 625 yılında doğmuş 15 Ekim 680 tarihinde Yezid’in ordusu tarafından Kerbelâ’da şehid edilmiştir. 4)Ali bin el Hüseyin. 5)Muhammed el Bâkır bin Ali Zeynelâbidin. 6)Cafer es-Sâdık bin Muhammed. 7)Musa el-Kâzım bin Cafer. 8)Ali er-Rızâ bin Musâ. 9)Muhammed et-Takî bin Ali. 10)Ali en-Nakî bin Muhammed. 11)Hasan el Askerî bin Ali en-Nakî.
Ve
12)MUHAMMED el MEHDÎ bin HASAN el ASKERÎ. 30.7.869 tarihinde doğmuştur. Şîîlere göre, babası Hasan el Askerî’nin vefatından sonra GİZLENMİŞTİR (Gaybet-i Suğra-Küçük Gizlilik); halen sağdır ve Kıyâmetten önce zuhûr ederek zulümle dolmuş olan dünyayı adaletle dolduracaktır.)
Kaybolan bu 12. İmam dönene kadar ona niyabeten en büyük İMAM (yani MOLLA), vaziyeti idare etmekte ve tabii ki, O da Allah’ın VEKİLİ sıfatını taşıması bakımından MASÛM olarak kabul edilmektedir. (Mesela, HUMEYNİ ve O’ndan sonra onun yerine seçilenler ve onun etrafındakiler de böyledir)
Bu İmamlar, Allah’ın VEKİLİ olarak kabul edilirler ve
HAKİMİYETİ, Allah’a VEKÂLETEN yürütürler.
SÜNNÎ Mezhepler de, (işlerine geldiği için) aynı fikirdedirler.
Yani yöneticiler, ALLAH’ın VEKİLİDİRLER ve insanları ve memleketi, O’nun nam-ı hesabına idare etmektedirler.
Bunlara bazen “EMÎR ül MÜMİNİN” de denir. Yani MÜMİNLERİN EMİRİ
İşte bu yüzdendir ki, HALKA HESAP VERME gibi bir dertleri veya düşünceleri yoktur.
Ve bunun içindir ki, her fırsatta, “BEN ancak ALLAH’a HESAP VERİRİM” demektedirler.
Ve bu fikir öylesine gelişmiştir ki, SAHTEKÂRLIK yapan her MÜSLÜMAN, kendisini sadece Allah’a karşı mesul olarak kabul etmekte ve mağdur ettiği veya KAZIK attığı insanları hesaba katmamaktadır.
Müslüman âlemdeki HIRSIZLIK, YOLSUZLUK, AHLÂKSIZLIK, işte bu fikirden cesaret bulmakta ve bunun için yaygınlaşmaktadır.
Âlem-i İslâm’ın mevcut hâli ahvâli de, bunun delilli isbatıdır.
***
İSLAMİYETTE bir de, EMÎR ül MÜMİNİN gibi ULÜ'L EMR vardır ki, emir sahibi, yani, işin başında ve yetki sahibi olmak demektir. Bununla kasd olunan da, halkın üzerinde yönetme yetkisine sahip olan kimseler demektir. En yukarıdan aşağı; devlet başkanı ve ondan aldıkları yetkiye dayanarak, tâ vâli ve kaymakamlara kadar idareciler, ULÜ'l EMR sayılırlar.
İslâmiyette Ulü'l Emre itaat, FARZDIR.
Bu farzı, Kur’an-ı Kerim’deki şu ayete dayandırırlar:
“Ey îmân edenler! Allah’a itâat edin; peygambere ve sizden olan ülü’l-emre (emir sâhibi idârecilerinize) de itâat edin! O hâlde bir şey hakkında ihtilâfa düşerseniz, Allah’a ve âhiret gününe îmân ediyorsanız, artık onu Allah’a ve peygambere arz edin! Bu hem hayırlı, hem de netîce i‘tibârıyla daha güzeldir.” (Nisa, 59)
Tarikat liderlerine ve şeyhlere itaat de şarttır ve farzdır.
Buna da BÎAT denir.
MÜRİD, şeyhinin elinde, ÖLÜ yıkayıcının elindeki ÖLÜ gibi olmalıdr" derler.
Yani sesi çıkmayacak, soru sormayacak, tereddüt ve şüphe etmeyecek ve ŞEYHİNE tam manasıyla TESLİM olacak.
Bir de, "ŞEYHİ olmayanın Şeyhi, ŞEYTANDIR" denir.
Bu lafla da MÜRİD toplarlar.
İşte İSLÂMİYET böyle bir şeydir.
Bu hâle göre, Müslüman ülkelere DEMOKRASİ niçin ve nasıl gelsin ?
Gelmiyor netekim.
Bir biz vardık, ATATÜRK sayesinde.
O imkânı da elimizden almak için var güçleriyle çırpınıyorlar !
YOBAZLIK, işte böyle bir şeydir !