Değerli dostlarım bir yılı da geride bırakıyoruz. Bu yılın elbette ki hepimiz üzerinde unutulmayacak derin izler bıraktığı aşikar.
Kısaca bu yılı gözümüzde canlandıracak olursak iyi ve kötü yanlarını, kimimiz için iyi ama çoğunluğumuz içinde kötü ve derin izler bıraktığı şüphe götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu yıl;
Pandeminin tavan yaptığı,
Yokluğun, yoksulluğun sefaletin, işsizliğin,
Enflasyonun,
İç dış borç stokunun,
Şehit cenazelerini tavan yaptığı
Eğitim sisteminin adeta felç olduğu
Tarımın neredeyse bitme noktasına geldiği,
Kadın cinayetlerinin çığ gibi büyüdüğü,
İcralık dosyaların rekor kırdığı,
Hergün yaşanan zamlardan başımızın döndüğü,
Döviz kurunun tavan yaptığı,
Rantçıların malı götürdüğü,
Adaletsizliğin had safhaya çıktığı,
Sedat Peker’in kankalarıyla kötü olup saf değiştirdiği,
Diyanetin şeyhülislamlığa soyunup fetva verdiği,
Siyasilerin raydan çıkmış tren misali bir ruh haline büründüğü,
Millet ittifakında CHP ile aynı saftaki İyi Parti’nin ülke gündemini ve güvenliğini yakından ilgilendiren teskereye EVET derken, CHP’nin hayır dediği,
Birçok siyasi oluşumun meydana geldiği,
Gençlerin umudunun yitirdiği,
İntiharların had safhaya çıktığı,
Koca bir yılı acısıyla tatlısıyla geride bırakıyoruz. Bu yıl içerisinde kimilerimiz en sevdiklerimizi kaybetti,
Kimilerimiz en sevdiğini elde etti,
Ama hepimizde;
Gerek kendimiz için,
Gerek memleketimiz için,
Gerekse ülkemiz için beklediğimiz güzel günlerin yaşanmadığı bir yıl olarak anılarımızda kalacak. Bu süreç içerisinde olumlu veya olumsuz yaşadıklarımızda mazide kalacak bir anı olarak. Ancak, 2021 yılında yaşadıklarımızın etkisi belki de bir ömür boyu etkisini devam ettirecek. Kaybettiklerimizin, kazançlarımızın etkisi bizi belki bir ömür boyu etkileyecek. Fakat kalıcılığını koruyacak olan ve durmadan tekrarlanacak bir şey var ki birileri yine hatalarından ders almayacak. Yaşadıkları olumsuzlukları tekrarlamaya devam edecek. Israrla, durmadan... Hep bir yerlerde ve bir şeylerle kendilerini ‘haklı’ çıkarmaya çalışacaklar. Oysaki önemli olan sanırım olaylara büyük pencereden bakmak. Yani yaşadıklarımızdan ders alabilmek. Geçmişteki kayıplarımızdan aldığımız dersler, gelecekteki kazançlarımızın temelini oluşturmalı diye düşünüyorum. Yoksa yaşamı boşa yaşıyormuşuz gibi geliyor bana.
Biz istiyoruz ki yeni yıllar, yeni umutları da beraberinde getirsin. Ancak farkında olmadan veya bazen farkına vararak, yaşamımızda yenilikleri istediğimiz halde geçmişe takılıp kalıyoruz.
Ne için?
Kim için?
Yalnızca kendi hırsımıza yenik düştüğümüz için.
Geri adım atmamak için.
Geri adım atınca veya özeleştiride bulunduğumuzda sanki bu bir zayıflıkmış gibi algılanıyor insanlar tarafından. Burada önemli olan, insanın kendisine dair öz eleştiri yapacak gücü ve cesareti göstermesidir diye düşünüyorum.
Bu noktada herkesi şapkasını önüne koymaya davet ediyorum.
Çünkü siz şapkanızı önünüze kendi isteğinizle koymazsanız,
Yaşam bir şekilde sizin önünüze koyacak hem de belki hiç hazır olmadığınız bir anda.
İşte o zamanda iş işten geçmiş olacak.
Geride bıraktığımız yıl içerisinde yaşadıklarımızı değerlendirmek için herkesi biraz sağduyuya davet etmek istiyorum.
Yaşamınız ile ilgili fark ettiklerinizi,
Başkalarıyla paylaşmanız gerekmiyor.
Kendinize itiraf etmeniz,
Kendinize yüksek sesle paylaşmanız yeterli.
Bu bile çok önemli bir gelişim insan için.
Unutmayın ki değişim herkes için, insanın ve tabiatın doğası değişmek üzere kurulmuştur,
Gelişmek için değişmek şart.
Yine unutmayalım ki değişim olmadan gelişimin olması mümkün değil.
Burada önemli olan husus eksikliklerimizin olması değil.
Eksikliklerimizin farkında olmamız ve eksikliklerimizi, tamamlamaya çalışma çabamızdır.
Peki, kaç kişi bunu yapabiliyor?
Veya yapmak için çaba sarf ediyor?
Herkes hayattan bir şeyler bekliyor.
Yaşamı süresince en iyisini hak ettiğini düşünüyor.
Fakat hiç soruyor mudur kendisine, peki ben yaşama ne veriyorum diye?
Bir markete gittiğinizde bile alacağınız bir paket süt için bir bedel öderken,
Manevi değerlerin neden bedelsizce hazır bir şekilde bize gelmesini bekliyoruz?
Sizce yaşama bir şey vermeden ne alacağımızın beklentisiyle yaşamımızın sonunun gelmesini beklemek hem kendimize hem de yaşama karşı yaptığımız büyük bir haksızlık değil mi?
Birçok kişi birbirinin eksikliklerini bulmak için durmadan, bıkmadan etrafındakilerin yaşamlarıyla uğraşıyor.
Birilerini nasıl aşağı çekerim diye.
Bu davranış şekli bence bizim toplumumuzla özdeleşmemeli.
Biz erdemli yanları ve önemli özellikleri olan bir toplum değil miyiz?
Birilerinin bastırmaya çalıştığı bize ait güzel nitelikleri ve birçok toplumun özendiği yanlarımızı yaşamaktan kendimizi alıkoymamalıyız.
Zira bir toplum özellikleriyle vardır.
O toplumun özellikleri yaptıklarının ve yapacaklarının da ispatı mahiyetindedir.
Günün birinde bu toplumun tanınmaz hale gelmesi demek bizimde tanınmamız ve yok olmamız anlamına geliyor.
İçinde bulunduğumuz topluma karşı yabancılaşmaya başladığımızda unutmayalım ki, bizde kendimize yabancılaşırız.
Herkese 2022 yılının en başta sağlık daha sonra ise kayıplarınızın az olduğu, kazançlarınızın daha sonra kayıplarla sizi hüsrana uğratmayacak kazançlar olmasını diliyorum.
Her şey dilediğiniz gibi olsun.
Bu yıla kadar yaşamdan ne bekliyorum ya da yaşam bana ne verdi, diyenlerdenseniz;
Geç kalmış sayılmazsınız.
Şimdi ben yaşama ne verdim demenin belki de tam zamanı.
Hoşçakalın. Mutlu Kalın.
Şunu unutmayalım ki her hoşçakal bir merhabanın habercisidir aslında.
Güle güle 2021, Hoşgeldin 2022.