USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Hayvanlar da konuşuyor

11-06-2021

Rabbü’l Âlemin olan Allah-u Azimüşşân, insanlara konuşma kabiliyeti verdiği gibi hayvanlara da o kabiliyeti vermiş. Hayvanlar da kendi hemcinsleriyle ve kendi lisanlarıyla konuşmakta. Bunun misallerini Kur’ân-ı Kerim’de görmekteyiz.

Neml Suresi’nde karıncaların konuşması nakledilmekte. Rabbimiz (C.C.), bir mucize olarak Peygamberi Hz. Süleyman Aleyhisselam’a hayvanların konuşmalarını anlama ve onlarla konuşma kabiliyeti vermiş. Evvelâ Neml Sûresi’nin 18 ve 19. ayet-i kerimelerine meâlen bakalım:

“Nihayet Karınca Vadisi’ne geldikleri zaman, bir karınca, ‘Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!’ dedi.

(Süleyman) onun sözüne gülümseyerek dedi ki; ‘Ey Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme getir, beni iyi kulların arasına kat.”

Hz. Süleyman Aleyhisselam zamanında İslâmiyet bütün yeryüzüne hâkim olmuştu. O zamanda muhteşem bir İslâm devleti vardı. İslâm ordusunun bir benzeri daha yeryüzünde yoktu. Mücahitlerden ayrı, cin taifesi de ordunun hizmetine koşturulmaktaydı. Ayrıca hayvanlardan da istifade edilmekteydi. Hüdhüd kuşu da ordunun bir neferiydi. Görevi, ordu konakladığında suyun olduğu yeri keşfetmekti. Allah-u Teâlâ da bu hayvancağıza böyle bir kabiliyet vermişti. Şimdi bu “asker kuşun” macerasını meâlen Kur’ân’ımızdan tâkip edelim:

“(Süleyman) kuşları gözden geçirdikten sonra şöyle dedi: ‘Hüdhüdü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?

Ya bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek ya da mutlaka onu şiddetli bir azaba uğratacağım yahut boğazlayacağım!’

Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip, ‘Ben’ dedi, ‘Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim.

Gerçekten onlara (Sebelilere) hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkân verilmiş ve büyük bir tahta sahip olan bir kadınla karşılaştım.

Onun ve kavminin Allah’ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için hidayete girmiyorlar.

Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğiniz ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde etmezler. (Bu secde ayetidir. İhtiyaten meali okununca da secde etmek gerekir.)

(Hâlbuki) O çok büyük arşın sahibi olan Allah’tan başka tapılacak yoktur.’

Süleyman Hüdhüd’e) dedi ki: ‘Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız.

Şu mektubu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak.’

(Süleyman’ın mektubunu alan Sebe melikesi), ‘Beğler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı’ dedi.

Mektup Süleyman’dandır. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlamaktadır.

‘Bana karşı baş kaldırmayın, teslimiyet göstererek bana gelin’ diye (yazmaktadır)” (Neml / 20-31).

İnsanların tevhit inancını bırakıp şirke saplanmasını hayretle karşılayan “askercik” Hüdhüd kuşu, elçilik vazifesini de güzelce yerine getirmiş ve böylece “postu kurtarmış”tır. Biz bu ayet-i kerimelerden karıncaların ve kuşların konuştuğunu, Allah u Teâlâ’nın verdiği kabiliyetle bazı insanların da onların konuşmalarını anladığını ve hatta onlarla konuştuklarını öğrenmekteyiz. Kudreti sonsuz olan yeryüzü ve gökyüzü ordularıyla dolu olan Rabbimize kul ve asker olmak şerefi bize yetmez mi?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?