HIRSIZ içerideyse KAPI KİLİT TUTMAZ veya kapıyı KİLİTLEMENİN hiçbir FAYDASI olmaz.
ZARARI bırakalım BAŞA-BAŞ kurtaran yani zarar etmeyen bir Devlet kuruluşu var mıdır ?
Bu soru ABESTİR.
Zira, KÂR etmeyi bırakın AZ ZARAR ile kurtarılan bir Devlet kuruluşu bile KALMAMIŞTIR.
Mesela TCDD (Demiryolları), ÇAY-KUR …
Ve mesela PTT ve yani POSTANE … !?
PTT 2017 ve 2018’de KÂR etmişken 2019’da 1 MİLYAR 200 milyon lira ZARAR etmiş.
Sözcü’de yazan Murat Muratoğlu çok güzel izah etmiş:
“PTT’nin 4000 şubesi var. Her birine MASKELİ HIRSIZ girip her şubeden 300 000 lira ÇALSALAR ancak 1 MİLYAR 200 milyon lira ZARAR etmiş olabilir. İyi de, ülkede 4000 maskeli HIRSIZI nereden bulacaksın ?” demiş.
Dışarıdan bu kadar SOYGUNCUYU veya HIRSIZ bulmak mümkün olmadığına göre, bu ZARAR daha doğrusu bu SOYGUNU, “İÇERİDEKİ” hırsızlar yapmıştır.
Ve mesela Türk Telekom SOYGUNUNDA Türkiye’nin 10 MİLYAR DOLAR'ını Lübnanlı HARRİRİ ailesi aldı götürdü veya Türkiye'nin bu kadar zararına sebeb oldu. Ve bu SOYGUN şimdi unutuldu gibi, daha doğrusu UNUTTURULDU.
HARRİRİ Lübnan’dan çıkıp tek başına gelip bu SOYGUNU yapmadı ya …
Tabii ki, İÇERDEKİ suç ortaklarıyla beraber bu işi yaptı. Hem de göz göre göre ve senelerce devam etmek suretiyle …
Yani, mesai bitiminde postane KAPILARINI KİLİTLEMENİN heç bi faydası olmamıştır ve OLMAYACAKTIR !
BORÇLU olmayan BELEDİYE veya diğer resmi daire kalmamıştır.
Bunların % 1’ni bile yazmaya zaman yetmez ve yazılsa da bu sayfalara sığmaz.
Ama, evvel gün ortaya çıkan şu haberden bahsetmeden geçmek de olmaz:
SAYIŞTAY’ın raporundan anlaşıldığına göre, ÇİFTÇİNİN Bankası ZİRAAT Bankası, 2014 yılında 1 milyar 636 milyon Dolar parayı Virgin adalarındaki ne idüğü belirsiz bir firmaya vermiş geri alamıyormuş.
(Bankalar ve daha doğrusu Devlet bankaları verdikleri büyük kredilerin ne kadarını geri alabiliyor ki ? “GÖREV ZARARI” diye yazıp üstünü örtüp gidiyor ya …)
Neyse …
Dünkü gazetede vardı:
Niğde’deki bir ÇİFTÇİ, “Vallahi BATTIK, billahi BATTIK” diye iki gözü iki çeşme (sahiden) AĞLIYORDU !
(Zavallı, sanki derin bir uykudan yeni uyanmış da, battığını yeni anlamış gibiydi)
Onun o halini görünce, memleketin hâli gözümün önüne geldi ve şu şarkı dilime takılıverdi:
Ağlamakla inlemekle ömrüm gelip geçiyor
Devâsı yok, garip gönlüm günden güne ah, eriyor
Feryâdıma efganıma kimse bir ses vermiyor
Devâsı yok, garip gönlüm günden güne ah, eriyor.
(Beste ve güfte: Sadi Hoşses. Makam: nihavend)
(Not: İnternetten, NEY dersleri almaya başladım ve epeyce ilerlettim. Şimdi bu şarkıyı NEY ile icra etmeye çalışacam.)
Ama, sizin fazla üzülmenize sebeb olmak istemem. Onun içindir ki, sizin için AZ üzücü ve biraz da fingirdetici şu şarkıyı seçtim:
"Beyoğlu'nda gezersin gözlerini süzersin
Sevdiceğim, yavrucağım niçin niçin beni ÜZERSİN
Âh âh fıkır fıkır fıkırdama gel bana gel
Âh âh şıkır şıkır şıkırdama gel bana gel."
(Beste Neyzen Rıza Bey)
Ne dersiniz, eyi mi ettim ?