USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Hiç KORKMAYIN, Müslüman Kardeşlerim !

03-06-2019

Günün GÜNDEMİNE uygun İSLÂMÎ tarzda KURTULUŞ yazısı:

Atarsın İFTİRAYI, söylersin YALANI, sonra da SEVERSİN bunlara İNANANI !

Hiç KORKMAYIN, Müslüman Kardeşlerim !

YEMİN edip de, bu yeminin gereğini, KASTEN bile olsa yerine getirmeyenler hiç ÜZÜLMESİNLER.

DİN’imiz KOLAYLIK Dinidir.

İFTİRALARA ve YALANLARA devam etmenin ve GÜNAHLARDAN ve suçlardan KURTULMUŞ olmanın yolu vardır ve bu da;
KEFFÂRET denilen bi şeydir.
(KEFFÂRET = Bir GÜNAHA karşı tutulmak üzere yapılan veya tutulan şey.
KEFFÂRET-i YANLIŞ = Yerine getirilmeyen yemine karşı oruç tutmak, sadaka vermek, KÖLE azâd etmek gibi şer’i CEZA)

İşte bu husustaki Allah’ın sözleri:
"Allah, yeminlerinizdeki lağveden (kasıtsız olarak yaptığınız) yeminlerden ötürü sorumlu tutmaz. Fakat bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar. Bunun KEFFÂRET, çoluğunuza çocuğunuza yedirdiğiniz orta derecesinden on YOKSULA yemek YEDİRMEK veya esvab GİYDİRMEK, yahut bir KÖLEYİ hürriyetine kavuşturmaktır. Bunu bulamayan kimse üç gün ORUÇ tutsun. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminleriniz(i bozman)ın cezası budur." (Maide Sûresi 89.âyet)
(Lağv yemini, kişinin söz arasında kasıtsız olarak söylediği “evet vallahi, hayır billâhi” gibi sözleridir)

Yani, bir MÜSLÜMAN olarak YEMİNİNİZİ yerine getirmediğiniz takdirde 10 yoksulu doyurur veya giydirirseniz GÜNAHTAN kurtulmuş olursunuz.
Ve yani, alırsın iki tavuk, 2 kg pirinç; yaparsın bi kazan TAVUKLU PİLAV; yedirir-doyurur, işi bitirirsin. 
Üstüne bi kaç kilo da lokma tatlısı al, yedir, üstüne SEVÂB bile kazanır meseleyi kökünden halletmiş olursun.

Ha, buna da gücün yetmiyorsa ÜÇ GÜN ORUÇ TUT; gene kurtulursun.

KURTULMUŞ olursun !
***

GÜNAHLARDAN kurtulmanın bir diğer yolu da;
Biraz daha MASRAFLI ve ZAHMETLİ olmakla beraber kesin sonuç vermesi ve tamamen TEMİZLENME ve hatta ANASINDAN yeni DOĞMUŞ gibi olması bakamından; HACC farizasını yerine getirmek ve (buna imkân olmadığı takdirde ilk fırsatta bir) UMRE seyahati yapmaktır. 
Ve tabii ki, KANDİL gecelerinde (bilhassa BERAT kandilinde) NAMAZ kılıp, DUA edip, Allah’tan AF dilemek de en kolay olanıdır.

İşte size, SUÇLARDAN ve günahlardan KURTULMUŞ olmak.

Hiç de ZOR bi şey değilmiş, değil mi ?
***

Aslında bütün SAHTEKÂRLIKLARIN başı, başlangıcı ve hatta AZMETTİRİCİSİ, TAKİYYE’dir.

Bu da, DİN’imizin sağladığı “KOLAYLIKLARDAN” (!) biridir.

TAKİYYE; 
Kelime olarak, korunmak, gizlenmek, çekinmek demektir. 
Çaresizlik durumlarındayken yapılan veya söylenenlerden günahın kaldırılmasıdır. Başkalarından gelecek zararlardan korunmak için, hakka uygun olmayan söz veya davranışlarda bulunmaktır.

Dini bir kavramdır. Kur’an’ı Kerim’in 3. Sûresi olan Âl-i İmrân suresinin 28. Ayeti, takiyyeye delil ve temel gösterilir. 
Bu Âyet şöyledir:
“Mü’minler, inananları bırakıp kâfirleri dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir dostluğu kalmaz. Ancak, onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız, başka.” (Şerlerinden korunmak için dost gözükebilirsiniz)

Bazı müfessirler, KÂFİRLERE karşı takiyye ile hareket edilebileceği gibi, Müslümanların birbirlerine karşı da TAKİYYE yapılabileceğini kabul etmişlerdir. 
Mesela Buhârî, Ebu’d-Derdâ’nın şu sözünü nakletmektedir:

“Biz, bir takım insanların yüzlerine karşı güleriz, fakat kalblerimiz onlara lânet eder” (Prof. Süleyman Ateş’in tefsirinden) Tabii ki, bu şekildeki bir anlayış doğru değildir.

İmam Caferi Sadık’ın da “Takiyye, mü’minin siperidir. Takiyyesi olmayanın îmânı yoktur” dediği söylenir.

TAKİYYE, zamanımızda öyle hale gelmiştir ki, kendini dindar (kendinden başkasını da Kâfir, ZINDIK) zanneden bazı kişilerin gayelerine ulaşabilmek için her türlü YALANA ve SAHTEKÂRLIĞA sapabilmelerinin gerekçesi olmuştur.

Gayenin dini olması şart değildir; siyasi veya iktisadi olması da yeterlidir. Ancak, sonucu yine de dine dayandırmak lazımdır ki, yalan veya sahtekârlık açığa çıktığında, günâh, mubâha; haram, helâle çevrilebilsin. 
Mesela, zengin olmak için ticarette hile yapmak; Devlet’e vergi vermemek için her türlü sahtekârlığı yapmak;
“Dar-ül Harb” uydurmasıyla bu Devlet’e açılan savaşın bir gereği olarak sunulabilmektedir. 
Böyle bir savaşın içinde her türlü hile serbesttir. “Düşmanı” yenmek için başvurulacak her türlü yalan ve sahtekârlık TAKİYYE icabı, MUBÂHTIR.

Kısacası, TAKİYYE zamanımızda her türlü YALANCILIĞA, İKİYÜZLÜLÜĞE, SAHTEKÂRLIĞA GİYDİRİLEN DİNİ bir KILIF haline getirilmiştir.

Yüzü gülerken, içinden KÜFRETMEK; diliyle “evet” derken, kalbiyle “asla” demek; hareketleriyle tasdik ve kabul ederken, fikriyle reddetmek; sözüyle hak verirken, içiyle haksız olarak kabul etmek; aslında meseleyi biliyorken, bilmezliğe gelmek; zaman kazanmak ve istediğini yapmak veya yaptırmak ya da yapılmışı sabitleştirmek için ÇÖZÜMÜ BAŞKALARININ ÜZERİNE ATMAK ….

Ne demiş Eb’ud-Derdâ : “BİZ, BİR TAKIM İNSANLARIN YÜZLERİNE KARŞI GÜLERİZ, FAKAT KALBLERİMİZ ONLARA LANET EDER”

Bence, durum bundan ibarettir ? 
Ne dersiniz ?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?